14

201 20 0
                                    

Jülide yine oradaydı. Beyaz duvarlar vardı. Kendi alanında güvende miydi? Ama hayal etmiyordu kontrolün onda olduğunu hissetmiyordu. Bir uğultu vardı. Soğuktu. Sandalyeye oturdu ne yapması gerektiğini biliyormuşçasına ama hiçbir fikri yoktu aslında. Kadının etrafında dolanıp o sinir bozucu kahkahasını atması gerekiyordu ama hiçbir şey olması gerektiği gibi değildi Jülide'ye göre. Rüyaydı bu sonuçta olması gerektiği gibi olmazdı hiçbir zaman. "Uyan Jülide" diye seslendi kendine. Gözlerini sımsıkı kapatıp o uğultuyu duymamak için kulaklarını tıkadı. Daha sonra bir elin sıcaklığını hissetti ellerinde. Kafasını kaldırdığında o oradaydı. Bitkin bir hali vardı. Jülide ellerini geri çekti hemen. Kadın çok yavaş ve yorgun adımlarla karşıya oturdu. Jülide bir şeyler duymayı bekliyordu ama kadın suskun bir şekilde bakıyordu boşluğa. "Ne oluyor" dedi Jülide. Kadın ona döndü donuk bakışlarıyla. Sessizliğini biraz korudu. Gözleri doluyor gibiydi. "Seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi Jülide?" dedi. Sesi o kadar çaresiz geliyordu ki Jülide ne diyeceğini bilemedi. Ona acısa mı acımasa mı bilemiyordu. Geçmişte o Jülide'ye pek acımamıştı bunu biliyordu. Ama Jülide aynı şeyleri ona yapabilir miydi? Jülide öyle biri değildi. Normalde herkese sinirlenir, kızar, bağırır çağırırdı. Sinirliliği genetiğinde vardı. İlk defa hayatında birine böyle olmamıştı, bu yanını saklamıştı. Sadece ayrılıklarında direnmek için göstermişti kendini. Yani önce onun kalbine yenilmişti bu yanı sonrada onun kalpsizliğinde erimişti. Neye niye savaşıyorduki... Bu savaşı ilk günden kaybetmişti. O günlere hatırladıkça öfke kaplıyordu içini.
"Sen sevmek nedir bilir miydin?" dedi sertçe Jülide. "Sen beni sevmedin. Sevseydin şu an bu durumda olmazdık." dedi. Sesi titriyordu.
"Jülide ben seni çok se... "  diyecektiki Jülide bir anda "Kes!!!" diye bağırdı. Ayağa kalkıp sinirle dolanmaya başladı.
"Ben senin için ailemi karşıma aldım. Ben senin için her şeyden vazgeçmeye hazırdım. Sen beni bıraktın. Hemde öyle bi bıraktınki ben hala enkazında yuvarlanıyorum." dedi gözleri doluyordu. Kendini toplayıp ona yaklaştı. Gözlerinin içine baktı.
"Sen benim kimseye açmadığım en iyi yanımı gördün. Sana tamamen savunmasızdım. Çünkü sana güvendim. Sen beni aynı yükseklikten defalarca bıraktın. Sen benim en iyi yanımı zehirleyip gittin. Güvenmiş... Bende öyle bir şey kalmadı. Sen bende ne kadar güzel bir şey varsa ya yıktın ya zehirledin ya da seninle götürdün. Ve bana beni sevdiğini mi söylüyorsun? Bu sevgi değil... Sen beni hala öldürürken bana sevgiden bahsetme. Sakın! Sakın bana sevgiden bahsetme. " dedi titriyordu sesi. Gücünü kaybediyordu. O oda yıkılıyordu sanki. Ayağındaki zemin sanki kaydı ve düştü...
Bir anda irkilerek uyandı. Derin derin nefes alıyordu. Eylül uykusu hafifti. Jülide'nin kalkamasıyla o da uyandı. Jülide panik atak geçiriyor gibiydi. Kalbinin hızını hissediyordu. Sanki nefes alamıyordu. Eylül Jülide'nin başını ona doğru çevirdi. İsmini seslendi Jülide ona bakınca "Sakin ol... Sadece bir rüyaydı.... Yanındayım... "  dedi. Hafifçe yanaklarını okşadı. Tekrarlıyordu yanında olduğunu söylüyordu. Jülide birkaç dakika sonra kendine geldi. Eylül "İyi misin?" diye sordu endişeyle. Jülide evet dercesine başını salladı. Sonra başını omzuna koydu. Şimdi iyidi. Ama başka düşünceler aklına girmeye başlamıştı. Eylül'ün bu hallerini görüyordu onun için endişelendiğini, onu sevdiğini biliyordu. Ama kendisi hala bu rüyalardan çıkamıyordu. Bunun Eylül'e haksızlık olduğunu düşünüyordu. Jülide kendisinin bozulmuş olduğuna o kadar çok inanmıştıki kimseyi haketmediğini düşünüyordu. Eylül'de bunlardan biriydi. Onu çok seviyordu. Ve bu tamamen gerçekti. Onu o acilde ilk gördüğü günden beri onun kalbine aşık olmuştu. Sonra kader yollarını bir araya getirmişti. Her şey çok güzeldi. Ama korkuyordu. Her şeyi mahvetmekten, kendi lanetini ona geçirmekten korkuyordu. Gözleri doluydu ama onun yanında ağlamak istemiyordu. Onun bunu görmesini istemiyordu. Hissettirmeden sildi gözünden düşen bir damlayı. Geri çekildi yavaşça. Ayağa kalktı.
"Geceyi böyle uyuyarak ve böyle uyanarak mahvettiğim için özür dilerim." dedi. Eylül ayağa kalkıp ona yaklaştı. Yanağını okşadı
"Saçmalama, iyi ol yeter. Ayrıca çok tatlı uyuyorsun bundan bir şikayetim olamaz" dedi gülümseyerek.
"Ben gitsem iyi olacak galiba" dedi Jülide. Eylül kaşını çattı.
"Gecenin üçünde seni bırakacağımı sanmıyorsun değil mi?" dedi.
"Ama..." demeye kalktı ama Eylül araya girdi.
"Şhhh devamını duymak istemiyorum. Aması yok. Sadece şu koltukta uyumayalım yeter her yerim tutuldu." dedi. Jülide çekingen gözlerle ona bakıyordu.
"Merak etme yatağım ikimiz için yeterince büyük. Ayrıca ısırmam... Yani bazen..." dedi Eylül. Jülide'nin eline tutup yatak odasına götürdü.
"Sağ, sol?" dedi.
"Fark etmez" dedi.
"Güzel cevap çünkü sağda yatmak tercihim." dedi Eylül. Jülide çekingen bir şekilde sol tarafa geçti. Karşı karşıya uzandılar. Gözlerini ayırmıyorlardı birbirinden. Eylül Jülide'nin öne düşen saçını geriye itti. Yaklaşıp dudağından öptü. Jülide hafiften kendini geri çekti." İyi geceler" diyip arkasını döndü. Kafasındaki sesler onu rahat bırakmıyordu ve haklıydılar onu haketmiyordu. Eylül hafifçe Jülide'nin omzuna dokundu. "Efendim" dedi Jülide. "Sarılmak serbest mi?" dedi ponçik bir ses tonuyla. "Serbest" dedi Jülide. Eylül yaklaşıp sarıldı arkasından. Jülide elini tuttu hafifçe. O anda kafasındaki sesler sustu sanki. Sakinleşmişti. "Belki" dedi içinden. Belki...
Sabah Eylül erkenden uyanıp güzel bir kahvaltı hazırlamıştı. Beraber yiyip birlikte işe geçtiler.
Hastaneye girerken Kerim ile karşılaştılar. "Günaydın" dedi gülümseyerek onlara. Ama gülümsemesi düşmüştü bir anda. Jülide'nin üstündeki sweatshirte takılmıştı gözü. Eylül'ündü biliyordu. Bir şeyler hissediyordu ama böyle hızlı gitmesini beklemiyordu. Kıskanmıştı. Eylül'e olan hisleri hala vardı. Böyle görünce zor olmuştu onun için. O yüzden sessizliği tercih etti. Garip bir sessizliğin ardından, Eylül Jülide'ye "Görüşürüz" dedi ve asansörden  Kerim ile indi.
"Jülide hakkında denenleri biliyorsun değil mi?" dedi.
"Anlamadım?" dedi Eylül sinirle.
"Çok tekin biri değil bence." dedi Kerim.
"Saçma şeylere inanma sen." dedi sertçe.
"Ben senin için diyorum." dedi.
"Deme! Kendi yaşamımdaki insanları iyi kötü halleriyle görüp seçebilecek yaştayım. Kimseden akıl almaya ihtiyacım yok." dedi.
"Yanlış insanları hayatından çıkardığınında farkındasındır umarım." dedi.
"Sanmam, ne kadar doğru karar verdiğimi her gün biraz daha görüyorum" dedi ve hızlı adımlarla uzaklaştı onun yanından.

Jülide Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin