Umbrella Academy
Regina Freya Hargreeves
"Hayır. Vermem. O benim çocuğum. Onu satmam!"
"Vermek zorundasın, yoksa zorla alırım. O çocuk özel. Bana vermelisin."
"O benim kızım!"
"O çocuğu senden alacağım."
Nefes nefese uyandım. Nefesimi düzenlemeye çalışırken bir yandan da rüyayı hatırlamaya çalışıyordum.
Masanın üstündeki sürahiye baktım. Boş olduğunu görünce oflayarak kalktım.
Sürahiyi alıp kapıyı yavaşça açtım. Gece dışarı çıkmıyorduk ve çok sessiz olmam gerekiyordu.
Parmaklarımın ucunda mutfağa indim. Elimle minik bir ışık topu çıkardım ve aynı sessizlikte sürahiyi doldurdum. Bir bardak su içtikten sonra kimseye görünmeden yukarı çıktım. Odama girecekken gözüm Vanya ile Allison'un odasına takıldı.
Yavaşça odalarının kapısını açtım. Doğal olarak ikisi de uyuyordu.
Böyle boş bir konuyla onları sıkmamaya karar verip kapıya yöneldim.
"Regina?"
Vanya'nın sesiyle yavaşça arkamı döndüm. İkisi de uyanmış uykulu gözlerle bana bakıyorlardı.
"Şey, kusura bakmayın. Ben de gidiyordum zaten."
"Hayır, kal. Ne oldu? Yine mi kâbus gördün?"
Allison'u kafamla onayladım. Gülümsedi.
"O zaman kız gecesi!"
Bir anda ayaklanıp kenardaki koltuktaki minderleri yere koydular. Gülümseyerek sürahiyi masaya bıraktım ve mindere oturdum.
"O zaman ne gördüğünle başlayalım..."
08.10
"Regina! Uyan! Geç kaldık!"
Gözlerimi yarım açıp kafamda dikilen Vanya'ya baktım. Ah, doğru, gece buraya gelip konuşmaya başladıktan sonra sabah altı'da ancak yatabilmiştim.
Allison ve Vanya Üç'te uyumuşlardı ama ben odama geldikten sonra Üç saat daha uyuyamamıştım.
"Nereye geç kaldık..."
Uykulu çıkan sesimle birlikte yorganıma biraz daha sarıldım. Kim sıcacık yorganı bırakıp giderdi ki?
"Hah! Eğer kalkmazsan babam gelip seni uyandıracak. KAHVALTIYA GEÇ KALDIK!"
Aniden gözlerimi açıp yattığım yerde doğruldum. Kahretsin!
Bir yandan dolaptan formalarımı çıkarıp bir yandan yüzümü yıkarken sordum. "Saat kaç?"
"8.13"
Hızlıca formalarımı giyip Vanya'nın yanına geldim.
"Allison nerede?"
"O inip babamı oyalayacaktı. Ben de seni uyandırmaya çalışıyordum. Hadi!"
Vanya ile hızlıca merdivenlerden inerken bir yandan da saçımı düzeltiyordum. Formamı bile tam giyememiştim. Yeni uyandığım fazla belli oluyordu. O adam umarım kahvaltıya gelmemiştir.
Salona girdiğimizde içimden küfrettim. O sırada Vanya aniden bana döndü.
Tamam, belki de içimden etmemiştim.
"Yedi ve Sekiz Numara. Neden geç kaldınız?"
"Uyuyakalmışız efendim. Bir daha olmaz."
"Bence gayet de olabilir. İnsanız sonuçta bir robot veya uzaylı değiliz. Değil mi, Baba."
Bu adama efendim demelerinden nefret ediyorum. Madem bizi evlatlık alıp soyadını veriyor, o zaman biraz babalık yapmalı, değil mi?
"Saygısızlık etme."
"Ben saygısızlık etmiyorum. Babam'a açıklama yapıyorum."
Babam kelimelerini bastırarak söylüyordum ve o ne demek istediğimi biliyordu.
"Yeter. Geçin. Bir daha olmasın."
Hiçbir şey söylemeden yerime geçtim. Zaten hâlâ uykum vardı. Bir de sabah sabah onunla bununla uğraşıyordum.
Esnerken bir yandan da yemeğimi yiyordum. Elimi ağzıma götürüp esneyişimi kapattım. O sırada Five'ın güldüğünü gördüm.
"Ne oldu? Neye gülüyorsun sen?"
Umursamazca ağzına yemeğini atıp konuştu.
"Hiiç. Sadece neden masada esnediğini merak ediyorum ve komik görünüyorsun. Esneyince. Tabi buna kuş yu- neyse ne işte saçların da eşlik ediyor."
"Gerçekten, o kadar kötü mü?"
Yapacağımı anlamış gibi yüzüme dehşetle baktı.
"Hayır. Hayır o kadar da kötü de-"
Sözünü kestim. Zaman yavaşlayıp herkes donarken yerimden yavaş adımlarla kalkıp aynanın yanına geldim. Saçlarımı olağanüstü bir yavaşlıkta düzeltip yerime geçtim. Ah, bunu yapmaktan çok zevk alıyordum.
Zamanı eski haline getirip yemeğimi yemeye devam ettim. Kimse fark etmezdi sonuçta.
"Sekiz Numara. Yemekten sonra odama gel."
Baba'ya baktığımda sadece onun değil tüm masanın bana baktığını gördüm.
Galiba yakalanmıştım. Onlara şirince gülümseyip yemeğime döndüm.
Aniden Baba masadan kalkıp gittiğinde garipçe baktım. Neyi vardı bunun?
Esnerken yine ağzımı kapattım. İki saatlik uyku ile yemek yiyordum ve şu an masaya bile uyuyabilirdim.
Başımı yanımda oturan Five'ın omzuna yasladım.
"Hmmm... Beni odama götürür müsünüz?"
Sesim esnediğim için boğuk çıkmıştı ama umursamadım.
Five ise donmuş gibiydi. Bir ara nefes almasa öldü sanacaktım. Sonra aniden gözlerimi açtım.
Ya benden rahatsız olduysa?
Düşüncemle birlikte kafamı bu sefer diğer yanımda oturan birinin omzuna koydum. Kim olduğunu bilmiyordum ama uyumak için bir omuz daha bulmuşken onu da kaybedemezdim.
Bu arada şu Baba ile uyuduktan sonra da konuşabilirim bence.
Tam uykuya dalmışken havalandığımı hissettim. Bir süre sonra sırtım yumuşacık yatağımla buluşunca hemen yastığıma sarıldım.
O sırada biri kıkırdadı.
"İyi geceler, güzelim."
Sıcak nefes boynumu titretip giderken uykumu açamadım ama kim olduğunu anlamıştım.
Demek diğer yanımda Diego oturuyordu.
Oy vermeyi ve Yorum yapmayı unutmayın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the power in me, five hargreeves.
Fiksi Penggemar- Sekiz Numara olmak o kadar kolay değildi. Özellikle kontrol edemediği güçler, sırlar ve duygular varken. - #Diegohargreeves |🥇| 31.07.2022 #Vanyahargreeves |🥇| 24.07.2022 #Freya |🥇| 21.08.2022 #Regina |🥇| 21.08.2022 #Lutherhargreeves |🥈| 24.0...