Sormak isterim:
Yalnız kalmak ister misin?...🕸🕸🕸🕸🕸🕸🕸🕸🕸🕸🕸🕸🕸🕸🕸
Kayboluyorlardı, kayboluyorlardı...
Duydukları seslerde, beyinlerinde, içlerinde, düşüncelerinde, her şeyde...Labirent gibi bir şeyin içerisinde tıkanıp kalmış ve çıkamıyorlardı. Umut edecek kadar bir ışık yoktu burada. Karanlıkta yürümekten farksız değildi bu labirent.
Karanlıkta gözleri açık yürümeye çalışıyor fakat tökezliyor ve duraksıyorlardı. Duraksadıklarında etrafılarına bakınıp birbirlerini arıyorlardı.
Birbirlerine tutunup, destek alarak kalkacaklardı ama birbirlerini bulamadıkları bu labirentte, yeniden ve yeniden kayboluyorlardı...Çıkış yolu yoktu, bir şey de yapılamıyordu. Her şeye gözü kapalı giriyor ve aramaya çalışıyorlardı çıkışı, bu hızlı girişlerinin onlara neler kazandırıp kaybettireceğini düşünmeden hareket ediyorlardı. Ya her şeyi kabul edip kaybedeceklerdi ya da bu kuralları bozup yeniden kendileri kural yaparak kazanacaklardı.
Peki o kadar güçleri kalmış mıydı, cesurlar mıydı hâlâ daha?
Bu soruyu kendilerine sorduklarında çoğunun aldığı cevap hayırdı...Eski grupları yoktu, her şey
eskisi gibi değildi, kalkacak cesareti ve gücü kendilerinde bulamıyorlardı. Pes etmişlerdi neredeyse, her şeye bir tamam çekip köşelerine sineceklerdi. Bunun sebebini eskisi gibi olmamalarına bağlıyorlardı ve akıllarına sorular geliyordu: her şey neden eskisi gibi olamazdı, her şey neden değişmek zorundaydı? Hayatın kanunu muydu bu, neden her şey belli bir zamandan sonra değişirdi, neden hiçbir şey eskisi gibi kalamazdı? Her ölen yıldızın arkasından geriye kalan ışıklar gibi neden bu eskiler gidince yerine yeniden eskisi gibi bir şey gelmiyordu?..Kabullenmişlikler, kurallar...
Onları bu şekilde düşünmeye iten en temel hususlardı, bu düşünceleri aşmak gerekliydi ve bunun için güç gerekliydi.
Onlarda var mıydı peki?Kulaklık takıp dünyayı duymamak o kadar kolayken şimdi ne kulaklıkları vardı ne de kolaylık...
Hiçbir şey yoktu burada, kendileri imkan sağlamak zorundalardı ama ellerinde hiçbir şey yoktu işte. Hiçliğin dibine, olumsuzlukların dibine vurmuşlardı artık. Yaşadıkları her şeyin arkasından kötü seneryolar takip ediyor ve bu da onları gün yüzünü göremeden daha da dibe itiyordu. Düştükleri yerden kalkacak güçleri kaybolmuştu, tıpkı kendileri gibi...Kendilerini bu labirentte yeniden bulmaları gerekliydi, nerede olduklarını fark edip yeniden hareket etmeleri gerekiyordu ama çözemiyorlardı bu yerleri çok tuhaftı bu duvarlar onlar için.
Labirent karışıktı, akıl yakıcıydı ve anlaşılmazdı onlara göre.
Neyi yaptıklarını hatırlamayacak kadar karıştırıyordu zihinleri.
"Buradan geçmiş miydim?" gibi sorular dönüp duruyordu zihinlerde ve arayışa devam ediyorlardı bu labirentte ama hep aynı yere çıkıyordu kapılar:
aynalara, kendilerini gördükleri o yansıtıcıya...Buldukları şey bir çıkış ya da bir ışık değildi, buldukları şeyler bir aynaydı ve her defasında kendi yansımaları ile karşılaşıyorlardı. Kendilerinin her hâlini görüyorlardı: korkmuş, sinirlenmiş, delirmiş, mutsuz, anlamsız...
Daha fazla duygu ve hisleri buluyorlardı kendilerinde. Bu hisleri o kadar iyi görüyorlardı ki benliklerinde tıkılıp kalıyorlardı sonra o odada, çıkamıyorlardı o odadan. Bu aynalar odası onlara geçmişlerini yüzlerine vuruyor ve bir balçık gibi yapışıyordu paçalarına, onların kaçmalarına bile olanak tanımıyordu.Seçim yapmaları gerekiyordu, bu aynalar odasında kaldıkları müddetçe hep bir seçim yapmaları gerekiyordu. Aynada karşılarında ne görüyorlarsa onlardan birisini seçmeleri gerekiyordu. O duygulardan birisini seçmeleri ve o gün nasıl olacaklarına karar vermeleri gerekiyordu...
Akıllarına bir şey yapılmıştı, onlar bunu anlayıncaya kadar bugün nasıl olacaklarını seçmeye devam edeceklerdi. Ateşten çemberin içinde aynı yerlerinde sayıyorlardı, iyi olacaksınız diye bir sesin yankılanmasını bekliyorlardı. Ses sadece ateşin asil sesiydi...
Her seçim artık onları bezdirirken tabii ki bu seçimler onları iyi bir son ile buluşturmayacaktı, sonu yoktu demek daha doğruydu.
Eğer katlanabilirlerse -bu acımasızlık ve deliliğe- kazanan onlar olacaktı. Kazananlar, ateşi kendi hakimiyetine alacak olanlar ve durumu kendilerine çevirecek olanlardı. Tabii ki bu ateşi hakimiyetlerine almaları için bu labirenti çözmeleri gerekiyordu, bunlar da kapalı olan bilinçaltalarına söylenmişti. Bilinçlerine ne kadar hakimlerse o kadar ulaşabileceklerdi kendi gerçeklerine. Onlar kendilerini buluncaya kadar, bu labirent ve kaybolmalar devam edecekti.
Ateş çemberi, onlar olduğu süre zarfı boyunca onlara labirentin içindeki tehlikeli ışıkları olarak yol gösterecekti.
⟭⟬
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌌 7 Fates 🌌
Fanfic7 farklı kader. Yıl 2197. Dünya'ya dev kaplanlar saldırmaya başlamıştı. Bu kaplanlara "Beom" deniyordu. Beomların saldırma nedenini kimse bilmiyordu. Aslında bunun cevabı çok basitti.... -7 Kader - BTS / Bangtansonyeondan / Bangtan - Dip Not: Bölü...