Özgür Kuş-40-

2K 116 0
                                    

-

Üzerimi giyindikten sonra evden çıkmış ve abimin gelmesini aracın yanında durarak beklemeye başlamıştım. Yengem abimi çok içmemesi konusunda defalarca kez uyarmıştı. Aksi takdirde asla araçla gelmeyin diye her ikimizi de çocuğunu tembihler gibi tembihlemişti.

Abim oflaya puflaya araca geldiğinde bu haline gülümsedim. Anlaşılan denetimden zor çıkmıştı. Araca bindiğimizde hızlıca çalıştırdığı araçla gideceğimiz yere sürmeye başlamıştı. Aklıma gelen Atakan ile bakışlarımı direksiyonda duran abimden uzaklaştırdım.

Camı açıp içime derin bir nefes çektim. Kim bilir hangi sıkıntılarla karşılaşacaktı orada. Abime baktığımda bana baktığını fark ettim. Bir şey demesini bekliyorken sadece yola odaklanmıştı. Sanırım diyeceklerini mekana saklıyordu.

Yaklaşık on beş dakikalık bir yolun ardından bir mekana varmıştık. Mekan iddialı ve lüks bir yere benziyordu. Abim aracı park ettikten sonra içeri geçmiştik. Aydınlatması bunaltıcı değildi. Masalar birbirine iç içe olacak şekilde koyulmamıştı. Normalde iki masa arası mesafe yok denebilecek kadar az olurdu.

Herkes kendi halinde içip sohbet ediyordu. Abimin işaret ettiği yere oturduğumda etrafıma baktım. Köşe tarafta kalmıştık ve az ilerimizde bir çift hem içiyor hemde konuştukları konu üzerine gülüyordu. Bize yakın olan bir diğer masada ise iki adam yıkılmış bir haldeydi. Gömleğinin iki üç düğmesi açık olan yüksek sesli bir şekilde konuşuyordu ara sıra. Konuştuklarından anladığım kadarıyla karısı evden atmıştı.

Aldatmadım diyordu ama inandırıcı değildi. Ben mekanı incelerken abim yanımıza gelen garsona masayı donat demişti. İçkiler masadaki yerini aldığında hiç düşünmeden kadehime bir dünya rakı koymuştum. Abim halime güldükten sonra daha insani miktarda rakısı ile bana eşlik etmişti.

Bir süre sessizliğime ayak uydursa bile elbette konuşacağını biliyordum. Birkaç dakika daha sahnedeki kadının söylediği şarkıyı dinlemiştik. Çok geçmeden abim dayanamamıştı zaten.

''Serdar, senin neyin var oğlum? Canın neye sıkkın?'' diye açmıştı gecenin kilidini.

''Dersleri falan kafaya çok takıyorum. Ondan galiba.'' dedim. Konuşmak istiyordum ama sırası mıydı emin değildim.

''Derslere canın sıkıldı demek. O zaman gözlerinde doğruyu söylemiyor.''

Gözlerim abim için önemliydi. Yalan söyleyip söylemediğimi anında anlar ve anladığını söylemekten zerre çekinmezdi. Mekandaki müzik giderek ritimli ve daha bilindik hale geldiğinde başımı hafifçe yana eğmiştim.

''Ne duymak istiyorsun abi?'' dedim savunmasız bir çocuk gibi. Ellerini önünde birleştirdi ve bana baktı kısa bir süre. Hemen ardından iç çekip konuşmaya başladı.

''Atakan'a aşık mı oldun?''dediği an elimde tuttuğum çatalı bir anda bırakmıştım. Bunu kendime bile net bir şekilde sormamışken onun sorması ağır gelmişti. Ben duygularımdan kaçıyordum. Yüzleşmeye hazır olmadığım için. Şu an ise gafil avlanmıştım. Kaçacak, geçiştirilecek açık bir kapı yoktu sorduğunda. Cevap ya evet, ya hayırdı.

Başımı önüme eğdiğimde abim hala sabırlı bir şekilde cevap vermemi bekliyor gibiydi. Derin bir iç çektim. Sanki sudan çıkmış balık gibiydim. Çırpınıyordum ama faydasızdı.

''Nereden çıkardın bunu?'' dedim, nasılını, nedenini bilmek istiyordum. Tebessüm etti. Kızmıyor muydu? Yoksa sakin kalarak anlatmamı mı istiyordu? Emin değildim. Belki de Atakan gitti diye rahat rahat konuşabileceğimizi düşünüyordu.

''Yengene aşık olduğumu kabullenemediğim bir dönem vardı. O dönemde ki halim gibisin.''

Söylediğini kafamda tarttım, abimin paranoyalarını, hayır olamaz diye evde turlamalarını, hepsini gözden geçirdiğimde bunları kendi içimde yaşıyor olduğumu fark ettim. Abim dediğini tarttığımı fark etmiş gibi devam etti.

''Atakan kötü biri değil, buna eminim. Sana bir kötülüğü olmaz. Buna da eminim.'' dedi ve durdu, derin bir nefes aldı. Cümlesinin devamını nasıl getireceğini düşünüyor gibiydi.

''Bak Serdar, ben senin abinim, kötülüğünü bir kez olsun istemedim, istemem de. Ama bazı gerçekleri göz ardı edemeyiz değil mi?'' diye sordu. Ne demek istemediğini anlamadığımdan cevap verememiştim.

''Ne demek istiyorsun abi? Açık ol.'' dememle iç çekti ve arkasına yaslandı. Elinde tuttuğu kadehten bir yudum aldıktan sonra tekrar bana doğru eğilmişti.

''Atakan ile birbirinizi sevdiğinizin farkındayım. Bunu anlamamak için kör olmak lazım. Sana demeye çalıştığım o aile ayak uydurup uyduramayacağın. Fark ederlerse seni yaşatmazlar. Peşini de bırakmazlar. Anladın mı Serdar?'' dedi.

''Nasıl bir ailesi var Atakan'ın?'' dedim. Zorba olduklarını anlamıştım ama abim kadar detaylı konuşma fırsatımız olmamıştı. Abim derin bir nefes aldı. Korkuyor gibiydi. Korkusunun sebebini anlayabiliyordum ve onu dinleyecektim. Dinlemeden hareket edersem hem onu, hem de kendimi üzerdim.

''Bak aslanım, Atakan'ın ailesi zengin bir aile. Parayla oynayan cinsten. Amcaları olacak herif babasından aldığı imza ile zorla işlerin başında duruyor. Anlayacağın yalan dolanla. Hayvancılık, tarım ve inşaat ile ilgileniyorlar. Arazileri var, bir dünya. Normalde Atakan'ın babasından sonra başa Atakan geçmeli. Ama dönen entrikalar sonucu başa kuzeni olacak herif geçecek. Atakan başa geçmek istemiyorum demiyor. İstiyorum da demiyor.'' dedi, hemen ardından soluklandı ve devam etti.

''Eğer işler Atakan'a kalırsa yönetir. Kalır orada. Hadi bunları geçtim. Gelenek görenek bakımından ailesi katı. Atakan daha esneme payı olan biri olsa bile bir yerde o da baskıcı. Sen hep özgür yetişen bir kuş oldun Serdar. O aileye gelin gitmeyeceksin elbette ama bir şekilde hep içlerinde olacaksın ilişki yaşadığın süre boyunca. Bunları düşün, şu an vazgeçersen alacağın yara ile yaşadıktan sonra alacağın yara çok farklı olacak. Bunu da bil.''

Kafamı sallamakla yetinmiştim. Abim ise masada duran elimi tutmuş ve ne karar verirsem arkamda duracağımı söylemişti. Sanırım duyduklarımı düşünmeliydim.

-

Kırkıncı bölüm şerefine uzun yazıyom, kıymetimi bilin. 🥳

-Ayaz

İZMİRLİ+18 BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin