1. BÖLÜM - KADER YOLLARI

1.5K 119 223
                                    

Şarkılar:

Heart of Darkness - Secession Studios
Renegade - Aaryan Shah
Empire - Tommee Profitt

Hayatta insanın kendisini, yerini, amacını sorguladığı zamanlar olurdu. Neden bu dünyaya geldiğini, neden hala hayatta olduğunu, nihai amacını düşünürdü.

Her şey anlamsız geldiğinde bazen durup olaylara dışarıdan bakmak insanın bazı şeyleri daha kolay kavramasına yardımcı olabilirdi. Fakat bazen öyle zamanlar olurdu ki hayatınızı şekillendiren iplere dışarıdan baksanız da bir anlam veremeyebilirdiniz. O ipler o kadar karmakarışık olurdu ki onları çözmek şöyle dursun, açmaya çalışırken sadece daha da dolandırırdınız. Her şey daha da karışır, ipler kopacak kadar sıkı bir şekilde birbirlerine dolanırdı. İpleri nasıl çözmeniz gerektiğini bilmediğinizde acı acı durur, ağları izler ve her şeyi akışa bırakmaktan başka bir şey yapamazdınız.

Hayatı akışa bırakmak, olacak her şeyi önceden kabullenip onlara bir itirazınızın olmaması gibiydi. Başa gelecek şeyleri akışına bırakmayı, kızgın sularıyla hırçınca köpüklerini köpürten ve içine düşen her şeyi boğan bir nehre benzetirdim. Nehri görürdüm, karşı tarafa geçebilmek için o nehre girip karşı kıyıya yüzmek gerekirdi ama nehre adım bile atsam beni hemen hırçın sularına çekip boğacağını bilirdim. O yüzden, boğulmamak ve oradan oraya sürüklenmemek için yerimde, kıyıda durur kıpırdamazdım. Ne karşıya nehre dalıp geçmeye çalışırdım ne de hayatımdaki kontrol edemediğim olaylar o azgın nehir gibi coşarken onları düzeltmeye çalışırdım. Çünkü öğrenmiştim: Hırçın nehri sakinleştiremezdim, o ipleri çözemezdim.

Bu yüzden akışına bırakır, her şeyi öylece izlerdim.

Bazı insanlar başlarına gelecekleri kontrol edemezdi. Hatta olaylara yetişmezdi. Ben o insanlardandım. Hiçbir şeyi kontrol edemiyordum, anlamadığım bir sürü olay başıma gelirken onları engelleyemiyor, çözemiyordum. Elimden gelen tek şey onları sorgulamak oluyordu. Başıma gelenlerin beni yönlendirmesine izin vermek zorunda kalıyordum çünkü başka bir seçeneğim yoktu. Bana hiç seçme hakkı verilmemişti. Başıma gelenleri kabullenemiyordum ama reddedemiyordum da.

O nehrin ucunda durup, ona adımlamasam da bazen dalgalar öyle hırçın olurdu ki ayaklarıma çarpmaya başlardı. Su bana değmesin diye gerilerdim ama su bu sefer çok daha büyük bir şekilde kıyıya vururdu. O kadar şiddetli bir şekilde bedenime çarpardı ki dengemi kaybeder, nehre düşmeye başlardım. Su beni kendisine çekip boğardı. Bu ağları çözmeyip sadece izlerken iplerin size de dolanması ve sizi boğması gibiydi.

Tam olarak böyle bir olay yaşamıştım. Aslında şu ömrüme kadar olan yaşantım hep böyle geçmişti.

Bir şeyleri kontol edemiyor, engelleyemiyor olduğumdan öylece izleyip akışına bırakmışken hırçın su beni durduk yere kendine çekip boğmaya başlamıştı. Ağ, iplerini sımsıkı boynuma sarınca nefesimi kesmeye başlamıştı. Her iki olayda da ip derimi tahriş edip keserken, su genzimi doldururken boğulmamak için çırpınıyor da çırpınıyordum.

Şimdi boğulmamak uğruna çırpınmaya devam ederken camın önünde durmuş sokağın karanlık yoluna bakıyordum. Sabah yağmur yağdığından dışarısının nemli olduğunu suyun binalardaki kurumuş çizgilerinden, yolun döşeme taşlarının arasına sıkışmış su birikintilerinden görebiliğimden anlayabiliyordum.

Güneş kaybolmuş, onun yokluğunu fırsat bilip gökyüzünün tahtına oturmuş yarım ay sokağa yansıyor oradan da camıma silikçe vuruyordu. Ay ışığının vurduğu sokak dışarının pisliğini daha da açığa çıkarıyordu. Ay ışığı biraların kırılmış şişelerine, berbat koktuğuna emin olduğum siyah çöp poşetlerine ve az önce koşup karanlık bir köşeye sindiğini gördüğüm fareye yansıyordu. Olduğum semt hiç tekin olmayan ve oldukça tehlikeli bir yer olduğundan burada da iğrenç insanların takıldığı su götürmez bir gerçekti. İnsanlar peşlerinde pisliklerini bırakıyor, daha beter pislikleri böyle yerlerde yapıyorlardı.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin