39.Bölüm

855 77 13
                                    

İyi okumalar

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Akay
Derinlerden ismimi duyuyordum sanki. Biri benim adımı söylüyordu. Sesin kime ait olduğu beynime iletilince, uyanmaya çalıştım. Nihayetinde gözlerimi açınca, Ezrak'ın yüzünü gördüm.

"Günaydın bitanem." dedi gülümseyerek. Ben de gözlerimi ovuştururken cevapladım.

"Günaydın. Geldik mi?" diye sordum ve yüzüne baktım. Başıyla onayladı.

"Evet, geldik." dediğinde, arabanın camından nerede olduğumuza baktım. Garajdaydık. Üstümdeki battaniyeyi alıp, arka koltuğa bıraktım. Emniyet kemerini çözdüm ve arabadan indim. Ezrak da inmişti benimle beraber.

Arabanın önünden dolanıp, yanıma geldi ve elimi tuttu ve yürümeye başladı. Ben de ayak uydurdum. Garajdan, evin bahçesine çıktık. Bahçeye çıkınca, arkamda kalan eve baktım. Ev demeye bin şahit isterdi. Saray yavrusu dedikleri şeye bakıyordum şu an. Harika bir şeydi. Bakışlarımı tekrar bahçeye çevirdiğimde, yemyeşil, renk renk çiçekli bir bahçeyle karşılaştım. Kenarda da ağaçlar vardı ve büyüktü hepsi.

Muazzam görünüyordu bahçe de. Sol tarafta, büyük bir havuz vardı. Tam bahçenin köşesinde, ağaçların altında, beyaz bir bahçe salıncağı vardı. Salıncağın biraz daha ilerisinde, çardak gibi duran bir oturma alanı vardı. Çardaktan farkı, ön kısmı açıktı ve yerde minderler vardı. Ortada da, alçak boylu bir masa vardı.

Hafif esen rüzgârın burnuma taşıdığı kokuyu, derince çektim. Mis gibi çiçek kokuyordu. Bir süre bahçeyi izledikten sonra, yavaşça omuzuma dolanan kolla kendime geldim.

Normalde ani dokunmaları sevmiyor, hoşlanmıyordum ama Ezrak'a alışmıştım artık. Hem sevgilimdi o benim. Her şeyimdi.

Beni yönlendirmesine izin verdim ve eve doğru yürüdük. Bahçesi bu kadar şık ve güzelse, evin içi nasıldır düşünemiyordum. Çelik kapıyı açtı ve içeri girdik. Ezrak bana önden geçmem için yol verince, önden girdim. Peşimden de Ezrak girdi. Girişte durdum ve büyük salona bakmaya başladım. Sade bir şekilde dizayn edilmişti salon. Klasik, krem mobilyalar, büyük camlar, uzun tül ve perdeler vardı. Büyük ekran bir televizyon asılı duruyordu duvarda. Altında da ses sistemi vardı. Geniş ve aydınlık bir salondu. Manzarası da çok güzeldi.

"Nasıl? Beğendin mi?" diyen sesle, sağa doğru baktım. Ezrak yanımda duruyordu. Başımla onayladım.

"Çok beğendim." dedim gülümseyerek. O da gülümsedi ve kolunu belime koydu. Artık ona alıştığım için, dokunuşları rahatsızlık vermiyordu.

"Hadi yukarı çıkalım." dedi ve merdivenlere yöneldik. Üst kata geldiğimizde, karşılıklı dört oda vardı. Tam karşıdada, uzun, camlı kapı vardı. Bu kapı, balkona açılıyordu. Ezrak'ın yönlendirmesiyle, sağdaki ikinci odaya doğru yürüdük ve kapıyı açtı. "Benim odam burası." dedi ve içeri adımladım. Koyu renklerim hakim olduğu bir odaydı. Çoğunlukla gri renkler vardı. Bu odada da televizyon vardı. Büyük bir gardrop, bir masa, masanın üstünde laptop, büyük bir yatak, yatağın iki kenarında baş ucu komodinleri ve komodinlerin üstünde abajurlar vardı. Yerde de gri, üç parça halı vardı. Cam kenarında, çok güzel hazırlanmış, geniş bir oturma alanı vardı.

"Odan güzelmiş." diyerek, cam kenarındaki, geniş oturma alanına oturdum. O da gülümseyip, karşıma oturdu. Bir süre bir şey demeden oturduk öylece. Daha sonra, Ezrak kalktı ve kapıya ilerlerken konuştu.

"Ben bir şeyler getireyim. Hemen gelirim." dedi ve çıktı odadan. Ben de, camdan dışarı bakmaya başladım. Evin manzarası çok güzeldi. Hava da, tam evde oturmalık, serin bir havaydı.

Bir süre sonra, Ezrak elinde tepsiyle girdi odaya. Elindeki tepsiyi yanımıza bıraktı ve karşıma oturdu yine.

"Hava serin. Bu havada en iyi kahve gider diye düşündüm." dedi ve mavi, büyük kupayı bana uzattı. Elime aldım ve kokusunu içime çektim önce. Kahve kokusunu severdim. Garip bir şekilde, huzur veriyordu. Kendine de aynı renkteki kupayı aldı ve arkasına yaslandı. Kahvesinden bir yudum alıp gülümsedi. "Bu kupaları, geçen gün almıştım. Çift kupası. Bak." dedi ve kupanın üstündeki çöp adamı gösterdi. Ben de elimdeki kupaya baktım. Benimkinde de çöp adam vardı. Kupaları birbirine yaslayınca, çöp adamlar sarılıyor gibi duruyordu ve kafalarının üstündeki yarım kalp, birleşiyordu. Elimde olmadan güldüm.

"Çok güzel." dedim neşeyle. Ezrak da gülüyordu. Bir araya gelince, hep mutluyduk, gülüyorduk. Birazdan konuşacağımız şeyler, keyfimizi kaçıracak, biraz da üzecekti bizi ama en azından aramızda artık sır kalmayacaktı.

Yorumlarınızı bekliyorum 🌸

AŞK OYUNU (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin