section 22

77 11 52
                                        

/ve sen hiçbir zaman bilmeyeceksin,
benim için ne kadar güzel olduğunu;
ama belki ben sadece aşık olmuşumdur
beni uyandırdığın andan itibaren./
ed sheeran, wake me up

"Bu kadar yeter." diyerek gazeteyi elinden kaptım ve iki parçaya katlayıp omzunun üstünden sehpaya doğru attım. Oturduğu koltuğun arkasındaydım ve eğilip dudaklarımı yanağına bastırdım. "Günaydın, ama beni niye uyandırmadın?" Çattığı kaşları gevşedi. "Uyandırılmayı sevmediğini sanıyordum."

"Yöntemlerin hoşuma gidiyor," dedim düşünceli bir şekilde omuz silkerek. "Yataktan düşmeme sebep olmayanlar." diye ekledim. Dudaklarının kenarları hafifçe kıvrıldı ve sonra kaşları yeniden çatıldı. "Gazeteyi niye aldın?"

"Kendine eziyet ediyorsun çünkü." dedim memnuniyetsizce. Koltuğun kenarından dolaştım ve yanına otururken gözleriyle beni takip etti. "Dünkü mahkemenin sonuçlarını okuyordun. Yanlış mıyım?"

"Evet," dedi, şüpheyle tek kaşımı kaldırdım. Omuz silkti. "Mahkeme sonuçlarını okuyordum evet ama kendime eziyet etmiyordum."

"Sen zaten içerideydin, neden sonucu yeniden yeniden okuyorsun ki o zaman?" diye sordum. "Detayları gözden geçirmekten zarar gelmez." diye yanıtladı beni. Yeniden gazeteye uzandığında eline vurdum. "Yapma."

"Çocuk muyuz biz?" diye sordu ters ters. Vurduğum elini çekti ve koltukta arkasına yaslandı. Onu izlerken "Emziğini almışım gibi davranıp bunu sorman garip oldu." dedim alayla. Bana ters ters baktı. "Tamam, özür dilerim. Ama niye kendine aynı şeyi baştan yaşattığını anlamıyorum."

Dişlerini sıktığı kısa bir sessizlik oldu ve "Bu sonucu beklemiyordum ve istemiyordum çünkü!" diye patladı. "Mantıklı olmasını siktir et, dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşabilecek olması rahatsız edici. Herifin ellerinde kan var ve soruşturması benimki kadar bile uzun sürmedi. Kabul etmek istemiyorum, duymak istediğini duyduysan, okumaya devam edebilir miyim?"

"Bebeğim, seni köşeye sıkıştırmaya çalışmıyorum." Elimi uzatıp yanağına dokundum, "Sadece geri kalan hayatına yetecek kadar kötü anı yaşadın, yaşadıklarını yeniden canlandırıp düzeltemeyeceğin şeyler için canını sıkmanı istemiyorum. Çünkü biliyorum, bunu yapıyorsun." Kafasını çevirip gözlerini kaçırdı. "Hayır, bana bak. Mutlu olmak için kendine izin vermen gerekiyor." Sadece yüzüme bakmaya devam etti ve nazik bir şekilde uzanıp onu öptüm. "Şimdi gitmem gerekiyor, ama seni bu gazeteyle baş başa bırakmak da hoşuma gitmedi. Sadece şunu unutma, mutsuz olmaya bu kadar kararlıysan eğer; birlikte mutsuz olacağız. Yine de seninleyim."

"Diana'yı bir gün tek başına bırakamıyor musun?" diye sordu neredeyse homurdanarak. Konuyu da bilerek ve isteyerek değiştirmişti ama bunu konuşmak istememesine saygı duydum. Yeterince söylemişti. Dün mantıklı bir karar olduğunu ama sadece hoş olmadığını söylerken tamamen bunu düşünmediğini zaten biliyordum, bu kadar sakin karşılamadığını en azından, ama söylemeyeceğini düşünmüştüm. "Nerede olduğunu az çok tahmin edecektir. Tanrı'ya şükür."

  Güldüm. "Pişman olacağımı söylemiştin." Olmayacağımı biliyordum bu arada, hep biliyordum. Diana'nın beni uykumda öldürme ihtimali, pişman olmayacağım olasılıklar arasında en masumuydu. "Olmayacağını umuyordum."

"Senden pişman olmayacağımı biliyorsun." Yine yarım bir şekilde gülümsedi; tadının hiç olmadığını ama çabaladığını görüyordum. "Şimdi gerçekten gitmem gerekiyor." Hoşuna gitmemişti ama başıyla onayladı ve ben çıkmadan önce beni bir kez daha öptü. Stratejik bir hamle olduğu doğruydu çünkü zaten gidesim gerçekten yoktu ve ondan sonrasında ayaklarım geri geri gitti ama sonuçta evden çıkabildim.

constellations | malfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin