Yine okul günü gelip çatmıştı. Evde kalmayı sevmesemde okulda olmayı da sevmiyordum ama bazı zamanlar okul gerçek bir kaçış yolum olabiliyordu. Bugün de o anlardan biriydi, evde geçen tüm zaman boyunca boğulmuştum. Annem evde değildi ve tüm hafta sonunu yalnız geçirmiştim. Bu kadar uzun süre evde olmayışı ilk değildi ama her seferinde aynı şekilde kötü hissetmeme sebep oluyordu.
Annem vardı. Bazı zamanlar evde olmasa bile birlikte yaşıyorduk ama aynı zamanda hiç bir anneye sahip olmamıştım. Annemin benimle tartışmadan veya bağırmadan konuştuğu anlar çok nadirdi, ki daha çok benimle konuşmamayı ve beni görmezden gelmeyi seçiyordu. Bana bir kez olsun sarıldığını hatırlamıyordum veya güzel bir söz ettiğini, bana iyi davrandığını…
Babam zaten hayatımda değildi, bunu zor da olsa kabullenmiştim ama annemin bana karşı olan nefreti alışamayacağım kadar çok acıtıyordu.
Hayatım boyunca hiç uçuk hayaller kurmadım. Tek isteğim sevilmekti. Birinin beni gerçek ve içten bir şekilde sevmesiydi. Belki de bu yüzden hayal kuramıyordum, bu yüzden bir amacım yoktu. Çünkü bunu hiçbir zaman öğrenememiştim.
"Günaydın güzellik!" Aniden bir kol omzuma atıldığında olduğum yerde sıçradım. Kötü bakışlarım anında sahibini bulduğunda karnına yumruk attım. "Manyak mısın, ne diye korkutuyorsun?"
"Ah!" dedi yalandan diğer eliyle karnını tutup inleyerek. Gözlerimi devirdiğimde gülerek doğruldu ve burnumdan makas aldı. Bu hareketiyle kaşlarım çatıldı, her ne kadar şu bir haftada onun bu hareketlerine birçok kez maruz kalmış olsamda hâlâ bu samimiyete alışamıyordum ve uzun bir süre daha da alışabileceğimi sanmıyordum. Kimseyle böyle bir ilişkim olmamıştı çünkü.
O da rahatsız olduğumu bildiği için çok uzatmadan kolunu çekerek temasını kesti ve birlikte yürüdük. Sınıfımız aynı kattaydı ve benim gibi son sınıftı. Benim sınıfım hemen merdivenin başındayken onunki koridorun sonundaydı. Bu yüzden merdivenleri çıkmayı bitirdiğimizde "Dersten sonra görüşürüz." diyerek kendi sınıfına ilerledi.
Sınıfa girdiğim esnada çıkacak olan Demir ile karşı karşıya gelerek duraksadım. Onu bir anda karşımda görmeyi beklemediğim için şaşkınlıkla bakan gözlerim gözlerini bulduğunda ise yavaşça yutkundum. Yorgun olduğunu görebiliyordum. Solgun yüzünde gezinen gözlerim en son dudaklarında durduğunda o birkaç saniyeyi ve dokunuşunun verdiği hissi hatırlayarak hızla gözlerimi kaçırdım ve yanından geçip yerime oturdum.
Hızlıca çantamdan eşyalarımı çıkarırken, yan gözle kısa bir duraksamanın ardından sınıftan çıktığını gördüm ve kesik bir nefes aldım. Neden güne bu kadar garip başlamıştık ki?
Onu aklımdan uzak tutmak için kullandığım kaçış yolum olan test kitaplarımdan birini, özellikle matematiği elime aldım ve sorularla uğraşırken onu gerçekten de aklımdan çıkarmayı başarabildim. Çoğu zaman anlaşamasakta matematiği bu yüzden seviyordum…
Teneffüste Kayra yanıma geldi. Ben sorularla boğuşurken önümdeki boş sıraya ters bir şekilde oturdu ve dirseğini sırama koyarak yanağını eline yasladı. "Matematik mi çözüyorsun?" diye sorduğunda başımı salladım ama bu soruda tıkanmıştım, çözemiyordum.
Benim zorlandığımı anlamış gibi kalemi elimden aldı. Gözlerim kahverengi hareleriyle buluştuğunda ise hafifçe gülümsedi. "Şurada bir hata yapmışsın," diyerek bana soruyu anlatmaya başladığında dikkatle onu dinledim.
Anladığımda başımı salladım ve önüme gelen bir tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Teşekkür ederim. Yeni başladığım için çoğunlukla çok zorlanıyorum soruları çözerken."
Test kitabımda gözleri gezindikten sonra tekrar gözlerime çıkarttı bakışlarını. "İstersen yapamadığın zaman soruları işaretle, bana sorarsın." dediğinde bunu beklemediğim için şaşkınlıkla ona baktım. Ellerini saçlarından geçirerek geriye attı. "Övünmek gibi olmasın en iyi olduğum ders matematiktir."
"Harbi mi?" diye sorduğumda bu onu gülümsetti. "Harbi."
"Kayra, çok teşekkür ederim," Yüzümde yer edinen büyük gülümsemeye baktı ve başını salladı. "Arkadaşlar bugünler için vardır." diye mırıldandı ve çalan zil sesi ile ayağa kalktı. Bu sırada da yanağımdan makas almıştı. "Sonra görüşürüz güzellik."
Ona düz bir bakış atmaya çalışsamda hâlâ gülümsüyordum. Sınıftan çıkan uzun bedenine son kez baktığımda gülümsememi donduracak kişiyle göz göze geldim. Demir ne olduğunu anlamaya çalışırcasına bana bakıyordu ama göz göze geldiğimiz gibi önüne döndü.
Başımı önüme indirdim. Keşke farklı sınıflarda olsaydık böylece onu daha kolay unutabilirdim. Her gün onu görmek bunu fazlasıyla zorlaştırıyordu. Başımı iki yana sallayarak düşüncelerimden kurtuldum ve onu düşünmeyi reddederek yine sorulara yoğunlaştım. Zorlansamda ders çalışmayı sevmiştim. Beni hem düşüncelerimden uzaklaştırıyordu hem de bir uğraşım oluyordu.
Gün bittiğinde eve doğru yürümeye başlamıştım. Kulaklıklarımı kulağıma geçirmiş, saçlarımı önüme alarak kapüşonumun şapkasını başıma geçirmiş ve ellerimi de ceplerime sokmuş yürüyordum. Buz gibi hava yüzüme vuruyordu, o kadar soğuktu ki bu acıtacak şekilde çarpıyordu suratıma.
Birkaç dakikanın ardından apartmana ulaşmış merdivenleri çıkıyordum fakat Çilli'nin annesi koşarak indi ve bana çarparak dengemi sarstı. Ne olduğunu anlayamadığım esnada kulaklığımı çıkardım ve eşini gördüğümde onun da telaşlı hâli kalbimin atışlarının değişmesini sağladı. O yanımdan geçip gidemeden durdurdum. "Bir sorun mu var?"
Korkuyla sorduğum soru ile bir saniyeliğine gözlerini yumdu. "Okul…" diye kekeledi. "Okulda sorun olmuş ve kaçmış." Koca adam karşımda ağlarken içim burkuldu. Hissettiğim korku büyük ölçüde nefesimi kesti.
Yüzünü sıvazlayarak tekrar bana baktı. "Yolda araba çarpmış. Ağır yaralı dediler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara İzi ❧ ᴛᴇxᴛɪɴɢ
Conto❧ tamamlandı. ❧ elçin: çünkü senin de gözlerin sevgiyle bakıyor. elçin: belki yarım kalmış bir hikâyenin ağır yükünü omuzlanıyor gözlerin. elçin: tamamlanmamış bir kitabın en acı sayfasında kalmış gibi gözlerin.