60 | Düğün ve Torun |

362 28 7
                                    

Umbrella Academy

Regina Freya Hargreeves

Saat akşam altı'yı gösterdiğinde ben salona inmek yerine odamda oturmuş karşımdaki Junior Regina ile bakışıyordum.

"Beni sınama. Annen değilim. Her sorununda bana gelemezsin!"

"Hadi ama, sadece değiş tokuş."

Bu bücür elbisemi görünce kendi üzerindeki tulumu beğenmemiş ve değişmeyi teklif ediyordu. Ama ona bu sefer kanmayacaktım.

"Olmaz. Git başka bir şey giy. Bunu zor buldum."

Kollarını birleştirip karşı yatağa oturunca kaşlarımı kaldırdım. "Gitmiyorum o zaman."

Ona omuz silkip ayağa kalktım. "Bu beni hiç ilgilendirmez. Sensiz de yaparım sonuçta."

Kapıya geldiğimde ona döndüm. Aynı yerinde aynı şekil duruyordu ama tek fark, gözleri doluydu.

"Yapma, ağlayacak mısın?"

"O benim amcam tamam mı! Düğününe gitmem gerek! Ama senin yüzünden gidemiyorum!"

Kaşlarımı çattım. Ben mi? Yani burada sorun bende miydi?

"Saçmalama. Bak, tulumun da güzel, hem, bu elbise sana olmaz."

"Neden? Bedenlerimiz aynı gibi."

Anlamıyordum. Yeşil, sade bir elbise için bu kadar uğraşmaya değer miydi?

"Tamam, ağlama. Ver tulumunu."

Sanki başka giyecek şeyi yokmuş gibi neden tulum giymişti ki? Rolleri değişiyorduk resmen. Ben çocuk oluyordum, o da ben.

Birkaç dakika sonra üstümdeki şort tuluma bakıp iç çektim. Ben bu hallere düşecek insan mıydım?

O da üstünü değişince gözlerimi devirip kapıyı açtım. "Çık bela. Düştüğüm hallere bak, herkes dalga geçecek."

"Boşver, seni seviyorlarsa dalga geçmezler."

Ona rastgele kafa salladım. Asansöre geldiğimizde açılan kapı ile içeri girip duvara yaslandım ve ona baktım.

"Bakma öyle ama. Yeğenini mutlu eden kişileri herkes sever."

"Seni boğazlamadan sus."

Ağzına fermuar çekip susarken iki saniye sonra gözlerini kocaman açmıştı.

"Oha! Bu ne?"

Elime yönelince ellerimi arkamda birleştirip görüş açısını kapattım. "Ne, ne?"

"Kapatma! Gördüm! Elinde yüzük vardı!"

"Öylesine yüzük. Takılma bu kadar."

"Ama yüzük parmağına takmışsın!"

"Olabilir. Bu ne ifade eder?"

"Sen de mi evleniyorsun? Five ile mi?"

Kafasına vurup kaşlarımı çattım. "Amca amca. Five değil."

"Ona mı takıldın-"

Kapı açılınca şükredip dışarı çıktım. "Bunu birine söyleme."

Gülerek kafa sallarken koca salona baktım. Luther'ın alanımız kısıtlı dediği yer burası mıydı?

"Umarım boş yer bulabilirim."

"Ha ha ha. Çok komiksin sen. Tıpkı baban."

"Kimse yok. Dışarıda olmalılar."

the power in me, five hargreeves.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin