15: Sevin beni

1.6K 224 176
                                    

Tu Vas Me Détruire- Daniel Lavoie

Bir yaz gecesinin ilk karı gibi mucizevi ve şaşırtıcı bir ansın, sen.
Kim Taehyung

.......

Bu bölümü göz bebeğimin şarkısıyla yazdım. Kusursuz sesi içimi huzurla dolduruyor her seferinde. Sizler de bolca dinleyin ve destekleyin.

İyi okumalar diliyorum♡

.......

Akşamın erkenden çöktüğü Doğu Porto Sarayı'nın büyük terasında ılık rüzgarı iliklerime dek hissediyordum. Prens ve Prenses birkaç gün sonra düzenlenecek balo için dans odasına çekilmişken hava almak adına yanlarından ayrılmıştım. Lakin nafileydi. Ne kadar nefes alırsam alayım ciğerim sökülüyormuş gibi hissetmeden duramıyordum. Çoğu şeyi kabullendiğim halde içten içe cayır cayır yanıyordum. Ne yaparsam yapayım Helena'nın Theon'a bakarken gülen gözleri kuytu köşeye sinmiş kıskançlığımı en korkunç haliyle gün yüzüne çıkarıyordu.

Kendimi büyük bir okyanusun ortasında yapayalnız bırakılmış gibi hissediyordum. Gidecek yerim yoktu, yönüm yoktu. Theon beni sevdasıyla darmaduman edip bırakmıştı.

Öyle ki Theon'u düşünmekten dalıp gidişimin de, onun yanıma dek geldiğinin de farkında değildim.

"Benim Jazura'm keskin soğuğu hissetmeyi seviyor." Sol tarafımdan gelen sesle hızla o tarafa dönerken elinde kaputumu tutan Prens ile karşılaşmıştım. Başımı eğip selam verdiğim sırada yavaşça yanıma yaklaşıp kalın kürkü omuzlarıma asmıştı. İçimden kopup giden çığlıklar bir bir dilimin ucuna dizildiğinde aciz bir yutkunuşla def etmiştim hepsini. Kulaklarım az evvel duyduğu kelimeyi sindirmenin güçlüğünü çekiyordu."Benim Jazura'm"

Dudaklarım hem soğuk havanın hem de uslanmaz heyecanımın karşısında kupkuru kesilirken dilimle rahatsız edici kuruluğu gidermek istemiştim lakin bu, Prens'in kararan bakışlarını dudaklarıma indirip derince soluklanmasına sebep olduğunda karşısında tamamen küçülmüştüm.

Ahh Theon, kocaman adamı ne hale getirdiği hakkında en ufak bir fikri yoktu.

"Prensim." Diye fısıldadım bakışlarımı kaçırırken.

"Efendim?"

"Vals bitti mi?"

Dudaklarından asi bir gülüş kaçarken "bitti" dedi. "Şimdi anlıyorum buraya gelme sebebini."

Başımı önüme eğip soğuktan kızaran parmaklarıma bakmaya başladım.

"Senin bu soğuk havalarda üzerinde incecik gömleklerle dışarı çıkma huyunu asla anlamayacağım." Dedi vals konusunu kapatırken.

"Soğuk bana yaşıyormuşum gibi hissettiriyor. Ellerim üşüyor, bedenim titriyor, öyleyse ben hâlâ yaşıyorum." Büyük bir dikkatle beni dinliyordu. Dudaklarımdan dökülen her kelimeyi özenle dinlediğinin farkındaydım ve bu ufacık detay gönlümü de ruhumu da arşa çıkarıyordu.

"Bünyen alışkın öyleyse?"

"Evet Prensim." Dedim gözlerimi Porto dağlarına çevirirken. Soğuk beni ben yapan şeydi. Öfkemi, nefretimi, acımı ve korkumu bastırırdı. Bana insan olduğumu hatırlatırdı.

"Birkaç gün sonra bir balo düzenlenecek. Ardından küçük kulübeni ziyaret etmek istiyorum. Seninle beraber."

"Kulübe mi?" Diye sorduğumda başını çevirip gözlerime bakmıştı. "özledim" demişti. "Orada yalnız ikimiz vardık ve o zamanlar bunun kıymetini bilemeyecek kadar kördüm. Lakin şimdi, şimdi bir kez daha gitmek istiyorum oraya. Kokunun sindiği döşekte uyumak istiyorum. Güne seninle başlamak, geceyi seninle getirmek istiyorum. Sadece bir kez"

PORTO || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin