42.Bölüm

818 80 18
                                    

İyi okumalar

Önceki bölümü atlamayın lütfen...

Asaf
Güzelim haftasonu tatilimizin son günündeydik. Yarın dönmemiz gerekiyordu. Orman havası o kadar iyi gelmişti ki bünyeme, hiç gidesim gelmiyordu. Elimdeki tüm birikimi, şöyle bir eve harcamayı düşünüyordum. Belki bu kadar büyük olmaz ama en azından haftasonu kaçamağı yapabileceğimiz bir evimiz olur.

Sabahın erken saatlerinde uyanmıştım yine. Camdan dışarı baktim birkaç dakika. Daha sonra ayaklandım. Alkın'ın odası balkonluydu. Ondan önce uyanmış, balkonda, yağmurdan sonraki toprak kokusunu içime çekiyordum. Biraz üşüdüğümü hissedip içeri girdim. Soğuk hava, artık kendini göstermeye başlıyordu.

Odaya girince, hâlâ uyumakta olan sevgilime baktım. Saçları dağılmıştı yastığına. Bu güzelliğin benim olduğuna hâlâ inanamıyordum. Arkamdaki şifonyerin üstündeki telefonumu alıp, birkaç tane fotoğrafını çektim. Habersiz çekilen fotoğraflar, her zaman en güzel olanlardır.

Saat henüz erken olduğu için, biraz daha yatmayı düşündüm. Uykum açılmıştı biraz ama ısınmak için tekrar yatağa girdim. Ben yatağa girer girmez, Alkın hemen sarıldı bedenime. Başını göğsüme koyup uyumaya devam etti. Ben de mis kokulu saçlarının arasına biraz öpücük bıraktıktan sonra gözlerimi kapattım huzurla. Belki uyumayı başarabilirdim.

Bir süre sonra, dudağımdaki baskıyla uyandım. Gözlerimi açmadan durdum öylece. Alkın uyanmış, dudağıma bir sabah öpücüğü bırakıyordu. Gülümsedim ve öpücüğüne karşılık verdim. Dudaklarımız yavaşça ayrılırken, yüzündeki gülümsemeyle bana baktı.

"Günaydın." dedi. Üstüme doğru eğilmiş, saçlarımla oynuyordu. Yüzümdeki gülümsemeyi silmeden cevap verdim.

"Günaydın yavrum." diye karşılık verdim. "Ne zaman uyandın?" diye sordum. Çünkü gözlerinden belliydi. Yeni uyanmamış gibiydi.

"Yarım saat önce uyandım. Mis gibi, harika bir kahvaltı hazırladım. Hadi elini yüzünü yıka da gel. Son günümüz. Güzel bir kahvaltıyla başlayalım güne." dedi ve dudaklarıma bir öpücük daha bırakıp, çıktı odadan. O gidince, ben de kalktım yataktan.

Önce banyoya geçip, elimi yüzümü yıkadım. İyice açıldığımı hissediyordum. Telefonumun sesini duyunca, aşağı inmeden önce odaya girdim. Baş ucumdaki telefonu aldım. Kayıtlı olmayan bir numara arıyordu ve ben bu numaranın kime ait olduğunu çok iyi biliyordum. Telefon, çalmaya devam ederken, açmaya karar verdim ve yeşil sembolü kaydırdım. Bir şey demeden, karşıdaki sesi dinledim.

"Oğlum. Asaf?" dedi karşımdaki ses. Yani annem. Uzun süredir konuşmamıştık. O olaydan sonra, pişman olmuş, çok kez konuşma girişiminde bulunmuştu bizimle ama Akay, çok kırgındı. Haklıydı da.

"Neden aradın?" diye sordum soğuk bir sesle. "Neden arıyorsun sürekli? Bizi rahat bırak artık. Kocanla mutlu mesut yasamaya devam et. Onu seçmiştin. Unuttun mu?" dedim. Çok sinirliydim. Anneme, o adama hâlâ kızgındım.

"Ben boşandım." deyince, gülesim geldi. Sinirden gülesim gelmişti. Bunu, iki yıl önce yapması gerekiyordu. Şimdi değil.

"Bu bizi ilgilendirmiyor." dedim ve tam kapatacakken, sesini duydum.

"Sizi görmek istiyorum oğlum. Sizin için boşandım." deyince, kendime hakim olamadan gülmeye başladım. Cidden komikti. Gülerken cevap vermeye çalıştım.

"Bi-bizim için mi? Bizim için boşandın öyle mi?" diye sordum gülerken. En sonunda durabildiğimde, derin bir nefes aldım ve tekrar konuştum. "Bunun için biraz geç kalmadın mı? Bunu iki sene önce yapman gerekiyordu." dedim sinirle. Saygımdan, taviz vermek istemiyordum ama çok zorlanıyordum.

"Oğlum..." derken sözünü kestim. Artık dayanamıyordum.

"Bak sana ne diyeceğimi bilemedigim için mecburen anne diyorum. Anne, sen neler olduğunu unuttun galiba ama ben sana hatırlatayım." dedim ve sinirden titreyen bedenimi ayakta tutmakta zorlandığım için yatağa oturdum. "Senin o şerefsiz kocan Akay'a saldırdı hatırlıyor musun? Eğer ben o gün size uğramasaydım ne olacaktı? O şerefsizi seçmedin mi sen? Akay'ı suçlamadın mı? Şimdi ne yüzle bizi görmek isteyebiliyorsun? O zaman Akay'a inansaydın, o heriften boşansaydın, üçümüz yaşar giderdik. Ama sen büyük yanlış yaptın anne." dedim ve bir kez daha derin bir nefes aldım. "Bak yine de annemsin diye sınırı aşmamaya çalışıyorum ama sabrımı zorlama. Beni de bir daha arama." deyip telefonu kapatıp yatağa bıraktım.

Sinirle ayağa kalktım. Başım ağrımaya başlamıştı işte. İki elimle başımı tutarak, odada volta atmaya başladım. O sırada Alkın geldi odaya.

"Asaf." dediğini duyunca, ona baktım. Yüzüme bakınca, onun da yüzü değişti. Hemen yanıma geldi. "Ne oldu? Neden ağlıyorsun?" dedi. O diyene kadar ağladığımın bile farkında değildim. "Asaf ne ol..." diye konuşurken, bedenine sarılıp, gözyaşlarımı serbest bıraktım.

"Şimdi değil. Anlatacağım. Ama şimdi değil." dedim. Sesim titrek ve boğuk çıkmıştı. Kollarını bedenime sarıp yumuşak bir sesle konuştu.

"Tamam sevgilim. Sen ne zaman istersen, o zaman anlatırsın." dedi ve sarılmaya devam ettik.

Alkın, bu hayattaki en büyük şansımdı.

Üç bölüm sonra final yapmayı düşünüyorum. Yani 45. bölümde...

Yorumlarınızı bekliyorum 🌸

AŞK OYUNU (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin