38.Bölüm

887 77 22
                                    

İyi okumalar

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Ezrak
Arabayla asfalt yola çıkana kadar sessizlik hüküm sürdü aramızda. Neredeyse iki saat yolda geçecekti. Ama bu aklımdaki konuyu yolda konuşmayı istemiyordum. Ben öyle yola odaklanmış bir şekilde aklımdaki düşüncelerle boğuşurken, Akay'ın sesini duydum.

"Hâlâ uykum var." dedi. Sabah çok erken uyanıp buraya gelmiştik.

"Uyu istersen güzelim. Hem dinlenmiş olursun." dedim. Bana baktı önce. Koltuğu hafifçe yatırıp, yan döndü. Uyku moduna girmeden önce dudağıma minik bir öpücük bıraktı. Gülümseyerek baktım yüzüne. Orman yolunda olduğumuz için, pek araba yoktu. O da bana gülümseyip, bedenini bana doğru çevirerek gözlerini kapattı.

"İyi uykular bebeğim." dedim uyumadan önce. Bir teşekkür mırıldanıp gözlerini kapattı. Ben de hafif bir şarkı açtım. Bir yandan da hâlâ aklımı, Asaf'la konuştuğumuz konu kurcalıyordu. Akay'a ne olmuştu ki? Onunla ilk tanıştığımızda da farketmiştim bir şeyler olduğunu ve o zamanlar bile aklıma takılmıştı bu durum. Asaf'ın da üstüne düşmesi, sabahki konuşması ve sorduğumdaki ani değişen tavırları, bir şeyler olduğunun kanıtıydı...

5 ay önce
Akay okuldan cıkmış, otobüs durağına doğru gidiyordu. Eve gidip uyumak istiyordu. Gece hiç uyuyamamıştı. Kâbus görüp durmuştu ve en sonunda da uykusu kaçmıştı. Dersleri bile, bir sürü kahve içtikten sonra uyanık kalarak dinlemişti. Ama artık bir kahve bile içecek halde değildi. Sadece uyumak istiyordu.

Karşı yola geçmeden önce telefonu çaldı. Kulağında kulaklık vardı. Kaldırımda durup, telefonu çıkardı ve arayana baktı. Annesi arıyordu. Annesi ne zaman arasa, kötü hissediyor, aklına o gün geliyordu. Gözleri anında dolarken, meşgule aldı telefonu ve kulaklığı da sinirle çıkarıp, telefonla birlikte cebine koydu.

Bir dikkatsizlik yapıp, sağına ve soluna bakmadan yürümeye başladı. Tam o anda, siyah bir araba geliyordu ve Akay'ı son anda farkedip kornaya bastı. Dalgın olduğu için korna sesini de duyamayan Akay, yürümeye devam ederken, araba son anda durabildi ve Akay o anda farketti arabayı. Sola doğru korkuyla baktı ve kitapları elinden düştü. Zaten gözleri dolu olan Akay, olayın şokuyla yere, dizlerinin üstüne çöktü ve ağlamaya başladı. Bir yandan da kitaplarını topluyordu.

O sırada, en son kitabını, uzatan kişiye baktı. Onun gibi diz çökmüştü. Telaşla yüzüne baktı Akay'ın.

"İyi misiniz? Bir şeyiniz yok değil mi?" dedi Akay'ın üstüne başına bakarak. Akay, gözlerini silerek, başını salladı olumsuz bir şekilde.

"H-hayır bir şeyim yok. İ-iyiyim." dedi titrek sesiyle. Bedeni de titriyordu. Ona çarpmak üzere olan kişi Ezrak'dı. Akay'ı kolundan tutup kaldırmak istedi ama Akay kendini geri çekti.

"Tamam. Dokunmuyorum. Ama kalkmanız gerek." dedi. Etrafta birkaç kişinin dikkatini çekmişlerdi bile. Akay, sessizce etrafa baktı ve kalktı yerden.

"Özür dilerim. Size de iş çıkardım. Benim dikkatsizliğim yüzünden başınız belaya girecekti." dedi Akay pürüzlü sesiyle. Ezrak, hızla cevap verdi.

"Önemi yok. Yani, özüre gerek yok." dedi. Etraftaki birkaç kişi de, anormal bir şey olmadığını görünce dağılmaya başladı. Akay, gözlerini silerek cevap verdi.

"Teşekkür ederim." dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle ve kaldırıma çıkmak isterken düşecek gibi olunca, yanındaki direğe tutundu. Ezrak, hızla yanına gidip, omuzuna dokundu.

"İyi değilsiniz. Ben bırakayım sizi." dedi. Akay, reddetse de, Ezrak'ın ısrarı sonucu, daha fazla karşı koyamadı ve Ezrak'ın arabasına bindi.

Akay'ın, ani dokunmalardan ürkmesi, arabada çekinerek oturması ve kırılgan, ürkek bakışları, Ezrak'ın dikkatinden kaçmamıştı. Ezrak, bunun yoldaki kazadan dolayı olduğunu düşünmüyordu. Başka bir şey vardı. Daha fazla üstüne düşünmek istemedi ve Akay'ın tarifiyle, eve geldi. Akay, emniyet kemerini çözüp, yanındaki bedene baktı.

"Çok teşekkür ederim." dedi ve duraksadı. "Her şey için. Yardım edip, buraya kadar getirdiğiniz için." dedi gülümseyerek. Ezrak o an, Akay'a gülmenin ne kadar yakıştığını ve bu gülüşü hep görmek istediğini düşündü. O da gülümseyerek cevap verdi.

"Önemi yok. Yapmam gerekeni yaptım. Kim olsa yapardı." dedi. Akay, başını olumsuz bir şekilde salladı.

"Yapmazdı. Yapmadılar da. O kadar insan vardı orada. Sadece izlemeyi tercih ettiler." dedi ve elini kapının koluna attı. "Tekrar teşekkür ederim. Görüşmek üzere." dedi ve indi arabadan. Ezrak, o binaya girene kadar baktı. Emin olmak istiyordu iyi olduğundan. Apartmanın kapısından girmeden önce, arkasını dönüp hafifçe el salladı Ezrak'a gülümseyerek. Ezrak da elini hafifçe kaldırıp salladı.

Daha ismini bile bilmiyordu. Sormak aklına gelmemişti. Sessizce bir küfür savurup, şirkete sürdü arabayı. Şirkete geldiğinde, arabayı otoparka çekti ve park etti. Arkadan ceketini alacakken, Akay'ın defterinin yere düştüğünü gördü ve eline aldı. Üstünde Akay yazıyordu. Ezrak gülümseyerek baktı el yazısına. 'Demek adın Akay.' diye mırıldandı ve defteri koltuğa bıraktı. Tekrar görüşmek için fırsattı bu. Zaten bu fırsat çıkmasaydı da, Ezrak daha çok fırsat yaratacaktı Akay'la tekrar görüşebilmek için.

Sürekli, tesadüfmüş gibi yaparak karşısına çıktı Akay'ın. Gönlünü kaptırmıştı çünkü bu gence. İki ayın sonunda, kendini açıkladı ve aşkının karşılık bulmasıyla birlikte, çok güzel bir ilişkiye başlamışlardı ve üç aydır birliktelerdi. Günden güne, daha çok bağlanıyorlardı birbirlerine...

Flashback Sonu

O günleri hatırlamıştım yine. Gülümsedim ve sevgilime baktım. Bebek gibi uyuyordu. Arabayı kenara çektim ve indim arabadan. Bagajdan, belki manzarası güzel bir yer görürüz de dışarıda otururuz diye düşünerek yanımıza aldığımız battaniyeyi çıkardım ve üstüne örttüm. Üşümesini istemiyordum.

Direksiyona geçtim ve Akay'a bakıp, dudaklarına ufak bir öpücük bıraktım. Üstünün tamamen örtüldüğünden emin oldum ve arabayı çalıştırdım. Anlatacakları ne olursa olsun yanında olacaktım. Asla niyetim yoktu bırakmaya...

Yorumlarınızı bekliyorum 🌸

Yeni kitabıma desteklerinizi bekliyorum

AŞK OYUNU (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin