Günler sonra annemle karşılaştım. Saatlerce odama kapanmanın ardından artık çıkmaya karar verdiğim sırada dış kapı açılmış ve içeriye girmişti. Fakat bana bakmayı her zamanki gibi reddetti. Benim gözlerim onun üzerinde dolaşırken topuklu ayakkabılarını bir köşeye fırlattı ve sendeleyen bedeniyle odasına ilerledi.
Yüzüme bakmaya bile katlanamıyordu.
Montumu alıp dışarı çıktığımda yavaş adımlarla yürümeye başladım. Görmeye katlanamadığın bir çocuğunun olmasının nasıl bir şey olacağını düşündüm o an. Nefret ettiğin çocuğun yalnızca birkaç metre ötede bir odaya sahip olmasını, aynı evi paylaştığını…
Anne olmayı ya da olsam nasıl bir anne olacağımı hiç düşünmemiş, bunu hayal dâhi etmemiştim. Fakat şimdi düşününce ondan nefret etmek bir yana dursun, onun için her şeyi yapabileceğimi düşünüyordum. Sonuçta senden bir candı o, nasıl nefret edebilirdin ki?
Annemin bana baktığında ne gördüğünü merak ediyordum. Hangi büyük acısını görüyordu da bundan nefret ediyordu? Beni doğurduğu anı, o zamanlar yaşadıkları zorlukları mı görüyordu yoksa babamın bizi terk edişini mi, onun bizden başka bir aile kuruşunu mu?
Bilmiyordum ve artık umurumda da değildi, olmamalıydı. Bir gün onu istediği gibi yalnız bırakacaktım. Bunun için sadece biraz daha zamana ihtiyacım vardı.
Marketin kapısını iterek içeriye girdiğimde abur cubur bölümüne ilerledim. Her zaman aldığım kekten birkaç tane aldım ve yanına birkaç çikolata ekleyerek kasaya ilerledim.
Marketten sonraki durağım ise yine çatı katı oldu. Artık burada yalnız takılıyordum. Onun yokluğundan sonra zor olsa bile yine de buraya gelmekten vazgeçemiyordum. Onun ruhunun buralarda bir yerde olduğunu hissedebiliyordum. Sanki hâlâ yanımdaymış, bana o güzel gözleriyle bakıyormuş gibi geliyordu.
Yanıma bıraktığım paketlerden birini aldım ve yavaş yavaş küçük keki yemeye başladım. Bakışlarım ise gökyüzünden bir anlığına bileklerime düşmüştü.
"Bileklerini görmedim mi sanıyorsun?"
"Daha kötüsünün olmasına izin vereceğimi mi sanıyorsun Elçin?"
Parmaklarım izi kalan yaralarıma dokundu. Giydiğim kıyafetin kollarını her zaman ellerime kadar çekerdim. İzlerimi saklardım. Uzun zamandır bunu yapmaya alışmıştım ve nasıl fark edebildiğini bilmiyordum ama görmesi imkansız bir şey de değildi. Bir anlık dalgınlığıma denk gelmiş olmalıydı.
Bir süre sonra bu sefer bir çikolata aldım elime. Kendimi yavaş yavaş alıştırmaya çalışıyordum ve şu birkaç günde iyiye gidebilmiştim. Yediklerimi midemde tutabiliyordum. Şimdi ise yediklerimi zamanla arttırmak için uğraşıyordum.
Adım sesleri duyduğumda kaşlarım çatıldı ve arkama baktım. Kayra'yı gördüğümde ise dudaklarım kıvrıldı. "Selam," dedi yanıma otururken.
"Selam." Merakla ona baktım. "Burada ne işin var?" O günden sonra buraya ilk gelişiydi.
Omuz silkti. "Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Nereye gideceğimi bilemedim." Ardından gözleri üzerimde gezindi ve bir şeyler yediğimi görünce gülümsedi. Ona da çikolata uzattığımda ise memnuniyetle kabul etti.
Bir şey yediğim için bile olsa onu mutlu edebilmek iyi hissettirdi.
Çikolatanın paketini açarak benim aksime büyük bir ısırık aldı. Derin bir nefesi ciğerlerine çektiğinde ise geniş omuzları yükselip inmişti ve onu neyin böyle hissettirdiğini merak ettim. Canını ne sıkmıştı? Ailevi bir mevzu muydu? Yoksa aşk meselesi miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara İzi ❧ ᴛᴇxᴛɪɴɢ
Short Story❧ tamamlandı. ❧ elçin: çünkü senin de gözlerin sevgiyle bakıyor. elçin: belki yarım kalmış bir hikâyenin ağır yükünü omuzlanıyor gözlerin. elçin: tamamlanmamış bir kitabın en acı sayfasında kalmış gibi gözlerin.