-
Yazardan;
Elinde tuttuğu küçük çantasıyla etrafına bakınıyordu. Kardeşi otogara geleceğini dediğinden taksiye binmemişti.
Az ileride duran siyah sedan aracı fark etmesiyle elini hafifçe kaldırdı buradayım dercesine. Bu sırada aracın kapısı açıldı ve içinden Ahmet çıktı. Abisini görür görmez yüzünde bir mutluluk belirmişti.Ona doğru hızla ilerleyip elinde duran çantayı aldı. Atakan çantayı vermemek için bir ısrarda bulunmamıştı. Yorgundu. Göz altları çökmüş duruyordu aşırı stres ve düşünmekten.
Saatlerdir o rahatsız koltuklarda seyehat ediyordu. Boynu da bu durumdan nasibini fazlasıyla almıştı. İki kardeş birbirine sarılıp özlem giderdi. Hemen ardından araçlara bindiler. Atakan koltuğa oturur oturmaz kafasını geriye verdi ve gözlerini kapadı. Diyarbakır en az İzmir kadar sıcaktı. Üstelik bu nemli bir sıcaklık değildi. Kuruydu.
Ahmet abisinin yorgun olduğunu anladığından konuşmakla sessiz kalmak arasında gidip geliyordu. Sonunda susamayacağını anladığında konuşmaya başladı.
''Rahat gelebildin abi?'' dedi
''Geldim aslanım, merak etme.''
Kafa salladıktan hemen sonra yeniden konuşmaya başladı. Bugün susmak istemiyordu. Ne de olsa abisi gelmişti.
''Abi, bu sefer tek çözebilecek misin bu işi?''
Atakan kapalı tuttuğu gözlerini açıp huzursuzca kıpırdandı yerinde.
''Halledeceğim Ahmet, öyle yada böyle. Düşünme sen orasını.''
''Sen olmasan engel olamayız onlara. Senden korkuyorlar.'' dedi, bu sefer yüzünde bir sırıtma peydah olmuştu.Abisinden ne denli çekindiklerini biliyordu.
Atakanda sırıttı. Damarına bastıklarında ne denli korkunç olduğunu kendisi de biliyordu. Bunu bildiğinden bir yanı rahattı. Diğer yanı ise tam olarak kendisinin bu yanı yüzünden yol boyu düşünmüş durmuştu.
Yarım duran camı sonuna kadar açtığında memleketinin havasını içine çekti. Burayı gerçekten seviyordu. Yaşamak ister miydi? Evet. Ama ailesi ve baskıları varken sevilecek olan yanı çabalasa dahi göremiyordu.
Ahmet bir şarkı açtığında ikisi de eşlik etmeye başlamıştı. Araba yolculuklarının olmazsa olmazı türküler değil miydi? Ahmet türkü bitince abisine döndü.
''Senin giyimi baştan sona değiştirmek gerek abi.'' dedi bir çırpıda.
''Niye nesi var oğlum?'' diye sordu Atakan.
Ahmet''Abi aynı İstanbul çocuklarına dönmüşün. Olmaz böyle.'' dedi itirazlarını peşisıra söylerken.
Atakan üzerine baktığında siyah dar kot pantolon, üzerine kırmızı bol bir tişört giydiğini fark etti.
Bakışlarını kardeşine çevirdiğinde bu sıcak ve çekilmez havada onun siyahlar içinde olduğunu gördü.''Oğlum yazın siyah giyilmez, güneşi daha da çeker. Manyak mısınız siz.'' diye söylendi. Ahmet ise gülmekle yetinmişti.
Küçük sayılmayacak evlerine geldiklerinde aracın girebilmesi için demir kapının açılmasını beklediler. Diğer kardeşi kapıyı açıp içeri girmelerine yardımcı olmuştu.
Avluya vardıklarında bahçede oynayan çocukları daha net görebiliyordu Atakan. Kimlerin çocukları olduğunu tam çıkaramasa da üzerinde durmadı.
Araçtan indiklerinde kardeşi yanına gelmiş ve elini öpmeye çalışmıştı. Bu bir gelenekti ama Atakan pek hoşlanmıyordu. Kardeşinin elinden elini kurtarmış, hemen ardından tutup kendine çekmişti. Sıkıca sarıldıktan sonra omzuna elini koyup sıkmıştı. İkiside gülümsediğinde içeri doğru ilerlediler. Eve girer girmez yüzlerine çarpan serinlik ferahlatıcıydı.
Evde çalışan klimalar kendini gösteriyordu. Dört bir yanın açık olması da bunda etkili olabilirdi. Atakan babasının nerede olduğunu merak ediyordu. Ahmet'e döndüğünde
''Babam nerede? Üst katta mı?'' diye sordu. Ahmet ise onaylayıp''Çalışma odasında oturuyor.'' dedi. Annesini görmeye babasından sonra gidecekti. Adımlarını merdivene yönlendirdiği sıra yıllardır evlerinde çalışan hizmetli kadını gördü. Onu görünce önünde eğilmiş, hoşgeldiğini söylemişti. Atakan bu duruma karşı mahçup olsa bile hoşbuldum diyerek geçiştirmişti.
Merdivenlere baktığında her seferinde hatıralarında dolaşıp duran eski anılar yine gözünün önüne gelmişti. Kardeşleriyle oyun oynamaları, babasının onu yanına alıp asker gibi gezdirmeleri ve herkesin onu takdir edip burası senin diye her defasında söyledikleri o yalanları bir kez daha görmüştü.
Şu an aynı yalanları kuzeni İsmail'e söylemekle meşgullerdi. Belki ona söylenenler yalan olmazdı. Kim bilir?
İşlemeli tahta kapıya vardığında derin bir nefes aldı ve kardeşlerine başıyla merdivenleri gösterdi. Bu gidebilirsiniz demekti. İkisi de anında merdivenlere yöneldiğinde kapıyı çaldı. İçeriden babasına ait kalın ve emin sesi duyduğunda kapıyı açtı. İçerisi tıpkı ev gibi serindi. Babası her zamanki gibi takım elbisesi içerisinde, kendine ait ahşap çalışma masasında oturuyordu. Çalışma masasının hemen arkasında olan cam ise ardına kadar açıktı.
Odanın tam ortasında durduğunda babası ile göz göze gelmişlerdi. Normalde başını eğip ellerini önünde birleştirmesi gerekse bile sadece ellerini önünde birleştirmiş, bakışlarını ise babasından çekmemişti. Babası oğlunun ne denli dik başlı ve gururlu olduğunı bildiğinden eski defterlere bir kez olsun girmemişti. Oğluna tebessüm edip hoşgeldin demişti. Atakan babasının tebessümüne karşı başını hafifçe eğmişti.
Ne için geldiği belliydi. O halde bunu konuşsalar iyi olurdu.
-
Uzun bölüm yazdım kırk birinci bölüm şerefine🥳
-Ayaz