Draco birkaç basamağı atlayarak üst kata çıktı, aşağıda şu Lockhart denen adam gerçekten bomboş konuşmalarda bulunuyordu. Onu dinlemektense kitaplarını erkenden belirlemesi ve çabucak eve gitmesi daha iyiydi, bu adam tam bir vakit kaybıydı.
Yukarı çıkarken bir kitap yığınının üstünde oturan kuzeninin pelerinini dikkat çekmek için çekiştirmişti ve Scorpius da adamın her bir kelimesine tekrar göz devirerek peşinden yukarı çıktı. "Bu kadar insan bunu neden dinliyor?"
Draco bir kitabın sayfalarını karıştırırken "Hiçbir fikrim yok Scorp." diye homurdandı. "Hiçbir şey bildiği yok."
"Az önce bir Nundu ile mücadelesini yazdığını söyledi, fakat şimdiye kadar o yaratığı idare edebilen olmamış, kitaplarda en az yüz büyücü diye yazıyor. Neresinden sallıyor böyle?"
"Götünden." dedi Draco soğukça. "Anlaşılan götü oldukça yaratıcı. Uydurmakta tabii." Sırıttı.
"Anlamadığım şey, arasında Sihirli Yaratıkların Bakımı Dairesi'nden de çalışanların olduğu aşağıdaki curcunada kimse nasıl fark etmiyor bunları?"
"Aramızda mugglelar var, onları fark etmiyorlarken bunu neden etsinler ki?"
"Tam olarak muggle sayılmazlar ayıcık, en azından asa sallayabiliyorlar." Yanına çöktüğü kitap yığınının arasından çıktı, pervaza yaslanarak aşağıya baktı. "Bak kimler teşrif etti?" Draco kuzeninin yanına gelip aşağı doğru sarktı, Scorpius'un neyden bahsettiğini de anında fark etti. Kalabalık anında biraz yarılmıştı çünkü Lockhart şaşkın görünen -Draco'ya göre bu yapay bir şaşkınlıktı- siyah saçlı yaralı kafayı yanına almıştı. Kitapları çocuğun eline yığışını ve fotoğraf çekilirken nasıl sırıttığını izlediler.
"Bağış falan mı yaptı az önce o?" diye homurdandı Scorpius. "O kitaplar Weasley'nin daha çok işine yarar. Aşağı mı insek?"
"Neden gittiğimiz her yerde karşılaşmak zorundayız?Nefret ediyorum bundan."
"Ayıcık darılma ama, şanssızız bayağı bilmem farkında mısın?"
"En azından sadece asa sallamasını bilen tayfadan değiliz." Şanssız değillerdi, değil mi? İstedikleri her şeye anında ulaşabiliyorlardı, saygınlardı, safkan büyücüydüler bir kere.
"Evet, istediğimiz an asayı gözlerine de sokabiliriz." diyerek güldü Scorpius. "Eğer bunu kastettiysen tabii." Draco kuzenine yandan bir bakış attı. "Tartışmaya girmeden önceki doz muydu civciv bu?" Scorpius başıyla onayladı. "Aynen oydu." Merdivenlerden aşağı inmeye başladı, Draco da onu izledi; tam babasının arkasında durdu Scorpius. Babasının kopyası okyanus mavisi gözlerini Lucian'a çevirdi. "Artık gidebilir miyiz? Burada bir işimiz yok." Lucian oğluna bir bakış attı, sonra da erkek kardeşine. "Lucius, gidebiliriz." Lucius buz gibi bir tebessüm etti, bu Draco'nunkine hiç benzemiyordu açıkçası. Belki Draco tepeden tırnağa babasıydı, ama gülüşü annesininkine benziyordu.
"Öncelikle Arthur'a bir merhaba demeyecek miyiz, kardeşim?" Lucian'ın kaşları havalandı.
"Ah, o burada mı? Dikkatimi çekmemiş." Diğerinin aynısı buz gibi bir gülümseme Lucian'ın dudaklarında da belirdi ve dışarı çıkmaya çalışan Weasley'lere doğru birkaç adım attı, bu sayede kapıda karşılaşabilirlerdi. Önden oğlunun geçmesi için durdu, Lucius'un oğluna attığı tek bir bakış da bu arada Draco'nun ne yapması gerektiğini anlaması için yeterli olmuştu. Babası açık komut vermişti, zevkle yapardı. Scorpius'a doğru fısıldadı. "Hadi biraz eğlenelim." Scorpius olayı kapmıştı, ama göz devirdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/180359665-288-k870779.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
constellations | malfoy
Fanfiction"you'll never be alone." jupiter, bellona, neptune and venus. ♪draco malfoy au.