Ertesi gün okula Kayra ile birlikte yürüdük. Evlerimiz arasında çok bir mesafe yoktu, birkaç sokak ötemde oturuyordu. Serin rüzgar tenime çarparken üşüyen ellerimi montumun ceplerine soktum. Kısa bir sürede ise okula gelmiştik.
Onunla sessizce yürümek bile beni mutlu ediyordu. Nasıl bu duruma gelebilmiştik bilmiyorum ama bunun için mutlu hissediyordum kendimi. Onunla birlikte olabildiğim ve onun güzel kalbini tanıyabildiğim için fazlasıyla memnundum.
Okulun bahçesine girdiğimizde ise beklemediğim bir görüntüyle karşılaşmıştım. Demir ve daha önce görmediğim bir kız. Kıvırcık saçları her zamanki halindeyken üstünde okul forması ve montu vardı. Gözleri kızın üzerindeyken dikkatle onu dinliyor ve başını sallıyordu. Kızın ise ona bir ilgisi olduğu her hâlinden belliydi. Yerinde duramaması, konuşurken arada gülümsemesi ve bir tutam saçıyla oynaması.
Aylar önce bu görüntünün canımı delicesine yakacağını biliyordum. Sırf bunun yüzünden ağlayacağımı, tüm günümü heba edeceğimi ve kendimi iğrenç hissedeceğimi...
Ona veda edeli ve o son konuşmamızın ardından aylar geçmişti. Bunu ne zaman başarabilmiştim hiçbir fikrim yoktu ama bu görüntünün içimde hiçbir hissi uyandırmadığını fark ettim. Oysa bir gün bunun gerçekleşebileceğini bile düşünemezdim.
Duran adımlarımızla başımı yanıma, Kayra'ya çevirdim. Gözleri yüzümde geziniyordu. O an sessiz korkusunu hissettim. Onunla Demir hakkında hiç konuşmamış olsamda her şeyi bildiğinin, en azından tahmin ettiğinin farkındaydım. Zaten beni ilk görüşü de buna benzer bir görüntünün ardından gerçekleşmişti.
"Belki de önemli olan doğru kişiyi bulmaktır. Belki de insanlar yanlış kalplerde kendilerini arıyorlardır ve bu yüzden tüm bunlar oluyordur. Doğru kişiyi bulunca sevgi bu kadar acı vermez belki Papatya..."
Mert'i ve onun sözlerini hatırlamak o anda canımı yaksada bana bakan derin gözlerde gezindi bakışlarım ve doğru kişiyi bulduğumu hissettim. Kayra, doğru kişiydi. Benim doğrumdu.
Gülümsedim ve korkusunun yersiz olduğunu hissetmesini istedim. Uzanıp elini tuttum ve parmaklarımızı birbirine geçirdim. Soğuktan kızaran dudakları kıvrıldığında o da elimi sıkıca tuttu ve içeriye doğru ilerledik.
Demir'i bu kadar kolay atlatmamın en büyük sebebi oydu, bunu biliyordum. Her zaman yanımda ve bana destek olmuştu, oluyordu. Onu tanıdıkça ve içindeki çocuğu gördükçe ona çekilmiştim. Zamanla ona bağlanmıştım.
Eskiden olsa kendimi kaybedeceğim gözlerle gözlerim buluştuğunda birkaç saniye bana baktığını ve ardından bakışlarının birbirine kenetlenmiş ellerimize düştüğünü gördüm. Yüzünde ise bir şaşkınlık yoktu, sanki bunun olmasını bekliyormuş gibiydi ve hemen ardından bana hafifçe gülümseyerek baktı.
O an benim için mutlu olduğunu hissettim ve bende ona aynı şekilde karşılık verdim. O da çok sevmişti, hâlâ da seviyordu. Âşık olduğu kadının yasını uzun zamandır tutuyor ve onu unutmayı reddediyordu. Hayatının sonuna kadar da bunun böyle devam edeceği bakışlarından belliydi. Bir zamanlar ona rüya gibi hissettiren, aşkı tattıran kızı sevmekten hiçbir zaman vazgeçmeyecekti.
Okuldan içeriye girdiğimizde kısa sürede merdivenlerden çıkıp sınıfın önüne geldik. Adımlarımız durduğunda omzunu duvara yasladı ve gözleri yüzümde gezinirken usulca elini kaldırıp saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
Dudaklarımı birbirine bastırıp onun gibi duvara yaslandım. Kahverengi gözler tüm içtenliğiyle bana bakarken kalp atışlarım düzenini yitirdi. "Çıkışta seni bir yere götürmek istiyorum."
"Nereye?" diye sordum merakla ama aldığım karşılık omuz silkmesi olmuştu. Gülüp başımı salladım. "Pekâlâ," diye mırıldandım iki elini de tutarken. Başımı kaldırıp ona baktım ve nefesimi kesen gözleriyle karşılaştım bir kez daha. Kahverengi saçlarının bir kısmı ise alnına düşmüştü, öyle güzel gözüküyorlardı ki parmaklarım onlara dokunmak istercesine karıncalandı. "Nereye istersen, seninle gelirim."
Gülümsedi. O gülümsedi ve ben bu güzel görüntüyü hiçbir zaman unutamadım. "Bak sen..." diye fısıldadı yüzüme doğru eğilirken. Dudakları kulağımın yakınında hareket etti. "Ya seni kaçırırsam?"
Dudaklarımı birbirine bastırdım. "O hâlde kendini tekmelerimden korusan iyi edersin."
"Bunu aklımda tutarım," dedi ve geri çekilmeden önce dudaklarının yanağıma dokunduğunu hissettim. Küçük bir buse kondurduğunda istemsizce nefesimi tuttum. "Dersten sonra görüşürüz." Son bir gülüşüyle bana bakıp göz kırptıktan sonra arkasını döndü.
Yavaşça yutkundum ve elimi yanağıma değdirme isteğimi susturmaya çalışarak sınıfa girdim. Dudaklarımda ortaya çıkan hafif tebessümle eşyalarımı çantamdan çıkarırken Demir'in sınıfa girdiğini görmüştüm. Aylar önce utandığım sözleri sarf etmemi sağlayan az önceki görüntüye tekrar şahit olmamın ardından şimdi oturmuş gülümsüyor olmam çok tuhaftı. Oysa o gün duygusal çöküş yaşamış ve sonra da kendimi fazlasıyla küçük düşürmüştüm.
Ders başlayana kadar resim çizmeye karar vererek defterimi önüme çektim. Başta öylesine çizgiler atarken bir süre sonra Kayra'nın portresini çizdiğimi fark ettim. Dudaklarım kıvrılırken kısa süreli duraksamamın ardından çizmeye devam edecektim ki ders hocamızın gelmesiyle defteri kapattım.
Dersler uzun ve yorucu geçmiş ve nihayet çıkış saati gelmişti. Eşyalarımı toplayıp sınıftan çıktığımda Kayra'nın beni bekliyor olduğunu gördüm. Geldiğimi fark ettiğinde uzanıp elimi tuttu ve okuldan çıkıp onun istediği yere doğru yürümeye başladık.
Nereye gideceğimizi hâlâ söylememişti, ben de tekrar sormadım ama ruh halinin değiştiğini anlayabiliyordum. Bir tuhaflık vardı üstünde. Üzgün görünüyordu.
"İyi misin?" diye soludum endişeyle. Onu böyle gördüğüm her seferinde benim de canım yanıyordu.
Usulca başını salladı sadece ve hiçbir şey söylemeden yürümeye devam etti. Tek tepkisi elimi daha sıkı tutması olmuştu.
Bir süre sonra adımları yavaşladı ve bir mezarlığın önünde durduk. Boğazımda bir yumru oluşurken Kayra derin bir nefes aldı ve adımlarını tekrar harekete geçirdi. Hemen yanında ilerlediğimde birkaç dakika sonra yürümeyi kesmiştik.
Bakışlarının odağı olan yere gözlerimi çevirdiğimde kalbimin acıyla kasıldığını hissettim. Kız kardeşi.
Kız kardeşinin mezarına gelmiştik ve beyaz mezar taşında gözlerimi gezdirdiğimde bugün doğum günü olduğunu fark ettim. Doğum günlerimiz ard ardaydı.
Elim boynumdaki ona ait kolyeye gitti. Ona sıkıca tutunduğumda gözlerim dolmuştu. Bir elim ise hâlâ Kayra'nın eli ile sıkı sıkıya kenetlenmiş bir haldeydi.
Hiç konuşmadık. Hatta kıpırdamadık bile. Uzun bir süre orada durduk ve sessiz gözyaşlarımız bize eşlik etti. Birçok şey düşündüm o an. İki kardeşin arasının nasıl olduğunu, neler yaşadıklarını ve hangi acılara kucak açtıklarını. Eğer yaşasaydı hayatlarımızın nasıl olacağını ve onunla tanışabilseydim aramızın nasıl olacağını...
İçimden bir ses iyi anlaşacağımızı söylüyordu.
Ona kendimi nasıl bu kadar yakın hissedebiliyordum bilmiyorum ama içim acıyordu. Ben bu durumdayken Kayra'yı hiç düşünemiyordum.
Bir süre sonra oradan uzaklaştık ve evimin sokağına girdiğimizde adımlarımız yavaşladı. Yapmak istediğim tek şeyi yaparak ona dönüp sıkıca sarıldım. Ellerim boynuna sarılmışken onun elleri de belime sımsıkı sarılmıştı.
Belki o birkaç saat boyunca hiç konuşmadık ama aslında çok şey konuşmuştuk.
❧
finale son 5 :")
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yara İzi ❧ ᴛᴇxᴛɪɴɢ
Short Story❧ tamamlandı. ❧ elçin: çünkü senin de gözlerin sevgiyle bakıyor. elçin: belki yarım kalmış bir hikâyenin ağır yükünü omuzlanıyor gözlerin. elçin: tamamlanmamış bir kitabın en acı sayfasında kalmış gibi gözlerin.