Jülide arkada bankta oturuyordu. Rüzgardan sürekli uçuşan kağıtlara yazacakları bitmişti. Kenara koydu. Bugün içtiğin kaçıncı sigara olduğunu bilmediği sigarayı yaktı. İçine çekti. Artık onun tadı bile güzel değildi hayatındaki diğer her şey gibi. Şu kocaman denize sanki koca bir taşla atlamış gibi battığını hissediyordu. Nefes almak için biraz çıkıyor sonra tekrar batıyordu.
Denize yansıyan aya dikti bakışlarını. Dolunay... Ne kadar güzel ve ne kadar hüzünlüydü. Gecenin tüm derdini tasasını içine çekiyordu sanki. Onunkinide içine alır mıydı? Yoksa hep hissettiği gibi ona da fazlalık olur muydu? Her ne olursa olsun ona olan sevgisi bitmeyecekti. Ayla kendini bütünleştirmişti Jülide. O da eksiliyordu ayın halleri gibi, bitiyordu bazen. Sonra tekrar tam oluyordu bir şekilde. Hala nefes alıyordu umut vardı.
Jülide sağına döndü, Eyşan oradaydı.
-Bende seni bekliyordum, dedi yüzünde herhangi bir ifade olmadan.
-Biliyorum, dedi duygusuzca egoist bir tavırla. Jülide derin bir nefes aldı. Eyşan'ın gözü kağıtlara kaydı.
-Bitti hikaye, dedi Jülide
-Güzel miydi bari?
-Bilmem. Her şey allak bullak oldu.
-Neden?
-Sen karıştın çünkü.
-Nasıl yani?
-Nasıl anlatılır bu.... Eylül... Jülide'nin mutluluğu olacaktı. Tam bir hayali karakter. Kusursuz gibi... Ama başından beri onda tarif edemediğim bir şeyler vardı. Seni hatırlatacak bir sürü şey vardı. Yanlış anlaşılacak bir şey yok. Çünkü o senden baya farklıydı da. Sevimli, anlayışlı, sevdiğinde göze alamayacağı bir şey olmayan, cesur biri. Senin zıttın ama fazla Polyanna oldu galiba. Sonra ismi bile batmaya başladı. Sana benzeyen her tarafından nefret ettim. Mutlu sonları olamadı yani. Ve Eyşan... Hikaye onun etrafında dönmeye başladı. Ne kadar gidersem gideyim onun yanında buluyordum kendimi. Jülide'yi bu kadar etkilenmemesi gerekiyordu.
-Karakterler senin elindeydi.
-Benim elimdeydi... Doğru... Onu hep batıyorumki buradayım yine.
-Ne yönden?
-Her yönden. Senden nefret etmemek için tüm nefreti içime çektim. Sonra kendimden nefret ettim. En küçük düşünceyle çıldırdım. Sonra senden nefret etmeye başladım çünkü hiçbir şeyi doğru yapamadın. Güvendim. Güvenim boşa çıktı. Sevdim, sevdiğimle kaldım. Birçok şey yanlıştı.
-Yanlış..., tamamlamak istedi ama Jülide izin vermedi.
-Shhh bir hayaletsin sen başından beri olduğu gibi. Konuşamazsın, savunamazsın, inkar edemezsin... Haklıyım biliyoruz. Keşke olmasaydım diyorum bazen biraz yanlış olup, sen haklı olsan diyorum. Ama seni kendime savunamıyorum artık. Savunmayada gerek yok galiba. Geçmişsin geçmişte kalman gerekiyor. Çoğu şeyi hallettim kafamda aslında aşk gitti, sana olan saygım bile gitti. Ama nefret... O bitmiyor. Seni affetmeyi çok isterdim ama sanırım o ihtimali çoktan es geçtik.
-O ihtimali geçtiysek neden buradasın?
-Çünkü ben o Jülide değilim. Düştüğümde Jülide gibi beni kaldıracak kimse yoktu. Yalnızdım. Sen vardın bir tek. Dünyam sendin. Bu da beni daha vahim bir duruma sürükledi galiba. Ne zaman bir şeyi çözemezsem sana gelmek istedim. Sen daha felaket bir şekilde kapattın kapılarını yüzüme. Önce gelme dedin sonra arama dedin. Kaldım öylece. Bırakmak istedim... (Sigarasını bitirip çöpe attı. Derin bir nefes aldı.) Bırakamadım. (Sustu kafasını eğdi) En kötüsü neydi biliyor musun? Sen beni çok kolay unuttun... (Eyşan bir şey diyemedi.) Nasıl unuttun harbiden beni?
-Jülide
-Ben seni unutamazken, sen nasıl unuttun?
-Öyle değil...
-Öyle... Öyle... Ama bunun pişmanlığını yaşayacaksın bir gün
-Kafamı duvarlara vuracağım yani, dedi alaycı bir tavırla.
-O kadar umursayan biri değilsin. Duygusuzsun ama bir gün anlayacaksın.
-Neyi?
-Seni benim gibi seven birini bulamayacaksın (Eyşan oflayıp geriye yaslandı, Jülide'den kaçırdı bakışlarını, Jülide ise ona dikmişti bakışlarını) Kimse sevemeyecek seni benim gibi ben senin için kendimi bitirdim ama başka biri bunu yapmayacak, kimse sana hikayeler yazmayacak, kimse sana benim gibi aşkla bakmayacak, kimse senin saçmalıklarına benim kadar katlanmayacak. Belki onlara benim gibi davranmayacaksın kim bilir, dedi Jülide. Başını öne eğdi. Bunun düşüncesinde kaldı bir süre. Eyşan ona döndü.
-Kimsede seni ben gibi sevemez, dedi Eyşan. Jülide gülmeye başladı.
-Sevemez mi? Emin misin? Müthiş değilim ama emin ol beni senden daha çok sevebilirler. Beni senden çok daha güzel bir şekilde yalansız, oyunlar olmadan sevebilirler. Hem sen beni sevmedinki. Ben senin için hiçtim. Arkadaşlarından kaçı beni biliyor? Ben cevap vereyim: Hiçbiri. Beni sakladın, belki benden utandın. Bu sevmek değil. Cesaretin yoktu. Aşk cesarettir bir nevi. Sen bana aşık değildin.
-Beni küçümsüyorsun. Hem o zaman niye devam ettin? Gidebilirdin.
-Çünkü ben sana deli divane aşıktım beni sevmemeni göze aldım. Birçok şeyi göze aldım. Ailemi karşıma aldım. İnsanları karşıma aldım. Sen? (Eyşan sustu denize döndü.) Cevap yok beklediğim gibi. Haklısın desene. Seversin. (Eyşan sinirli bir şekilde Jülide'ye döndü.) Öyle bakma. Söylediğim her şey doğru sende biliyorsun.
-Bazı yerlerde haklısın
-Bazı yerlerde?
-Öyle
-Aldattın beni (Eyşan üzgün bir şekilde ona baktı. İnkar etmek istedi ama hiçbir şey demedi.) Öyle işte. Bende delirdim. Gecenin bu saatinde, burada olmayan biriyle konuşuyorum.
-Ben hep burada olacağım
-Onu biliyorum ben senin hayaletinle, sen benimkiyle boğuşup duracağız. Ama güzel olan ne biliyor musun?
-Ne?
-Bir daha yenilmeyeceğim sana. Nefretim kontrolü ele aldı. Belki o da bırakmıştır bazen onu bile hissetmiyorum. Yenilebileceğim bir sevgide yok. Kafamda karmaşlarla kalmayacağım. Sana dönmeyeceğim.
-Bu güzel senin için galiba, dedi Eyşan inanmayan bir tavırla.
-İnan bana. Artık mutluluğum senin ellerinde değil. Buraya gelirken dükkanını kapatıyordun. Yanında o vardı. Gülerek bir şey konuşuyordunuz. Mutlu görünüyordun. Gülümsüyordun ona ve ben senin mutluluğunla mutlu olamadım. Senin mutluluğun benim boğazıma düğümlendi. Kıskançlık değil bu. Ama benim mutsuzluğum üzerine kurduğun o dünya adil gelmiyor bana. Acı çekmeni istedim o an. Çünkü sen bunu haketmiyorsun. Ben hakkediyorum demiyorum ama sen haketmiyorsun.
-Ben kötü biri değilim, dedi Eyşan. Jülide yine güldü.
-Sen çok kötüsün Eyşan (dedi Jülide, çok ciddi bir şekilde.) Ama bunların bir önemi yok artık. Sen gittin ben biraz bittim. Yeniden doğmanın vakti geldi.Jülide kalktı. Ona baktı. Eyşan'da silindi oradan usulca. Onla beraber bir damla gözyaşı düştü Jülide'nin yanaklarına. Denize döndü. Sildi gözyaşını. Gülümsedi. Mutsuzluk devri kapanmalıydı 3 yıllık bir savaşın ardından. Yazdıklarını aldı bir eline, diğer eline çakmağını. Ve yaktı. Onları o şekilde izlemek hem acı verici hemde rahatlatıcıydı.
Konuşma boyunca cebinde tuttuğu kolyeleri çıkardı. Birinde ay birinde güneş vardı. Birbirlerini tamamlıyorlardı. Kolyeyi ona verdiği gün hatırlıyordu, geri Jülide'ye verişinide... Jülide denize atmak istedi ama yapamadı. Banka bıraktı öylece. Öyle olmamış mıydı zaten? O ona ait değildi ve başka biri gelip onu almıştı. Öyle olsun istedi.
Sahil boyunca yürüdü. Bir hikaye mutsuz bitmişti ama yeni bir hikayeye doğru yürüyordu bilmeden. Bildiği, inanmak istediği tek şey bu sefer mutluluğun onu bulacak olmasıydı...
🙃
Eveeeetttt biraz karıştı olaylar ama Jülide'yi bazı acılardan, eski olaylardan kurtardık bu bölümle galiba. Jülide'nin daha mutlu olduğu başka bir hikayede görüşmek üzere 🤗
🙃
