Ertesi gün okula geldiğimde bir süredir buraya gelmediğim için aylar geçmiş gibi hissediyordum ve tüm yaşananlardan sonra şimdi burada bulunmak garip hissettiriyordu.
Sınıfa girdiğimde ilk fark ettiğim şey Demir'in kapıyı izlediği olmuştu ve gözlerimiz kısa sürede buluştuğunda buna hazırlıksız yakalansamda bu sefer duraksamadan sırama ilerleyip oturdum. Gözleri endişeyle parlıyordu. Bu içimin burkulmasına sebep olsada onunla vedalaştıktan sonra konuşamazdım. Bu yüzden içimden yanıma gelmemesini ve konuşmak istememesini diledim. Önceden olsa bunun tam tersini isterdim fakat işler çok değişmişti.
Neyse ki gelmedi. Sadece ara ara bakışlarının bana döndüğünü hissediyordum ama onlara karşılık vermedim. Yine önüme test kitaplarımı çekmiştim. Konu eksiğim çoktu ve zaman gittikçe daralıyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum ama kaldığım yerden devam ettim. Takıldığım sorularda ise daha sonra Kayra'ya sormak için onun da dediği gibi işaret koydum.
Dersler yine aynı sıkıcılıkta geçtiğinde birkaç saatin ardından öğle arası vakti gelmişti ama sınıftan çıkmadım. Birkaç kişi dışında herkes çıkmıştı ve sınıf boşalmıştı. Bu defa Türkçe çözmeye karar vermiştim.
"Hey," Kayra'nın sesini duyduğumda başımı kaldırdım. Her geldiğinde olduğu gibi yine önümdeki boş yere ters bir şekilde oturdu. "En azından öğle arasında bırak şunu. Kendini çok yorarsan çalışmaz kafan bak sonra."
Omuz silkerek karşılık verdiğimde kitabımı kapattı. "Hadi," dedi. "Gidelim." Beni yine kantine götüreceğini ya da bir şekilde bir şeyler yemem için uğraşacağını bildiğim için gözlerimi devirdim. "Bugün gerçekten iyiyim Kayra, evde yedim. Şimdi sadece ders çalışmak istiyorum, tamam mı?"
Başını iki yana salladığında bıkkınlıkla nefes aldım. Beni zorlamasını hiç sevmiyordum. Kendini işaret etti. "Oradan bakınca salağa benzer bir hâlim mi var? Bir şey yemediğini biliyorum, uzatma gel işte." Ona düz bir şekilde bakmayı sürdürdüğümde bana tatlı olduğunu düşündüğüm bir bakış attı. "Lütfen?"
Bu hâli beni güldürdüğünde başımı salladım. "Peki ama bitiremezsem zorlamayacağına söz ver." Ellerini kaldırdı. "Sen nasıl istersen güzellik, söz."
Kantine indiğimizde beni boş masalardan birine oturttu ve daha sonra elinde iki tost ile içeceklerle geri döndü. Her zamanki gibi yine önce meyve suyundan içmeye başladım. Kayra tostunu yemeye başladığında benim de bakışlarım elimdeki tosta indi. Mert gittiğinden beri hiçbir şey yememiştim. Kayra'nın kollarında bayılmama şaşırmamam gerekirdi.
Ya midem kabul etmez ve bu defa kusarsam? Tostu yeme düşüncesi bile midemi bulandırıyordu. Nasıl bu duruma gelebilmiştim? Tostu tutan parmaklarımda gezindi bu kez gözlerim. Bileklerim, kollarım… Çok kilo vermiştim. Kaç kiloya düştüğümü bile bilmiyordum ama öğrendiğim sayının beni büyük şoka sokacağını fark ettim.
Uzun bir süre yemek yemesemde belirli bir süreden sonra kek bile olsa bir şeyler yerdim. Bu, bu denli uzun süre boyunca bir şey yemediğim ilk seferdi. Başımı kaldırıp Kayra'ya baktığımda gözlerimiz kesişti. Bana güç vermek için gülümsediğinde yavaşça yutkundum ve onun dalga geçebileceği kadar küçük bir ısırık aldım ama bunun hakkında bir şey söylemedi.
Zorlukla yuttuğumda tekrar yiyebilmem için zaman geçmesi gerekti. Dün çorbayı içmek sıvı olduğu için çok zorlamamıştı beni ama elimdeki tosta baktıkça gözümde gitgide büyüyordu. Tostun bir kısmını mideme indirdiğimde ise kendimi oldukça kötü hissediyordum. İçimdeki dürtüyle savaşmaya çalıştım ama yine de midemin ağzıma gelmesine engel olamadım. Kayra'dan sessiz bir özür dilemek istesemde bir şey diyemeden oturduğum yerden kalktım hızla ve gördüğüm ilk tuvaletten içeri girdim.
Yediklerimi kusmaya başladığım her seferinde canım yanıyordu. Gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyordu ve bunu durdurmak istiyordum ama elimde değildi. Bir elim karnımı tutuyorken bu kadar acıması daha çok gözyaşını yanaklarıma uğurluyordu.
"Elçin…" Başımı salladım. Burası kızlar tuvaletiydi, girmemeliydi. Fakat o bunu umursamayarak bana yaklaştı, yanıma çöktü ve parmakları yanağıma değerken saçlarımı arkamda topladı.
Çok utanıyorum ama kusmayı da durduramıyordum. Diğer eli nazikçe sırtıma kayıp sıvazlamaya başladığında daha çok ağlamaya başladım ve nihayet durduğumda ayağa kalktım. Ben ağzımı ve yüzümü yıkarken benimle ilgilenmeye, saçlarımı tutmaya devam etti. Doğrulduğumda ise kollarını sıkıca bana doladı.
"Özür dilerim," diye fısıldadı, bunu söylemesi gereken ben iken. Boğazımdan bir hıçkırık yükseldiğinde bu defa hızlıca sarılışına karşılık verdim ve yüzümü göğsüne gömdüm. Gözlerim yanıyordu.
Acı içinde fısıldamaya devam etti. "Özür dilerim, özür dilerim, şu an seni zorlamamalıydım."
Başımı salladım ama kendini suçlamaya devam etti. Onu böyle üzgün ve pişman görmek içimi acıtıyordu. Bana sadece yardım etmeye çalışan bu adamın hâli beni öyle kötü hissettirdi ki, en azından onun için iyi olmak istedim. Onun çabasını boşa çıkarmamak istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara İzi ❧ ᴛᴇxᴛɪɴɢ
Short Story❧ tamamlandı. ❧ elçin: çünkü senin de gözlerin sevgiyle bakıyor. elçin: belki yarım kalmış bir hikâyenin ağır yükünü omuzlanıyor gözlerin. elçin: tamamlanmamış bir kitabın en acı sayfasında kalmış gibi gözlerin.