4

411 22 3
                                    

Jülide yorucu bir günün ardından evinde rahat koltuğuyla bütünleşmişti. Önüne gelen aşk temalı bir filmi açmıştı ses olsun diye. İzlemeye mecali yoktu ama göz ucuyla bakıyordu arada. Bir sahnede başrol karakterler ayrılık konuşması yapıp ağlamaya başladı. O anda kapattı Jülide. Her şey zaten bu kadar üzücüyken kendine birde bu saçma filmle bunu yapmamaya karar verdi. Neden herkes ayrılmak zorundaydı hemde severken? Neden insanlar birbirlerine bir şans vermiyordu veya birbirleri için savaşmaktan vazgeçiyordu hemen. Bunları söylerken onunda aynı şeyi yaptığı gerçeği apaçık ortadaydı. Kimseye bir şans vermemişti uzun zamandır. Kendine yarattığı izole dünyada yaşıyordu. İnsanlara yabancıydı. Kimsenin onu sevmesine izin vermiyordu. Belki korkuyordu belki kendini cezalandırmanın bir yoluydu bu onun için. Ne zaman son bulurdu? Nereye kadar böyle giderdi? Hissettiği şeyleri baskılamakta acı değil miydi?
Bir anda düşüncelerin içinde boğulmuştu. Onu bu hale getirenlere kızgındı. Ve onlardan biride oydu. Acı ama gerçek buydu.
Doğruldu, yansıması karşısındaydı. Gerçekten eskiden ilerde olmayı hayal ettiği kadın mıydı? Yaşamak istediği hayatı mı yaşıyordu yoksa sadece yaşamak için mi yaşıyordu?
Şimdi ne istiyordu?
Aklına gelen tek bir şey vardı ve bu onu harekete geçirdi. Kalkıp kendine çeki düzen verdi.
Arabasına bindi ve önce bir pastaneye uğradı ve sonra hastaneye...
Servise çıktı. Daha erken olmasına rağmen sessizdi etraf. Hastalar odasına çekilmiş, personeller dinlenmek için buldukları yerlere geçmişlerdi. O da doktor odasındaydı. Bilgisayarın başındaydı. Geldiğini fark etmemişti. Bu sefer onu yakalayan Jülide olmuştu. Kapıdan biraz izledi. Odaklanmıştı Eylül bir şeyler okuyor gibiydi. Jülide aldığı tatlıyı masaya koydu. Eylül bir anda aşırı irkildi. Kalbine gitti eli, derin nefes aldı. Kendini topladı hemen:
"Kalbime indiriyordun ya" dedi. Jülide güldü:
"İnsanlara sessizce yaklaşmak çokta iyi değilmiş değil mi?" dedi
"Sen benim o hallerime alıştın bence ama ben Jülide Kara'nın bu haline alışık değilim . Ayrıca ne işin var senin bu saatte burada?" dedi.
"Canım tatlı çekti, sonra sen geldin aklıma öyle geldim işte" dedi çekinerek ve bir an önce bir bahane atıp konuyu değiştirmek istercesine.
"Seni özledim demenin farklı yolu oluyor bu galiba." dedi Eylül gülümseyerek. Eylül'ün açık sözlü olması Jülide'yi etkiliyordu. Kendine güveniyordu ve düşüncelerini direkt dışa vurmaktan çekinmiyordu. Jülide'de sözünü esirgemezdi çoğu zaman, açık biriydi ama bazı şeyleri yavaşlaması gerekiyordu.
"Trileçe aldım seversin umarım." dedi konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Eylül gülümsedi
"Kim sevmez?" dedi.
Kadın içecek bir şeyler getirdi. Oturdular. Servis onların şansına çok sessizdi. Konuştular, konu açıldıkça açılıyordu. Birbirlerini tanımak için ellerine geçen ilk fırsatlarıydı. Akıllarına ne geldiyse onun hakkında konuştular. İkiside yabancılık hissetmiyordu, sanki yıllardır tanıyorlardı birbirlerini. Gülüşleri yüzlerinden hiç düşmedi sohbetleri boyunca. Sonra duraksadılar bir an. Gülümsemeleri yerini hafif ciddiyete bıraktı. İkiside gözlerini ayırmıyordu birbirinden. Jülide onun gözlerinde, ruhunda kaybolmuştu. Bu hisse o kadar yabancıydıki bu onu korkutuyordu. Eylül'de onu çeken tarifleyemediği bir şey vardı. Dokunsa sanki... Sanki...
Bir anda kalktı yerinden:
"Gitsem iyi olacak galiba. Teşekkürler bana ayırdığın zaman için." dedi.
"Ben teşekkür ederim" dedi Eylül ve Jülide kaçar gibi uzaklaştı oradan.
Eylül gülümsedi, koltuğa uzanıp iç çekti :
"Ah Jülide ahh"

Jülide Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin