-
Boynuma dudaklarını bastıran dağ ayısını itmiştim. İtmeme şaşırmamış ve gülmüştü. Her şeye gülen o suratına bir tane çarpasım gelse bile ölmek için genç olduğumu defalarca kez söylediğimi düşünüyorum. Sinirlerim gerilmişti. Sıktığım dişlerim arasından öfkeyle konuşmuştum.
''Seni sikerim dağ ayısı.''
''Bunu denemeni önermiyorum.''
''Senin derdin ne ulan?!''
Sesimin ayarına dikkat etsemde biraz yüksek çıkmıştı. Abimler ortalarda görünmüyordu. Atakan bu halim karşısında sırıtmayı kesti ve düz bir ifadeyle bakmaya başladı.
''Hiçbir şey.''
''Bir daha bana yaklaşırsan bu kadar sakin durmam. Ne yaptığını kendinde bilmiyorsun. Gerizekalı.''
Sinirle mutfaktan çıktığımda kendimi balkona atmıştım. Bu dağ ayısı fazla oluyordu artık. Ne yaptığını bilmeyen davranışlar sergilemesi sinirlerimi yıprattığı kadar boşu boşuna sıkıyordum kendimi.
Dudaklarımın arasına aldığın sigara ile rahatladığımı hissettim. Ne varsa bu illette vardı. İçince insanı sakinleştiriyordu sanki. Sigaramı bitirdiğim sırada yengemin sesini duymuştum. Beni çağrıyordu.
''Serdar, hadi oğlum, gel tatlı yiyeceğiz. Ne diye gittin balkona. İçme şunu.''
Tatlıya olan sevgim ile sigaraya olan sevgim ölümüne kapışırdı ama sanırsam alan sigara değil tatlı olurdu. Hele de yengemin yaptığı bol çikolatalı tatlılar açık ara farkla alabilirdi bu yarışı.
Sigaramı söndürüp sakin olduğuma kanaat getirince içeriye doğru adımlamıştım. Sinirli durup gözleri üzerime çekmek istemiyordum.
-
Yazarınız ağlaya ağlaya ders çalışıyor bebeklerim.
-Ayaz
