Yıl:2197
Dünya'da:
Hakîm Bakış Açısı:
Hayat belli düzene göre devam eder, sürer ve sonunu bekler hep. Bu süre içerisinde ise içinde yaşayan canlılar bu süreyi "kaliteli" hale getirmek için çabalarda bulunur. Bu çabalar ile düzeni bozarlar. Düzen bozulursa yeni düzenler kurulmaya kalkışılır bu da kişinin başına iyi sonuçlar getirmez, getirmemişti. Daha kaliteli hayat isteyen insanoğlu bazı düzeni bozmuştu maalesef: hayvanlar ile kendi aralarındaki barışı bozmuştu.
Bir kişinin değerli bir eşyasını alırsanız eğer onu sizden almak için her şeyi yapar, buna sizin kendi kurduğunuz düzen de dahil. Kaplanlardan en değerlileri çalınmıştı, tohumları çalınmıştı. Ve şimdi onlar da önceden kendilerinden alınan yeri yeniden almak için saldırıya geçmişlerdi, ve nedenlerinden birisi de önceden kendilerine ait olan yerleri geri almaktı amaçları. Alıncaya kadar da duracağa benzemiyorlardı.
⟬⟭
Jungkook'tan:
Yorucu bir işten sonra Seul'un sokaklarında yorgun bir şekilde yürüyordum. Hayat hızlıyken bir o kadar da yorgun geçiyordu ama herkes bu tempoya alışıktı, ben de. Markete doğru giderken bugün yaptığım her şeyi yeniden gözden geçiriyordum. İşe gittim, iyi çalıştım, patronu öldürmek istedim, geri zekalı mesai arkadaşlarımın canların tezinden alması için Tanrı'ya dua ettim, eve geldim, üstümü değiştirdim, mutlu mutlu müzik dinledim, mutlu mutlu buzdolabına ilerleyip kendime ödül olarak muzlu süt alacakken yüzüme çok kötü bir gerçek çaptı. MUZLU SÜTÜM BİTMİŞTİ!! KUTSAL MUZLU SÜTLER AŞKINA, BİTMEMESİ GEREKEN ŞEYİM BİTMİŞTİ: MUZLU SÜT!! Neyse işte, muzlu sütümün bitmemesi gerektiği için gidip almam gerekti. O yüzden istemeyerek hazırlandım ve o yorgunluğumla markete doğru yürüyorum.
Evime en yakın olan markete geldiğimde içeri girdim. Süt ürünleri reonuna hızla ilerledim. İnsanlar oksijensiz, ben sütsüz yapamam, değişmeyecek gerçekler denilebilir yani. Süt reonlarına bakıp muzlu sütümü aradım, bulduğumda 32 dişimi göstererek gülümsedim. Gurur bu demekti, başarmak bu demekti, yani yadırganmayacak olsam hoplaya zıplaya kasaya giderdim de işte, 2197'de olsanız bile insan kafası değişmeyen bir şey. Kasaya doğru ilerledim, ödeyip çıkacaktım, sonra eve gidip muzlu süt içeyim de kendimi ödüllendireyim.
Kasaya gidip aldığım muzlu sütlerin parasını ödedim. Kasiyere iyi günler dileyip marketten çıktım. Kendi halimde mırdanarak yürürken bir adam beni durdu.
Adam:Hey, sen!
Kaşlarımı çatarak o tarafa döndüm. Bana mı demişti, bana mı seslenmişti? Hayır, tanımıyorum da. Ben mi, tanışıyor muyuz ki? Adama kendimi alamayarak dik dik bakmaya devam ediyordum. Yol mu soracaktı acaba? Ben evimi, iş yerimi ve evime en yakın marketten başka hiçbir yere ait yerleri, konumlarını, nasıl gidileceğini bilmiyorum. Haha.
Adam:Kaplanların ruhunun peşinize düşeceğini herkese söyle çünkü kaplanların büyük planları var.
Adama gözlerimi kırpıştırdım. Ne? Ha bir de böyle delirmiş insanlar hâlâ daha yaşamaya devam ediyor, hayır temizlenemiyorlar da.
Ben:Lütfen kendi yolunuza gidin.
Diyerek arkama döndüm, delinin birisiyle uğraşmak yerine muzların oluşumunu izlerim ki bu daha eğlenceli olur.
Yeniden yürümek için bir adım atarken adam yeniden konuştu ve beni durdu.
Adam:Seninle dalga geçtiğimi ya da deli olduğumu düşünmüş olabilirsin ama Kaplanlar size saldıracak ve o zaman da benim haklı olduğumu anlayacaksın.
Tanrım, neden bütün salaklar beni buluyor? Yani hayır, dünyada 1 milyon salak varsa hepsini benim önüme çıkarıyorsun bence. Mesai arkadaşlarım, patronum ve bu adam. Bence bunları çıkarak benim de delirmemi istiyorsun. Bak bu olabilir, mantıklı. Bir nefes alıp verdim. Sabır, sabır. Tanrım ben bunlarla uğraşacak kişi değilim, lütfen gidip başkaların başına sar. AMEN!
Arkama döndüm ve bir adım daha attım ama manyak adam yeniden durdurdu beni. NE İSTİYORSUN GÜZEL KARDEŞİM!? HAYIR TİPİN DE YOK!
Adam:Zeha! Inwang Dağı'nda, 24 Ekim tarihinde Kaplanlar saldıracak ve şehir o günden sonra büyük bir tehlikeye düşecek!
Şok bir şekilde yerimde kalakalmıştım. Çok güzeldi, gülmedik eğlenmedik. Şimdi yol- Adımı nerden biliyor!? Ben yerimde kendime gelmeye çalışırken adamdan histerik bir kahkaha duyulmuştu.
Adam:Adını biliyor olmam ilgini mi çekti?
Evet ama hayır! Ben arkama dönmek için yeltendim, çünkü ona bunları nereden bildiğini soracaktım. Ciddi miydi bilmiyordum ama ismimi bilmesi tuhaftı, aşırı tuhaf.
Adam:Inwang Dağı'nda, Japon Kiraz Çiçeği Ağacı'nın hemen yanında bulunan Pleino Kapısı'ndan arayışa geçecekler.
Kaşlarım istemsiz çatılıyordu, dedikleri pek de akıl alacak şey değildi ve anladığım da söylenemezdi.
Adam:O kapı açılacak, bir insan tarafından açılacak, ve siz tehlikeye düşeceksiniz. Bundan kurtulmanızın tek yolu da onlardan çaldığınızı geri vererek sağlayacaksınız.
Omzumda olan eller sertleşmiş ve bir anda sesi çok sert gelmişti, resmen kükrer gibi bir hal almıştı. Bu ani olan şey ile bana zarar verebileceğini düşündüm, bu yüzden hemen kendimi ondan uzaklaştırdım.
Ben:TANRIM! SEN, NESİN!?
Aniden arkama dönmüş ve ona bakmıştım. Bu neydi böyle!? Yani tanıdığım bir canlı değildi. Ben tanımıyorum demiştim!
Adam manyak gibi pis bir şekilde bana bakarken ben de adama şok ve korku içinde bakıyordum. Adam gülüşünü yok edip kafasını yere eğdi, ardından yavaş yavaş yere doğru inmeye başladı. Bu iniş onu yok ediyordu ayrıca siyah bir duman da etrafa yayılıyordu. Ben nasıl olduğunu anlamaya çalışırken ona şok bir şekilde bakıyordum. Bu olamazdı! Mantıklı değildi, yani olamazdı! Yok olduğunda sesi hâlâ daha gitmemişti, bana konuşmuştu.
"7 kader bir araya gelecek, kaplanlara karşı gelecekler ve önleri kesilecek!"
⟭⟬
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌌 7 Fates 🌌
Fanfiction7 farklı kader. Yıl 2197. Dünya'ya dev kaplanlar saldırmaya başlamıştı. Bu kaplanlara "Beom" deniyordu. Beomların saldırma nedenini kimse bilmiyordu. Aslında bunun cevabı çok basitti.... -7 Kader - BTS / Bangtansonyeondan / Bangtan - Dip Not: Bölü...