o n i k i

94 14 44
                                    

Güneş tekrar gökyüzündeki yerini aldığında gece zar zor uyumayı başaran zihnim kısa süreli bir uykunun ardından tekrar uyandı. Saçlarımı karıştırarak doğrulduğumda içimden okula gitmek hiç gelmesede kendimi zorlayarak yataktan kalkıp oldukça yavaş hareket ederek hazırlandım.

Başıma siyah renginde bir bere geçirip montumu da aldım ve evden çıktım. Dışarıya adımımı attığım anda soğuk rüzgâr hızla yüzüme vururken kısa merdivenlerin bitiminde oturan çocuğu gördüm. Bununla birlikte dudaklarım hafifçe yukarı kıvrılırken usulca yanına gittim ve tıpkı onun gibi merdiven basamağına oturdum.

Beni fark edip başını bana çevirdiğinde hafifçe gülümsedim. "Günaydın, Çilli."

Gözlerini devirip tekrar önüne döndü. Ona çilli diye hitap etmem hoşuna gitmiyordu. "Günaydın, Papatya."

"Sizinkiler yine kavga mı etti?" Soruma karşılık başını salladı. Ne zaman aile içinde bir sorun yaşasa veya üzgün hissetse gelip buraya oturur ve bir süre yoldan geçenleri izlerdi. Yaşı küçük olmasına rağmen fazla olgun bir çocuktu. Sınıfımdaki çoğu kişiden daha olgun olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdim.

Sarı saçlarında ellerini gezdirip zaten düzgün olan saçlarını düzeltti. "Her konuda nasıl bu şekilde ayrı düşebiliyorlar anlayamıyorum. Her gün hatta her saniye farklı konular için tartışıyor ve sürekli birbirlerine bağırıyorlar." Ellerini önünde kavuşturup kahverengi gözlerini gözlerime değdirdi. "Eğer ileride olurda evlenirsem onlar gibi bir ebeveyn olmayacağıma dâir kendime söz verdim. İleride çok iyi bir eş ve çok iyi bir baba olacağım."

Sarf ettiği sözler dudaklarımın yukarı kıvrılmasını sağladı. "Buna eminim." dedim, güzelce şekillendirdiği saçlarını dağıtarak. "Sen çok güzel bir adam olacaksın."

Kaşlarını çatarak bana baktı ve ellerini saçlarında gezdirip elinden geldiğince onları düzeltti. "Daha kaç kere söylemem gerekiyor Elçin? Yapma şunu o kadar uğraşıyorum bu saç için."

Aramızda yaş farkı olsada bana hep ismimle hitap ediyor ve bu hoşuna gidiyordu. Benimle hep yaşıtımmış gibi konuşup sohbet etmesi esasen ikimizinde sevdiği bir şeydi. En nihayetinde ikimiz de birbirimizin tek arkadaşıydık. Konuşup dertleştiği tek kişiydik.

Bıraktığı çantasını eline alıp ayağa kalktı. "Haydi, lanet okula geç kalacağız. Kalkma vakti Papatya."

Onun gibi kalkarak gülümsedim. "Görüşürüz Çilli."

Bir kez daha bana göz devirdiğinde ters yönlere doğru yürümeye başladık. Buz tutan ellerimi ceplerime sokarak ısıtmaya çalıştım ve esen rüzgârın uğultusu ile kuşların seslerini dinleyerek okula yürüdüm. Sınıfa girdiğimde ise yine kimsenin suratına bakmadan en arkadaki sırama geçip oturdum.

Bir kolumu sıranın üzerine uzatarak yüzüm duvar tarafına gelecek şekilde başımı kolumun üstüne koyduğumda gözlerimi yumdum. Ne kadar zaman geçtiğini bilmediğim bir süre boyunca aynı pozisyonda kaldığımda tutulan boynum ve uyuşan kolum ile doğruldum. Üzerine yaslanmadığım kolumla boynumu sıvazlarken gözlerimi sınıfta gezdirdim. Teneffüs olmalıydı ki sınıfın çoğu burada yoktu. Ne kadar süre boyunca uyuduğumu merak ettim.

Demir'i hemen çaprazımdaki sırada gördüğümde bakışlarım üzerinde gezindi. Yayılarak oturmuş ve kulağına geçirdiği kulaklığıyla gözlerini yummuş bir şekilde şarkı dinliyordu. Ona, güzel vücuduna fazlasıyla yakışan okul formasının üstüne siyah bir kapüşon giymiş ve şapkasını da başına geçirmişti. Kıvırcık saçlarının bir kısmı şapkanın altına gizlenemezken alnına düşen tutamlarda gezindi gözlerim ve nasıl güzel olduğunu bir kez daha anladım.

O an ise ne düşündüğünü merak ettim. Yumduğu gözleri dinlediği şarkıyı yaşadığı hissiyatını veriyordu. Hangi şarkının ona hangi duyguları hissettirdiğini delicesine merak ettim. O kızı mı düşünüyordu tam şu an? Yerinde olmayı her şeyden çok istediğim o kızla olan anılarını mı düşünüyordu?

Bu düşünce bedenimin gerilmesine ve moralimin iyice bozulmasına sebep olduğunda kesik bir nefes aldım. Yanına gidip kulaklığı kulağından çekmeyi ve ne dinlediğini öğrenmeyi çok istiyordum. Hangi şarkının ona o kızı hatırlattığını öğrenmeyi çok istiyordum. Fakat o an tek yaptığım onu izlemek oldu.

Bilmiyorum. O kız kim veya hiç onunla karşılaştım mı… O kızla neler yaşadığını ve nasıl bu duruma geldiğini ya da onu neyin bu denli üzdüğünü bilmiyorum. Âşık olduğu kızın ona ne yaptığını bilmiyor ve her ne kadar bunu öğrenmeyi çok istesemde bir o kadar da istemiyorum. İçimde bir yerlerde öğreneceklerimden korkuyorum.

Ders zili çalıp herkes içeriye doluşmaya başladığında gözlerimi masanın üzerine indirdim ve ondan çektim. İçimdeki dayanılmaz ağrı içime çektiğim her nefesin bulunduğu yeri yakmasını sağlarken zihnimi boşaltmaya çalıştım ve sınıfa giren öğretmene yoğunlaştım.

Bir süre ders anlatan öğretmen az çok anladığım ama ilgimi hiç çekmeyen şeyleri anlatmayı bitirdiğinde tekrar masasındaki yerini aldı. Kumral saçlı güzel kadın bugünkü konumuzla ilgili ödev verdiğinde ve bunların ikili gruplar halinde yapılacağını söylediğinde bu kez sınıf arkadaşlarımda gözlerim gezindi. Herkes kendini en yakın hissettiği kişiye bakıp gülüşürken o an yalnızlığımı bir kez daha çok net biçimde hissettim. Koca sınıfta benimle ödev yapmak istemeyi bırakın, konuşmak isteyecek dahi tek bir kişi yoktu.

Sertçe yutkunup önüme döndüğümde geçen saatler bir işkence gibiydi. Bazen neden hâlâ okula gelmeye devam ettiğimi sorguluyordum. Geleceğe dair umudum yoktu. Bir hedefim ya da olmak istediğim hiçbir şey yoktu. Bir amacım olsaydı hayat daha katlanılabilir bir yere dönüşebilirdi fakat bu yoktu. Yıllardır kendimi yalnızca boşlukta hissediyorum ve bu hissi nasıl sonlandıracağımı, onu içimden nasıl söküp atacağımı hâlâ bilmiyorum.

Bir tek oydu. O bu dünyada beni iyi hissettiren tek şeydi. Her ne kadar acıyı da beraberinde getirmiş olsa bile o, beni bu hayata bağlayan tek şeydi.

Yara İzi ❧ ᴛᴇxᴛɪɴɢHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin