Jülide o gün nöbetteydi. Sezeryan doğumdan çıktı. Üstündeki yeşil kanlı önlüğü ve eldivenleri çıkarıp ameliyathaneden çıktı. Elini yıkarken Mert diğer odadan çıktı.
"Oo selam güzellik, naber?" dedi. "Güzellik diyene kadar gayet iyidi. Sevmiyorum biliyorsun. Neyse... Senden naber?" dedi Jülide.
"Tamam kızma kızma. Gel bir çay ısmarlayayım sana diğer ameliyata kadar. Gerginliği alır" dedi gülerek.
Jülide kabul edince beraber aşağı indiler. Kafeteryadan çaylarını alıp dışarı çıktılar.
"Havalar soğudu" dedi Mert. Montunun fermuarını iyice çekti. Jülide "Evet" dedi geçiştirircesine. Telefonda bir şeyler yazıyordu ve yüzünde Mert'in çok iyi bildiği o şapşal gülümseme vardı.
"Bi dakika kimle konuşuyorsun sen?" dedi telefona bakmak için eğildi. Jülide telefonu kapatıp cebine koydu.
"Bir şeyler olmuş... Kimin olduğunu biliyoruzda ne oldu?" dedi iç çekerek.
"İşler birazcık kontrolden çıktı." dedi Jülide bakışlarını kaçırarak.
"Ne kadar birazcık acaba? " dedi Mert bir yandan alacağı cevaba kendini hazırlıyordu.
"Sanırım artık sevgiliyiz." dedi Jülide. Çekiniyordu ama o gülümseme onu bırakmıyordu.
"Sanırım derken?" dedi Mert.
"Yani öpüştük, beni annesiyle tanıştırmak istiyor. Hııı... Çok sanırımlık bir durum kalmamış galiba ama ne bileyim. Bu işlere çok uzağım ben. Sadece her şey çok güzel onunlayken. Gerisi umrumda değil şu an" dedi Jülide. Mert şaşkınlıkla onu izliyordu. Yavaş adımlarla ilerleyip banka oturdu.
"Öpüştünüz... Sen... Biriyle sevgilisin... Oha... Oha... Nasıldı? Yani onu sormuyorum. Biliyorsun beni. Kafam karıştı cidden. Nasıl hissettin?" dedi. Jülide gözlerini kapattı. Derin bir nefes aldı.
" Yeniden nefes alıyor gibiydim. Üstümdeki tüm yükler kalkmış gibiydi. Geçmişin ölü ruhu beni bırakmış ve ben tekrar hayata dönmüşüm gibi... " dedi gözünü açtı gülümseyerek. Mert'in şaşkın ifadesi gitmişti. Rahat değildi onun için endişeliydi ama aynı zamanda çok mutluydu. Biliyordu aşk öldürebilirdi ama aynı zamanda yaşatabilirdi de. Gülümsedi. Jülide'nin bu mutluluğu hakkettiğini biliyordu.
"Sevindim senin adına" dedi. Duraksadı bir an sonra devam etti: "Annesiyle mi tanıştırmak istiyor dedin sen?" dedi.
"Evet, tamam dedim bende. Nasıl olacak bir fikrim yok." dedi Jülide.
"Bende geleyim mi? Kızı ister, nişanı da aradan çıkarırız. Sonraki hafta nikah. Ondan sonra düğün" dedi gülerek. Jülide vurdu koluna yavaşça.
"Dalga geçme ciddi bir şey diyoruz şurada" dedi. Durumum ciddileşmesi korkutucu olsada bunu düşünmek istemiyordu. Her şey güzel olacaktı. Bir kez olsun buna tamamen inanmak istiyordu.
"Tamam bir şey demedik. Ama şimdi onun ailesiyle tanışacaksan Eylül'de bizle tanışmalı. Nil'e söyleyeyim bizde bir yemek ayarlayalım. Kızımız yalnız değil." dedi. Jülide Mert'e baktı. Bu sefer tamamen sevgiyle.
"Teşekkürler Mert" dedi gözleri dolarak.
"Saçmalama ne teşekkürü. Biz bir aileyiz en sağlamından" dedi ve sarıldı.Sabah nöbet bitimine doğru biraz sakinliğin olmasıyla Jülide hasta odalarından birine geçip uzandı. Uykuya hasret gözleri hemen kapanmıştı.
Ve ışıklar kapandı yine oradaydı. Bu sefer ışıkların açılmasıyla beyaz duvarlar yoktu. Onun yerine siyah iç karartıcı duvarlar ve sorgu odasındaki gibi tek bir lamba vardı.
"Hoşgeldin Jülide" dedi kadın. O ses gittikçe sinir bozucu oluyordu. Etrafında geziniyordu. Topuklu ayakkabının tıkırtısı beyninde zonkluyordu. Sonun durdu ve sandalyeyi Jülide'ye daha yakına çekip oturdu. "Birazda benim mekanımda savaşalım değil mi?" dedi gülümseyerek.
Jülide'nin korkuyor olmasını bekliyor gibiydi. Jülide yaklaşıp: "Sen çoktan kaybettin bu savaşı" dedi.
"Öyle mi dersin? Eylül'e mi? Biliyor musun adı bile güzel değil. Gelip geçici." dedi.
"Senin gibi kötü bir şekilde kalıcı olması daha iyi yani?" dedi. Kadın beğenmemişti bunu yüzü düşer gibi oldu ama çabuk toparladı.
"Onun bana benzemesine ne diyeceksin peki? Beni ona aktarmak istiyor gibisin." dedi emin bir şekilde. Jülide güldü.
"Hangi benzerlikten bahsediyorsun? Çünkü ben göremiyorum. O senden çok farklı ve galiba sevdiğim yanlarından biri bu." dedi.
Kadın elini kaldırdı bir şey diyecek gibiydi ama diyemeden kayboldu.Jülide uyandı. Bir anda yatakta doğruldu. Ne olduğunu anlayacak durumda değildi. Elini tutan eli hissetti. Sonra o sesi:
" İyi misin? " dedi Eylül. Onu görünce rahatlamıştı Jülide. Başını ona yasladı.
"İyim" dedi.
"İyi. Korkuttun beni bir an. Uyuyorken sana dokunmamam gerekiyor galiba. Yoksa travmalara neden olabilir bende." dedi gülümseyerek.
"Yok sadece kötü bir rüyaydı ondan." dedi.
"Bu daha iyi. Uyurken çok tatlısın diğer türlüsü zor olurdu." dedi gülerek. Daha sonra elindekileri gösterdi: "Kahvaltı?"
"Güzel olur, bi kendimi toplayayım ama" dedi gözünü ovalayarak.
"Tamam aşağıda bekliyorum o zaman seni güzellik" dedi Eylül. Yanağından öptü.
"Tamam" dedi hafif şaşkın bir şekilde. Eylül çıktı odadan.
"O söyleyince güzel oluyormuş. Damn it" dedi gülümseyerek.
