32 | İtiraf |

451 40 13
                                    

REGİNA FREYA HARGREEVES

İçeriye göz atıp Five'a döndüm.

"Burada baba'yı nasıl bulacağız?"

"Sen merak etme. Ben bulunca seni çağırırım."

''Hadi ya? Beraber arayalım, neden sen tek başına arıyorsun?"

Geçen garsondan su aldı ve bana döndü.

"Başını belaya sokma. Ama yanımda kalırsan başın daha çok belada olacağından, seni Diego ve Lola ile bırakıyorum."

Sinirlendiğimi hissettim. Lilaya o kız diyordu, ama Lolaya gelince adıyla sesleniyordu. Ne zamandır Five bir kaç gündür tanıdığı biriyle bu kadar hızlı samimi olmuştu?

"Lola demek? Lilaya gelince o kız diyorsun ama."

Kaşlarını çattı.

"Evet, çünkü ona güvenmiyorum. Ayrıca sen de güvenmiyorsun. Seni bağladı, unuttun mu?"

"Unutmadım. Ama onu isteyerek yapmadı. Peki ya Lola?Denetimci ile konuşuyormuş, ajan olmadığını nerden biliyorsun?"

Elindeki suyu bana uzattı. İtiraz etmeden alıp içtim.

"Sana bunu burada anlatamam. Sonra konuşalım mı?"

Beni bırakıp kalabalığın arasından sıyrılırken dudağımın iç kısmını ısırdım.

Five'ın bana soğuk davrandığınının farkındaydım. İçimdeki Regina bunun düşündüğüm şeyle alakası olmadığını söylese de ben o düşünceyi düşünmeden edemiyordum.

Five, Lola'yı mı seviyordu?

Her şeyi kaldırırım, gerçekten, şu ana kadar yaşadıklarımı bugün yaşasam dayanırdım,ama Five'ın Lola'yı sevdiği düşüncesine dayanamazdım. Bunu nadiren düşünürdüm, ama hep aklımdaydı.

Kapı açılınca yutkundum ve kalabalığın arasından ilerledim. Herhalde Five söyledi diye onlarla takılmayacaktım.

İlerde gördüğüm kadın ile kaşlarımı çattım. İlk önce böyle bir şeyin olamayacağını düşündüm, ama hayatımızın ne kadar sıradanlıklarla dolu olduğunu hatırlayınca kadının kim olduğu aklıma geldi.

Bu kadın benim rüyalarıma giren kadındı!

Elimdeki bardağı yanımdaki masaya bırakıp tekrar kadına döndüm. Ama yerinde göremeyince kaşlarımı çattım. İki dakikada nereye gidecekti ki?

Az önce bulunduğu yere gidip etrafıma baktım, ve biraz ileride başka sarı saçlı bir kadınla konuştuğunu gördüm. Adımlarımı oraya yönlendirip etrafıma baktım. Tanıdık kimseyi göremeyince onlara doğru ilerledim.

Yanlarına gelince boğazımı temizleyip dikkatlerini çektim. İki kadın bana döndüğünde gördüğüm yüzleri bir kez daha tanımış oldum.

Birisi Grace'ti. Bizim gelecekte ki üvey annemiz. Bizi büyüten kadın. Ama şu an ona anne dersem büyük ihtimalle biz henüz doğmadığımız için çok saçma olacaktı ve bu hareketim gelecekte nelere sebep olurdu bilemiyordum.

Ona bakmayı kesip buraya gelme sebebime döndüm. Aynısıydı. Rüyalarıma giren, bayıldığım zaman benimle konuşan kadındı. Sarı saçlar ve mavi gözler, 27'li yaşlar.

Olivia Rodclaf ile kardeşlerdi. Teyzemdi.

"Evet tatlım?"

"Ah, doğru, şey, ben buralarda benden biraz uzun, yeşil gözlü ve aynı formadan giyen bir erkek çocuğu gördünüz mü diye soracaktım."

the power in me, five hargreeves.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin