Gözyaşlarını üzerimize döken yağmur damlaları ile yürümeye başladığımda adımlarımı her gün gittiğim okula doğru yönlendirdim. Kulaklığımdan içeri sızan güzel şarkı ruhumu okşuyor, beni farklı diyarlara götürüyordu. İstemsizce kısık sesle sevdiğim şarkıyı söylemeye başladığımda montumun fermuarını sonuna kadar çektim.
Kısa sürede okula ulaştığımda ise doğruca sınıfa çıkmıştım. Yerime geçip arka sıralardan birine oturdum ve çantamı alıp sıranın üstüne bıraktım. Demir'in henüz sınıfta olmadığını gördüğümde ise kulaklığımı çıkarmadan başımı sıraya yasladım ve bir süre öyle kaldım.
O son mesajı atmayacaktım ona. İstemeyerek de olsa konuşmayı kabul etmişken ona bu tarz cümleler yazmamalıydım. Hata etmiştim fakat artık geçmişi değiştiremezdim bu yüzden yapacak bir şey yoktu. Beni engellemişti ve onun bunu geri çekmesini nasıl sağlayabilirdim bilmiyorum.
Demir iyi biriydi. Kalbi öyle güzeldi ki ona âşık olmamın en büyük sebebi de buydu. İnce düşünceliydi, herkesi düşünür ve birini üzmekten çekinirdi. Beni de üzmek istemiyordu. Her ne kadar ben çoktandır kalbimi ona kaptırmış olsamda ve o hislerime karşılık veremeyecek olsada onu kırmak istemiyordu. Beni engellemesinin sebebi buydu, kendi için değil benim içindi, incinmemi istemiyordu.
Bir süre sonra nefes alamadığımı hissettiğimde başımı yüzümü gömdüğüm yerden kaldırdım. Gözlerim hızlıca onu yakaladığında ise çaprazımda oturan onu kollarını birbirine bağlarken görmüştüm. Alnına doğru uzanan hafif kıvırcık saçları ortaya güzel bir görüntü sererken uykulu olduğunu anlamıştım. Gözlerini yumarak hoca gelene kadar dinlenmeye karar verdiğinde öylece onu izliyordum. Böyle bile nasıl güzel gözüktüğünün farkında mıydı?
O an ani bir kararla çantamın fermuarını açarak yanımdan ayırmadığım resim defterimi çıkardım ve onu çizmeye başladım. Gözlerim sık sık ona uğrarken ders başlayana kadar onu çizdim ve bittiğinde son hâline baktım. Sahip olduğum ve yeteneğimin olduğu tek şey resim çizmekti. Bu yüzden şu anda da bu çizimimin güzel olduğunu düşünüyordum. Zaten o her şekilde güzeldi.
"Ne çiziyorsun kız sen yine?" İşittiğim söz ile birlikte hızla defterimi kapattığımda sınıfın en yalaka çocuğunun bana yaklaştığını görmüştüm. Kısa sürede yanımda bittiğinde bir eli de defterime dokunmuştu.
"Bize de göstersene hünerlerini, hiç baktırmıyorsun." dediğinde kısa bir nefes verip defterimi ellerinin arasından kurtarmaya çalıştım. "Bırakır mısın lütfen? Göstermek istemiyorum."
Fakat o beni dinlemek yerine defterime daha çok asılmayı seçti. Öyle ki kendimi bir anda ayağa kalkmış onunla defter çekiştirirken bulmuştum. Sinirden tüm bedenimin titrediğini hissettim. "Kerem, çekiştirme şunu. Bırak dedim sana."
"Hadi ama güzelim, alt tarafı bakıp geri vereceğim ne var bunda?" Sinirimi gizlemeyerek ona baksamda bu elbette ki onun umurunda değildi. Şu an bulunduğumuz durum da kimsenin umurunda değildi. Üzerimizde birkaç göz hissetsemde yalnızca bakmakla yetiniyorlardı.
En sonunda defterim bu gereksiz ve bir o kadar da saçma savaşa yenik düşerek kendini yere doğru savurduğunda ellerimizin arasından kayıp giden defterime baktım. Rastgele bir sayfası açılmış olan defterim Demir'in birçok resminden yalnızca birini gözler önüne sermişti.
İlk olarak gözlerim korkuyla Demir'e kaydığında güzel gözlerinin yerdeki resminde gezindiğini görmüştüm. Hızlı hareket ederek yere çöküp onu aldığımda ise kapağını kapatarak defteri göğsüme bastırdım.
"Sakın," dedim, kendimin bile şaşıracağı kadar soğuk bir sesle. "Sakın bir daha bana ait olan bir eşyaya dokunmaya kalkışma."
Ardından tüm öfkemi çıkarırcasına omzuna çarpıp tekrar yerime geçtiğimde göğsüm hızla inip kalkıyordu. Boğazımda bir yumru oluşmuş ve kendimi ağlamamak için oldukça zor tutuyordum. Çizimimde ağacın dibine oturan onu çizmiştim. Demir'den başka görenler onun o olduğunu anlamazdı fakat o, bunu kolaylıkla anlayabilirdi. En nihayetinde onu izlediğimi ve arada hislerime yenik düşüp onu takip ettiğimi biliyordu.
Alt dudağımı ısırıp kendime işkence etmeyi sürdürürken kısa bir anlığına yumduğum gözlerimi aralayıp ona baktım. Bu kez kollarını sırasının üstüne yaslayıp ellerini de birbirine kenetlenmişti. Başı sıraya eğik dururken hızlıca gözlerimi onun üzerinden çektim. Hissettiğim utanç duygusu ona uzun süre bakmama engel oluyordu.
Çizimlerim benim her şeyimdi. İçimi döktüğüm, hislerimi ve acılarımı paylaşıp bunu yansıttığım tek şeydi. Tek bir kişiye bile onları göstermezken şimdi bir anda hem birden fazla kişinin görmesi hem de onun buna şahit olması beni hazırlıksız yakalamış ve bir o kadar da üzmüştü. Onlar bana özeldi. Öyle kalmalıydı. Biri görecekse bile bu yalnızca benim isteğim doğrultusunda gerçekleşmeliydi. Ergenliğini en uçlarda yaşayan şımarık bir çocuk yüzünden değil.
Kısa bir süre sonra ders hocamızın içeriye girmesiyle birlikte herkes toparlanmış ve yerlerine geçmişti. Üzerimde birkaç göz hissetsemde onları umursamadım ve önüme eğilip tüm ders boyunca düşüncelerimde boğulmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara İzi ❧ ᴛᴇxᴛɪɴɢ
Short Story❧ tamamlandı. ❧ elçin: çünkü senin de gözlerin sevgiyle bakıyor. elçin: belki yarım kalmış bir hikâyenin ağır yükünü omuzlanıyor gözlerin. elçin: tamamlanmamış bir kitabın en acı sayfasında kalmış gibi gözlerin.