☯︎ Kayıp Ruhlar ☯︎

13 4 2
                                    

Tohumları; 9 Temmuz'da kaybetmiş kaplanlar, her şeyin kaybedildiği gibi. 1206'nın yazı, kanlı yaz olarak geçmiş kitaplara... "Uzmanlar"ın anlatmaya korkacağı o efsaneler, o yaz kaybolmuş diyarlardan... İnsanlık kaybolduğunda, takvimler 1206'yı gösteriyordu...

☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎☯︎

Hakîm Bakış Açısı:

  Jimin, Jungwon'a hipnozu uyguladıktan sonra, hipnozun sonuçlarını görmek için geriye çekildi. Yaptığı hipnozda bir yanlış ya da bir hata olduğunu düşünmüyordu çünkü yaptığı şey hakkında şüpheye düşerse herkese korku salardı ve bunu istemiyordu. Bu genç lideri iyi şekilde aralarına döndürebileceğine inanıyordu ve inanmaya devam ediyordu. İnancı, göğüskafesinde bir ateş misali yanıp onu ayakta tutarken; onların bu ortamını gürültüyle sonuna kadar açılan kapı bozdu... Bütün sessizlik uzaklaşırken odadan, odaya davetsiz misafir olan gürültü yayıldı hızla. Ses gibi odaya akın eden davetsiz beyaz ışıklar sayesinde karanlık dağıldı ve karanlığa alışık bedenlerin gözleri ışığın getirdiği kamaşmaya engel olmadı ve herkes aynı anda gözlerini kıstı.

  İçerideki bedenler, gözlerini kısıp ışığa alışmaya çalışırken kapıda; yüzlerinde maskeler, siyah giyinimli yedi görevli dikiliyordu. Görevlileri fark ettiğinde her beden, kaşlarını çattı ışığa karşı çünkü aralarında konuşturmak için gönderilecek kimse yoktu ve onların sırası değildi, onların konuşturma anları bitmişti. O yüzden onlar, bu tuhaf görevlilerin niye geldiğini düşünürlerken görevliler hızla içeri girdi ve hedefleri belliymiş gibi kararlı adımlarla ilerlediler bedenlere doğru. Görevlilerin bu hareketini beklemeyen bedenler hemen savunma duruşuna geçip görevlilerin hareketlerini izlediler. Hareketleri refleks, ani ve de içgüdüsel; aldıkları eğitim gereği tepkileri aynı. Bir fark yok, baktığınızda hepsinin ezelden gelen bir kardeşliğe sahip olduklarını düşünürsünüz... Aralarındaki bazı bedenler öyle...

  Odada, gürültülü adım sesleri yankılanırken bir gerginlik havası sahipti. Gürültünün yanı sıra, duyulmayan ritimler vardı kalplerde. Ritimler dağınık, odaya bir gerginlik hakim... Herkes ciddi, herkes suskun ve herkes merakla bekliyor olacakları... Sebebi yok, ortam gereği böyleler. Kendi alanlarında olsalar cesur olacaklarından hepsi emin, ama gözün görmediği bir çizgide yürüyorlardı ve gereksiz bir cesarete gerek yoktu. Düşmanın alanında oldukları için de gereksiz ahkam kesmek isteyen yok. Boşa çabalamak olacak, dönmeyen değirmen için kovayla su taşımak gibi...

  Bu gergin odada görevliler aralarından yedi bedeni aldılar: Jin, Yoongi, Hoseok, Namjoon, Jimin, Taehyung ve Jungkook; çekiştirmeyle ayaklandı yerlerinden. Bu yedi genç daha olayı kavrayıp itiraz edemezken, kollarına girmiş ve onları zorla ayağa kaldırmış görevliler yüzünden hızla çekiştirildiler ve karanlık odadan çıktılar. Onların gidişine odadaki kimse itiraz edemedi, kimse durdurmayı denemedi; onlar, bir zorlukla çıktılar ve uzaklaştılar karanlığın hakim olduğu odadan. Kimse durduramadı çünkü zamanında denediklerinde aldıkları kötü yanıtlar onlara zarar vermekten başka bir şey yapmamıştı, o yüzden -istemeseler de- izin verdiler gitmelerine. İstemeseler de, yenilgilerini kabul ettiler ve onların gitmelerine izin verdiler...

  Geriye, beş parmağı geçmeyecek kadar insan kaldı karanlık odada; insanlığı bulan, insanlık için yaşanlar kaldı... Kalbi saf olanlar ve yine kalplerinden gelen cesaretle ölmek için hazır olanlar vardı karanlığın içinde... Tanrı'nın musallatına baş kaldırmayı deneyen ilk gruptu onlar; Kader'in bile şaşırdığı düzenleri ve uyumları varken zamanında, şimdiki zaman için ellerinde hiçbir şey kalmamıştı. Yokluk bir bir varlığını hissettirirken enselerinde, bileklerinde yaralar bırakan kelepçeler bir yaranın daha açılmasını sağladı ve ruhlar, bugün ilk kez öldü... Yenilgileri tamamen çevrelerini sararak onlara kaçma imkanını unutturdu, onları bugün öldürdü...

🌌 7 Fates 🌌 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin