44 | İkizler |

400 33 39
                                    

Karşımdaki otel'e baktım ve mırıldandım.

"Obsidiyen Oteli... Burası mı?"

Benim umutsuz sesimle birlikte Klaus yanıma geldi ve kolumdan tutup beni içeriye sürükledi.

"Ah, hadi, o kadar kötü değil."

Dönen kapılardan hep beraber içeri girdiğimizde etrafta ki herkes bize bakıyordu. Onlara fazla bakmadım ve etrafı inceledim. Klaus ilerleyip önümüze geçti, geçerken mırıldandıyordu. "Ah, Obsidiyen Oteli... Özlemişim seni yollu hatun."

Ellerini iki yana açıp çırptı. "Onu hissedin."

"En şaaşalı günlerde dünya liderlerini ağırladı. Roosvelet, Gandi, Stalin, Gorbaçov, Castro, Norveç Kralı Olaf, Kim Jong'lardan biri, Tito, Dalai Lama, Elvis. Hatta iddiaya göre bir değil iki Kardashian."

"Tamam, peki bu bizim ne işimize yarayacak?"

Klaus Lola'ya döndü ve kafasını salladı. "Hiç."

Allison bizden ayrılırken Klaus ona döndü. "Hey, nereye?"

"Arama yapmak gerek."

Konuşmak için ağzımı açmıştım ki eliyle beni susturdu.

"Şşş, burası saklanmak için muhteşem. Burada soru sorulmaz. Asla."

Bu iyiydi işte. Bir de ona buna hesap vermek istemiyordum.

Yanımdaki Vanya etrafına bakıp mırıldandı. "Garip bir yermiş."

Onu onayladım. ''Bakışlar hiç hoşuma gitmedi."

Önüne geldiğimiz lobideki köpeğe gözlerimi kısıp baktım. Zile basılmasıyla gözlerimi köpekten çektim ama onu seven Luther ve Diego'ya gelen adam sertçe baktı.

"Chet! Kardeşim! Seni görmek ne güzel. Hep kaldığım süiti istiyorum."

Adam çalan zili durdurdu. "Seni daha önce hiç görmedim."

Klaus bana döndü ve gülümsedi. "Demedim mi? Ketumdur." Ona alayla kafa sallarken adam Luther ve Diego'ya baktı.

"Lütfen köpeğimi korkutmayın." Luther ve Diego yavaşça ellerini köpekten çekerken Vanya konuyu açtı.

"Bize birkaç oda lazım."

"Harika. Peki, bugün nasıl ödüyoruz?"

Doğru ya, bize para lazımdı, ya da para değerinde bir şeyler.

"Evet, cepleri boşaltma zamanı."

Tam anlamıyla vasattık. Prezervatif, bıçak, saç filesi, şeker, mendil.

"Pekâlâ-" Luther kolundaki saati çıkardı, ona karşın ben de saatimi çıkardım. "Bu, ah, bunlar ne kadar eder?"

Adam ikisini de aldı ve küçük bir büyüteç ile inceledi. Sonra arka tarafta bulunan anahtarlardan üç tane uzattı. "Üç oda. Mazel Tov."

Anahtarın birini alıp merdivene yöneldim. Five arkamdan duyabileceğim şekilde konuşurken Lola yanıma gelmişti. "İki saat sonra barda buluşup plan yapalım."

Diego koşarak önümüzdeki merdiven'e atıldı. "Benim bir planım var."

"Öyle mi, neymiş?"

"Serçeler'e saldırıp evimizi geri alıyoruz. Babamı pataklayıp bizim daha iyi olduğumuzu, bizi daha çok sevdiğini söyletiyoruz."

Yanından geçerken omzuna vurdum. "Rahatla Diego. Eminim hemen harekete geçmeyeceklerdir. Onlar da yorulmuştur."

Asansör'ün içine doluştuğumuzda Diego Lola'ya baktı. "Sahiden mi?"

the power in me, five hargreeves.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin