Jülide bol bol havasını aldı kafasındaki her şeyi toparlamaya çalıştı. Aslında taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Eyşan devri kapanmıştı. Aşk bitmişti ve onunla ilgili hiçbir şeyi hayatında istemiyordu. Konuşulması imkansız bir kadındı Eyşan, bunuda tekrar görmüştü. Onu görmeden çıkmasını umuyordu sadece. Bu yüzden kendini poliklinikte, ameliyathanede oyaladı. Sonra Mert'i çağırdı. Çayları alıp getirdi.
-Ee anlat bakalım, dedi Mert merakla.
-Eyşan'la konuştum sabah aramızdakilere bir nokta koydum. Elvedamı dedim. Şu an servisten çıkıp gitmesini bekliyorum.
-Ne güzel haber sevindim. Ama gerçekten o konuşmaya gerek var mıydı?
-Vardı galiba ben içimdekileri atamıyorum ona karşı. Hep saçma salak cümleler kuruyor ve sonuçta beni suçlu çıkarıyor.
-Sen izin veriyorsun, verme
-Onun bana olduğu kötü kişi olamam ben Mert
-Neyse bir şey diyemiyorum buna artık. Sadece Eyşan illetinden kurtulduğumuz için mutluyum. Adağımı kesebilirim artık.
-Adak mı adadın buna? Cidden mi?
-Tabi yıllardır ne çekiyorum onun yüzünden bilmiyorsun.
-Tabi hiç bilmiyorum, diyip güldü.
-Öyle bir ben bir de Allah biliyor. Derdimiz büyük.
-O derdimiz değil şu an aslında
-Ne oldu yine?, diye sordu dramadan sıkılmış bir bakışla.
-Eylül'le kavga ettik sabah. Evinden kovdu beni. Seni görmek duymak istemiyorum dedi. Ve çok sinirliydi
-Özür dilerim ama haklı kız. Hak ettin. Dibine kadar hak ettin. Ben olsam önce Eyşan'ın saçını başını yolup gönderir. Sonra sana bir tokat... Uuu... Kadın olsaydım gerçekten bunları yapardım. Üzüldüm şu an
-İçinden ne çıkıyor senin ya böyle. Bana destek olman gerek miyor senin?
-Ben haklının yanındayım. Eylül seni mutlu ediyor mu ediyor. Ne diye dürtüklüyorsun diğer cadıyı?
-Sen Selin'in arkasından hiç koşmadın sanki. Açtırma ağzımı
-Çok şükür Selin o cadı gibi değildi. O cadı sevmedi seni. Gerçek bu. Selin en azından sevmişti beni... Bir süreliğine...
-Neyse o konular çok farklı. Eylül'e nasıl affettireceğim kendimi onu söyle bana.
-Benden mi tavsiye istiyorsun sen? Bu kadar mı vahim durum?
-Vahim hemde çok vahim
-Hmm ne yapsakki (Düşünme pozisyonunu aldı Mert.) Buldum! (Ses volumü artmıştı.)
-Ne buldun?
-Evlenme teklifi et
-Oha Mert
-Sonuçta evleneceksiniz aradan çıkartırsınız onuda.
-O teklifin özel olması gerekiyor buraya harcanmaz
-Kuruyorsun yani aklında bir şeyler
-Sus ya
-Aaa sen var ya sen fenasın ha. Ne kuruyorsun anlatsana noluuurrr
-Bu tipler nedir böyle ya? Ne kaçtı senin içine? Nedir bu dedikodu sevdası ya kendine gel gözünü sevdiğim, Mert öksürüp kendine geldi
-Bffin kadın olunca oluyor arada
-Ben böyle bir kadın değilim Mert lütfen! Bahane olarak beni öne sürme. Nil'den mi kapıyorsun bunları?
-Konuyu saptırma. Eylül diyorduk
-Sen saptırdın şu an ama neyse
-Bu sefer cidden buldum! Haftasonu kaçır Eylül'ü
-Nereye?
-Aydın'daki yazlığı boşuna mı aldım ben. Vereyim anahtarı. Al arabanı görür oraya. Kafanızı toplayın baş başa kalın bi
-Böyle fikirler beklemiyordum senden ama güzel fikir valla
-Ben buldum tabi güzel olacak. İstiyorsan oradaki arkadaşa söyleyeyim balayı suiti gibi hazırlasın evi
-Fikir güzel orada kal gerisini ben hallederim.
-İyi hallet bakalımBeraber çaylarını içtiler. Jülide akşam viziti için servise çıktı. Eyşan hala gitmemişti. Vizit bitiminde herkes dağıldı. Jülide odaya geçecekken Eyşan seslendi.
-Jülide
-Efendim, dedi Jülide bıkkın bir halde.
-Seni görmeden gitmek istemedim. Öyle veda etmeyelim istedim.
-Bizim güzel bir vedamız olmayacak o yüzden kafana takma.
-Sarılarak mutlu bir şekilde nokta koyalım, Eyşan hareket etmedi ama Jülide bir iki adım geri çekildi.
-Ben ne diyorum sen ne diyorsun. Sen beni duyuyor musun gerçekten? Duymak istemiyor olabilirsin ama bende insanım hani. Arada söylediklerimin anlaşılmaya ihtiyacı var falan biliyor musun?
-Hep kötü şekilde mi bitmeli?
-Başka bir yol bıraktın mı sen? Bu soruyu sorsan daha iyi olur.
-Tamam nasıl istersen
-Hala nasıl istersen diyor ya. Benim istediğim bir şey yok senden. İstediklerimin hepsinde tam tersini yaptın zaten
-Hoşçakal, dedi ve arkasını döndü Eyşan.
-Bir dakika, bir isteğim var aslında
-Nedir?, diye döndü Eyşan
-Kolyen onu geri verebilir misin? (Eyşan duraksadı ama dediğini yaptı. Kolyeyi çıkarttı. Jülide onun eline bile değmeden aldı.) Zaten hiç hak etmemiştin. Neyse... Hoşçakal...Jülide onun elinde olmasından bile tiksiniyordu. Bulduğu çöpe attı. Eyşan sadece bakakaldı. Beklemiyordu ondaki bu değişimi. Ondaki eski hakimiyeti yoktu. Bu onunda canını yaktı. Ama müstahak ona. Boşveriyoruz onu o yüzden 🙃
Jülide gidip elini yıkadı ve aceleyle aşağı indi. Eylül'ü yakalaması gerekiyordu. Eylül'ün arabası her zamanki yerindeydi. Önünde beklemeye başladı. Çok beklemeden Eylül'de geldi. Ama bu sefer Jülide'yi gördüğüne mutlu olmamıştı. Jülide Eylül'ün elindeki sargı bezini gördü.
-Ne oldu eline?, elini tutmak isterken Eylül kendini geri çekti.
-Yok bir şey, dedi soğuk bir ses tonuyla.
-Eylül lütfen, dedi Jülide yalvaran bakışlarla.
-Ne lütfen Jülide?
-Gel bak oturup konuşalım
-Bunu dün deseydin belki ama şu an bana öyle bakman üzgün olman gerçekten bir anlam ifade etmiyor. Biraz ara verelim bence sen kafanın bulanıklığını gider ben sakinleşeyim
-Benim kafam bulanık değil. Hiçbir şeye ara vermek istemiyorum. Lütfen
-Sonra dedim Jülide, dedi ve aracına doğru yöneldi. Ve bindi arabaya. Jülide kapıyı tuttu.
-Seni zorlamak istemiyorum, dahada yanlış bir şey yapmak istemiyorum ama seni sevdiğimi bilmeni istiyorum. Ve bu benim için sıradan bir şey değil.
-Görüşürüz Jülide, dedi ve kapıyı kapattı.Eylül gitti. Jülide öylece kaldı. Haklıydı bunu biliyordu. Kolay olmayacaktı affetmesi ama elbet bir yol bulunacaktı. Ama eli... "Of Jülide off bir şeyi de mahvetmesen şaşarım" dedi içinden...