o t u z d o k u z

73 9 28
                                    

Geçmişin senin kişiliğini belirlerdi. Ne kadar acıya göğüs gerersen o kadar çabuk büyür ve olgunlaşırdın. Belki aldığın nefes bile canını yakardı, bulunduğun yere sığamazdın. Lâkin yine de tüm zorluklara rağmen hayat devam ediyordu işte. Sana da buna ayak uydurmaktan başka bir seçenek bırakmıyordu. Ve sen, her bir acıdan kendine ekleyerek yoluna devam ediyordun.

Oturma odasına girdiğimde annemi gördüm. Başını oturduğu koltuğa yaslamış camdan dışarıya bakıyordu sessizce. O an onun zihnine girebilmeyi istedim. Böylece ne düşündüğünü ve neyin canını bu kadar çok yaktığını öğrenebilirdim.

Ve neden değiştiğine bir anlam verebilirdim. Neden artık bana karşı iyi olduğuna...

Usulca karşısındaki koltuğa oturduğumda varlığımı fark ederek gözlerini bana çevirdi ama kımıldamadı. Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım ve kesik bir nefes aldım. "Ne olduğunu anlatacak mısın?"

O gün üstüne gitmek istememiştim ama bu, onu bu denli ağlamaya iteni ve dağılmasına neyin sebep olduğunu deli gibi merak etmediğim anlamına gelmiyordu.

Bakışlarını benden çekti ve tekrar dışarıya çevirdi. Pencereden gözüken gökyüzünde gözleri gezinirken oldukça ağır bir ruh halinde görünüyordu.

Ağır ağır başını çevirip tekrar bana baktı. Gözlerinde gördüğüm yoğunluk boğazımın düğümlenmesine sebep oldu. "Baban," diye mırıldandığında gözle görülür biçimde gerildim. "O gittikten sonra ondan hiçbir haber almadım." dedi yavaşça. "Onu sosyal medyadan da araştırmak istemedim çünkü ne ile karşılaşacağımdan korktum hep."

Ellerini saçlarından geçirdiğinde kısa bir an gözlerini yumdu. "Evlilik yıl dönümümüzdü. O gün çok içtim ve... Onu araştırırken buldum kendimi. Her şeyi geri sarmak için çok geçti, görmüştüm." Yutkundu. "Gördüm Elçin. Ben onun bıraktığı enkazda yaşamaya çalışırken onun nasıl da hiçbir şeyi umursamadan mutlu olduğunu gördüm. Yeni bir aile kurduğunu, yeniden baba olduğunu..."

Gözleri acıyla parlarken başını salladı çaresizlikle. "Kaldıramadım işte. Belki de bunca zaman geri döner diye bekliyordum bir aptal gibi, bilmiyorum."

Onu anlıyordum. Çok üzgünüm ama anlıyordum. Babam arkasında iki enkaz bırakmıştı: biri ben, biri annem. Mutlu olmak bir yana dursun biz yaşamaya çalışırken onun hayatı mükemmel derecede güzeldi. Karısından boşanıp belki de ondan daha çok sevdiği bir kadınla evlenmişti. İlk çocuğuna bakamayıp, belki de bakmak istemeyip ikinci çocuğuna dünyaları vermişti.

Bunu aşmam oldukça zor olmuştu. Sürekli onların fotoğraflarına ve mutluluğuna bakıp ağlardım. Bir evlat olarak nerede hata yaptığımı sorgulardım oysa sadece küçük bir bebektim o beni terk ettiğinde. Genç ve dul bir kadındı annem, kucağında bir bebekle kalakaldığında.

"Elçin, ben..." diye söze girdiğinde tekrar âna dönüp yavaşça yutkundum. Derin bir nefes aldı. "Her şey için seni suçladım. Tüm bu... Olanlar için."

Bir tepki göstermeden ona baktığımda devam etti. "Biliyorum, bu yaptığım hataydı. Ve yine biliyorum ki, bu hikâyedeki suçu olmayan tek kişi sensin." Derin bir nefes aldı. "Sana hamile kaldığımda annen olmak istemiyordum. Hiçbir zaman anne olmak istemedim çünkü nasıl anne olunur bilmiyorum. Kırk yaşındayım. Bu yaşıma kadar ne anne sevgisi ne de desteği gördüm ve bir çocuğun daha benim gibi olmasını istemedim. Baban da çocuktan anlamazdı," deyip duraksadığında benim gibi onun da aklına babamın yeni ailesi gelmiş olacak ki alayla gülüp başını salladı.

"İkimiz de bu işi beceremeyeceğimizi en başından beri biliyorduk ve gördüğün üzere de beceremedik." Alt dudağımı ısırarak ona işkence etmeye başladığımda hiçbir şey söylemeden yalnızca onu dinliyordum. İlk defa benimle böyle uzun uzun konuşuyordu.

Yara İzi ❧ ᴛᴇxᴛɪɴɢHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin