Mert ve Jülide oturdular öyle biraz. Jülide'nin ağzını bıçak açmıyordu. Mert'im omzuna başını koymuş düşünceleri ile boğuşuyordu. Her şey neden bu kadar ağır geliyordu ona bilmiyordu. Yıllar önce yaşadıklarının etkisi biraz hafiflemiş olmalıydı ama onların altında ezildiğini hissediyordu. Gerçek aşk unutulmaz olandır derler. Buna hak vermeye başlamıştı. Belki bu çukurdan hiç çıkamayacaktı ama insanlar bir şekilde devam ediyordu. Gerçekten öylece duygularından kurtulup devam mı ediyorlardı yoksa saklamakta çok mu iyidiler. Jülide yalan söyleyemezdiki... Yani sadece sevdiklerine söyleyemezdi. Söylerse sevgi sadece bir kelimeden ibaret olmaz mıydı?
Düşüncelerinden sıyrılıp Mert'e döndü:
-Sence onu orada bırakıp gitmek istemem beni kötü biri yapar mı?
-Zannetmem yaşadığın onca şeyden onun seni hiçbir şeyiymiş gibi bırakamasından sonra bunları geride bırakıp orada onu iyileştirmeye çalışman seni iyi yapar Jülide
-Niye öyle hissetmiyorum?
-Bu senin sorunun çünkü. Her şeyi kafanda büyütüp kendini kötü karakter çıkarmayı seviyorsun. Kötü değilsin Jülide sadece fazlasıyla kırılmışsın
-Bu parçalar tekrar toparlanır mı başka birini kesmeden?
-İstersen neden olmasın
-İstiyorum ama olmuyor gibi Mert. Ben çabaladıkça sanki her şey tekrar başa dönüyor gibi. Geçenlerde onu görmeye gittim. Kocasıyla tartışıyorlardı oraya gittiğimde, kocası çıktı. O geldi. Veda konuşmamı yaptım ve çıktım her şey bitmiş gibiydi. Ama şu an o yukarıda benim serviste yatıyor. Ben hala onun olduğu rüyalar görüyorum. Söylesene nasıl bitecek bu?
-Selin'i hatırlıyor musun?
-Üniversitede ilk aşkın olan Selin mi?
-Evet, (Derin bir nefes aldı Mert. Yeni bir sigara yaktı) ondan sonra bende toparlayamadım biliyorsun. Çok sevmiştim. Ama hayat devam ediyor. Bazı insanlar giriyor hayatımıza ve izleri yıllarca bizi takip ediyor. Kurtulamayacağını düşünüyorsun ama o izlerin seni ne kadar yaralandığını anlayınca o yükü sırtında taşımak istemiyorsun Jülide. Sevgi gidiyor zamanla atıyorsun içinden onu. Ama o içindeki nefret var ya yerini o alıyor. O nefreti bırakıp hiçbir şey hissetmediğin gün rahatladığın gün oluyor. Bırak. Evlenmiş, hamileymiş... Bırak... Bunlar olmamalı seni üzen. Kendine çektirdiğin acıya bak, değer mi? Onun için değer mi?
-Değmez... Haklısın. Sağol Mert her şey için
-Bu teşekkür olayını hiç aşamayacağız değil mi?
Gülümsedi Jülide. Başını hayır dercesine salladı. Mert:
-Şöyle güleceksen aşmayalım hiç, dedi ve o da gülümsedi.
Mert evine, Jülide'de servise çıktı.
Sabah olduğunda hocalarla ve öğrencilerle vizite çıktılar. Onun odasına da girdiler. Uyanıktı. Göz göze geliyorlardı arada. Jülide Mert'in dediklerini hatırlayıp başka tarafa yöneldi. Ama içinde bir huzursuzluk vardı. Eylül... Onunla konuşmalıydı. Hemen mesaj attı vizitten sonra çatı katında buluştular. Eylül gülümseyerek geldi yanına ve ona sarıldı:
-Günaydın hayatım. Fena dağılmışsın, Jülide'nin dağılan saçlarını düzeltti.
-Günaydın, yorucu bir geceydi. Sen her zamanki gibi güzelsin ama.
Eylül gülümsedi, gamzesi kendini gösteriyordu.
-Teşekkürler, dedi utanarak.
Jülide bu duruma hala o hiçbir şeye lafını esirgemeyen cesur kadın onun iltifatıyla kızarıyordu. Bu tarifi imkansız bir duyguydu. Jülide biraz kendini toplayıp konuya girdi.
-Eski sevgilim geldi dün. Hamileymiş kanaması olmuş.
-Eski sevgilin?
-Birkaç yıl önce beraberdik ama söylemek istedim. Yalan söylüyor gibi ya da bir şey saklıyor gibi olmak istedim.
-Anladım. Bu dağılmanın sebebi birazda o mu peki?
-Yani, sayılır
-Ona karşı bir şey şeyler hissediyor musun peki?, dedi ve hafifçe geri çekildi.
-Hayır, dedi Jülide kendinden emin bir şekilde.
Eylül rahatlamış gibi durmuyordu. Jülide elinden tuttu.
-Ona duyduğum nefret hala var. Çünkü ilişkimizin bitmesini ben istemedim. O bitirdi ve gitti. Yıllarca bu dağınıklığı toplamaya çalıştım ve bu nefret gittikçe büyüdü. Hatta geçen hafta onu görmeye gittim. Veda etmek istedim. Yıllardı yapamadığım vedayı yaptım. Aslında bunu sana borçluyum. Hayatıma girmen son birkaç yılın en güzel şeyiydi. Eylül ben sana aşık oldum. Ve bu geçmişin bunu mahvetmesini istemiyorum.
-Hepimizin bugüne dokunan bir geçmişi var. Eğer sen bundan kurtuldum diyorsan sana inanıyorum ama aynı zamanda bu dürüstlüğü bozmamanı istiyorum. Ona en ufak hislerin varsa beni bu durumun içine sokma Jülide lütfen.
-Yapmam... Yapamam sana bunu.
-Güzel...
Beraber aşağı indiler.
Eylül servise geçti. Odaya girmek istemedi. Kerim'i görmek istemiyordu. Hasta odasına girip etkinlik saatinde onlara eşlik etti. Kafasında Kerim'in dedikleri dönüyordu. Jülide ile arasındakiler çok hızlı gelişiyordu. Kendini kaptırmıştı. Ama ona güvenebilir miydi gerçekten? Güven öyle hemen olan bir şey değildi. Dedikleri gerçekten doğru muydu? Unutmuş muydu? Eylül bu karmaşadan kendini çıkardı. Eğer doğruyu söylemiyor olsaydı hiç bahsetmezdi bundan. Saklayabilirdi ama Jülide bunu yapmamıştı ona açık bir şekilde bunu söylemişti. Kerim'in sözlerinden etkilenmemeliydi. Bu kıskançlık duygusu ve bir yandanda aldatılma korkusu çok fena geliyordu üstüne...
