-
Yaklaşık on beş dakika yürüdükten sonra beyaz sedan bir aracın önünde durmuştuk.Atakan ise o sırada telefonda biriyle konuşmuş ve kendisini beklediğimizi söylemişti. Bu sırada elimi elinden çekmiş ve dışarı çıkmış kuru dilimin su diye bağırmasına kulak vermiştim.
İzmir'in sıcağında on beş dakika yürümek demek hayvan gibi susamak demekti. İşin en berbat tarafı ise yanınızda taşıdığınız su ılık ve bulaşık suyu gibi sıcak bir hal alıyor, saçtığı koku ile de mideninizi bulandırıyordu. Oflayıp elimde olan suya kanaat getirdim. Atakan sonunda yanında olduğumu fark ettiğinde halime baktı. Alnıma düşen saçlarım ve terli alnım ile kesinlikle hoş bir görüntü sunmuyordum. Buna emindim. Üzerimde sadece ince bir gömlek vardı. Buna rağmen kazak giyiyor gibi hissediyordum. Atakan ise beyaz erkek sporcu atleti giymişti. Kaslı kolları ve köprücüklerinin bir kısmı tamamen gözler önündeydi.
Terli bedeni güneşin altında parlıyordu ve bu görüntü tahrik ediciydi. Kendisi de susamış olduğundan çantadaki suyunu aldı ve içti. İçerken bir kısmı dökülmüştü ve bu manzara karşısında tahrik olmuştum.
Uzun zamandır alt taraflarımla ilgilenmediğimi fark etmiştim. Seks yapmıyordum ve minik Serdar ile küs gibiydik. Onu unutmuş gibi davrandığım için o da bana aynı şekilde cevap veriyordu. Uzuvlarım ile aramda bulunan ilişkiyi gözden geçirmem gerektiğini düşündüm ve başımı sağa sola salladım.
Tam o sırada önümüzde duran siyah jip ile Atakan'a baktım. Atakan ise plajda deve güreşi yaptığımız çocuklardan isminin Serhat olduğunu öğrendiğim ile konuşuyor durumu izah ediyordu. Çocukla konuştuklarında gülüp binmemizi söyledi.
Atakan arabanın bagajına ilerleyip çantaları yerleştirirken ben huzursuz bir şekilde duruyordum.
''Bin hadi serdar.'' dediğinde yüzüne baktım bir süre, sonra bir şey demenin mantıksız olacağını bildiğimden bindim.
Serhat dikiz aynasından bize baktı ve ardından yola dönerek konuşmaya başladı.
''Aynı yere gidiyoruz, iyi oldu aradığın Atakan. Sohbet ederiz, yol anlaşılmaz.''
Yanında duran kız sevgilisiydi. Güler yüzlü ve sevecen bir tavrı vardı.
''İçecek bir şeyler ister misiniz?'' diye sorduğunda, Atakan
''Varsa ben alırım Nil, bu huysuz da alır.'' dedi beni kast ederek. Ona kötü kötü baktıktan sonra''Alırım.'' demiştim. Eğildi ve önünde duran küçük buzluktan iki tane içecek alıp uzattı. Aldıktan sonra teşekkür ettim ve telefonumla oynamaya başladım. Atakan ile Serhat sohbet ediyor ve ara ara gülüyorlardı. Ben ise umursamadan telefonumla uğraşıyordum. Nil ise onları dinliyor ara ara eşlik ediyordu.
Çok geçmeden Nil ve Serhat kendi aralarında konuşmaya başladı. Atakan ise rahat bir şekilde elimden telefonu aldı ve bir anda belimden tuttu. Ne olduğunu anlamama fırsat bile vermemişti şerefsiz. Kucağında kendimi bulduğumda önce boş boş bakındım. Sonra
''İndir beni!'' diye tepindim, ben tepindikte Serhat ve Nil güldü. Nesi komikti bunun anlamasam bile Atakan umursuyor gibi değildi. Bileklerimden tuttuktan sonra dudağını bastırdı, duraksadım ve tepinmeyi kestim. Bu halimden zevk alıyor gibiydi.
Kucağına iyice yerleştirdiğinde altımda hissettiğim sert uzuv ile gözlerim büyümüştü. Atakan ise koyu kahveleri ile bana bakıyor ve sırtımda daireler çiziyordu.
Hissettiğim heyecan yüzünden yanaklarım yanıyordu. Gözleri yanaklarıma kaydığında tebessüm etti ve dudağını bastırdı. Göğsünde olan ellerim gevşemiş ve gözlerim kapanmıştı.
Dudakları yanağımdan bir nefes kadar uzakken ben nefes almadan ona bakıyordum.
''Serdar, senin bu bebek halinle ne yapacağız biz?''
Sahi, ben bu adamla ne yapacaktım?