-
Yengemin hangi ara bu kadar fazla alışveriş yaptığını bilmiyordum ve anlamamıştım. Anlamakta pek mümkün durmuyordu benim için. Gelirken arabaya sığan eşyalar sığmıyordu ve abimle Atakan'a fenalık gelmişti. Her yere bir şey sıkıştırıyorlardı ama arabanın da ne kadar alabileceği ortadaydı. Fazlasını deneseler bile girmiyordu.
Yengem sessiz sakin durarak olaylara hiç müdahile etmiyordu. Bu taktiği nerede görsem tanırdım. Şu an bir şey dese abim büyük ihtimalle patlayacaktı ama yengem ona bir şey demezken elbette böyle saçma bir girişime kalkışmamıştı.
Atakan terlediği için arabadan uzaklaşmış ve elini beline koymuştu. O sıra da abim yengemle çözüm aramaya girişmişti. Su ise herkesten bağımsız bir şekilde arabada oturuyor, meyve suyu ile beraber çizgi film izliyordu. Keyif kesinlikle yeğenime aitti.
Köşede durmaktan sıkılmıştım ve bir şey yapmak istesem bile ikisi bana ters ters bakıyor sen otur diyorlardı. Abim ayak altında dolanma diye nazik bir dille de uyarmayı ihmal etmemişti. Üzerine fazla gitmeyi doğru bulmuyordum, doktor kendi halinde kalsın demişti.
Arabadan aldığım soğuk içeceklerden birini Atakan'a uzattım. Anında aldı ve kana kana içti. Şimdi daha ferahlamış ve iyi duruyordu.
''Tahminen ne zaman yola çıkarız sence?''
''Bu gidişle hiçbir zamam.Peri dünya kadar şey almış, görmüyor musun lan?'' diye isyan etmesine gülmüştüm. Yengem cidden fenaydı.
''Abim bezmiş duruyor baksana.''
''Haklı adam ne yapsın? Saat geç oluyor bir önce çıkmazsak hiç çıkamayacağız.''
''Bir araba daha mı kiralasak? Ya da taksi falan?'' diye sunduğum öneriye Atakan bir süre sessiz kaldı. Hemen ardından aklına bir fikir gelmiş gibi bakmaya başladı.
''Al çantanı, tüyelim.''
''Ne?''
''Fark etmezler bile, hadi Serdar. Daha fazla dayanamıyorum, eridim sıcaktan be oğlum.''
''Tamam ama nereye gideceğimizi söyle bari.''
''Sen al çantanı, ben derim. Benimkini daha koyamadık bile.'' dedi ve sürücü koltuğunda duran çantasını gösterdi. Güldüm.
''Tamam, geliyorum alıp.'' dedim. Kafa salladı. Ardından bitmiş şişeyi atmak için çöpe ilerledi.
Arabanın kapısını açtığımda Su kısa bir bakış atıp hemen ardından çizgi filmine odaklanmıştı. Atakan'ın çantasını da aldığımda taşımakta zorlanmıştım ama çaktırmadan yanına vardım. Anında elimde duran çantasını aldı ve omzuna taktı. Geniş omzu ve kaslı sırtı eşek ölüsü gibi olan çantayı taşımakta hiç zorlanmamıştı anlaşılan.
Telefonda birkaç şey yaptıktan sonra elimden tuttu ve yürümeye başladı. Bir elimize bir de ona bakıyordum ama o telefon ile ilgilenmeye devam ediyordu. Sonunda derin bir nefes aldım.
''Atakan, elimi tutuyorsun.'' dedim. Bana kısa bir bakış attı ve''Ne güzel işte.'' dedi.
''Senin şu temasların neden bu kadar ansız ve ayarsız acaba?'' diye sorduğumda parmaklarımızı daha da sıkı kenetledi
''Çünkü ben planlamam, içimden gelir.''
Ellerimize baktığımda durdu. Kenetli olan ellerimizi havaya kaldırdı ve yüz hizama getirdi.
''Sence de güzel durmuyor mu?'' diye sorduğunda bir süre sessiz kaldım. Cevap vermek yerine kafamı salladığımda gülümsedi.
''Alış bence.'' diye konuşmaya başladı, hemen ardından yola devam etmeye başladık. Adımlarına ayak uydurmaya çalışırken o açtığı şarkı eşliğinde yürümeye devam ediyordu.
Şarkının sözlerine odaklandığımda bu dağ ayısının romantik bir yanı olduğunu da sezmiştim.
-
Hav ar yu ne var yu canlar.
-Ayaz