1

1.3K 21 1
                                    

Jülide nöbetin sessiz anında kendini gizli köşesine çekmişti. Elinde her zamanki soğumuş kahvesiyle, karşısında küçülmüş ışıklardan ibaret şehri izliyordu hastanenin çatı katından. Ayak sesini duyuyordu mekanından kovulmak üzereydi, birkaç derin nefes alıp kendi çıkmak üzereydiki onu gördü.
"Kahve? Seninik! soğumuştur diye düşündüm." dedi Eylül tüm sevecenliğiyle.
"Nereden bildin burada olduğumu?" dedi Jülide.
"Bulunması zor biri değilsin, ama ulaşılması zor birisin şu merdivenler ölüm" dedi gülümseyerek ve kahveyi Jülide'ye uzattı. Jülide alırken parmakları değdi. Eylül'ün yüzünde farklı bir gülümseme oluşmuştu. Gözlerini ayırmadan birbirlerine baktılar. Eylül hafifçe yaklaştı.
Jülide kafasını başka yöne çevirip "Jülide ne demek biliyor musun?" Kadın kafasını iki yana salladı hayır dercesine.
Jülide devam etti: "Karmakarışık demek. O karmaşada boğulma".
Eylül gülümsedi "Bu gözler bana böyle güzel bakarken boğulmama izin verir mi acaba?"
Jülide kadının kendine olan güvenine hayrandı. Hissediyordu aralarındaki çekimi. Ona kapılmamak imkansızdı ama korkutucuydu da. Gerçekten cesareti var mıydı aşka? Boğulmadan onu boğmadan sağ çıkarlar mıydı bu karmaşadan. Denemeye değer miydi?

Jülide Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin