2. BÖLÜM - HİSSETMENİN VE HİSSETMEMENİN ARAFI

882 95 165
                                    

Şarkılar:

How Soon Is Now - AG, Dresage
Hepsi Geçti - Melike Şahin

Kaderimi çizen yollardan birinde yürüyordum. Yolun etrafında fırtınalar, hortumlar oluşuyordu ve bu afetler beni yıkmaya, yolumdan sapmama sebep olmaya çalışıyordu.

O afetleri engelleyemezdim ama elimden geldiğince ilerlediğim yoldan sapmamaya gayret edebilirdim.

Gerekirse fırtına çok şiddetlendiğinde, uçmak üzere olduğumda durur ve bir ağaca sıkıca sarılırdım. Tek umudum hırçın rüzgarların ağacı kökünden sökmemesi olabilirdi. Fırtına dinince aynı yolda yürümeye devam ederdim. Gerekirse etrafı sel basarken suyun üstünde çaresizce sürüklenmek yerine yolumu kaybetmemek için suyun içine açık gözlerle dalar, yanan gözlerimle akıntının ters tarafına büyük bir güçlükle yüzmeye çalışırdım. Yeter ki yolumdan sapmayayım. Sel eninde sonunda bitecek, sert rüzgarlar dinecekti.

Kolay olmayacaktı. Ama kolay olacağını söyleyen de yoktu zaten.

Bir yola sapar ve her şeye rağmen o yolun sonuna, nihai amacınıza ulaşmak isterseniz o yolun zorluklarını önceden göze almanız gerekirdi. Almazsanız, hazırlıksız yakalanırdınız. Ve ben, hazırlıksız yakalanmaktan çok yorulmuştum.

Deniz mavileriyle kömür karası gözlerimin bakışması asla bitmeyecek gibiydi. Bana öyle bir bakıyordu ki aklımdan geçen her düşünceyi okuyor gibiydi. Oysa ben onun denizini okumaya çalıştığımda gördüğüm tek şey bulanık sular oluyordu.

O denize dalıyordum, yavaşça dibe doğru yüzmeye başlıyordum. Su başlarda o kadar bulanık oluyordu ki etrafımda görebildiğim tek şey bulanık, mavimsi ve grimsi bir renk oluyordu. Koyu mavi gözlerinin ilk aşaması bulanık bir denizdi.

Dibe doğru yüzmeye devam etmemle su artık bulanık olmaktan çok yapışkan oluyordu. Burnuma ağır bir koku gelirken neyin içinde yüzdüğümü anlamaya çalışıyordum. Yapışkan şeyin içinde yüzmeye devam ettikçe burnumdaki su baloncukları fokurdamayı bırakıyor, burnumu tıkamaya başlıyordu. Koku gitgide ağırlaşıyordu. Neyin içinde yüzdüğümü, dibe doğru ilerledikçe daha rahat seçebildiğim koyu kırmızı renkle kavrayabiliyordum. Onun koyu mavi gözlerinin ikinci aşaması kandı.

Durmuyordum. Güç bela gözlerinin en içine, denizin en dibine ilerlemeye devam ediyordum. Ben dibe daha da battıkça etrafımı çevreleyen kızıl renk gittikçe kararıyor, kapkaranlık bir siyah beni kendine hapsediyordu. Artık ne yüzebiliyor, ne dibe daha da ilerleyebiliyor ne de yüzeye çıkabiliyordum. Öylece kalakalıyor ve çırpınıyordum. Siyah su ağzımdan, burun deliklerimden giriyor, beni kendi içimde bir bataklık haline getirmeye başlıyordu. Ağırlaşan bedenim gittikçe cansızlaşırken başım hafifçe önüme düşüyordu. Onun koyu mavi gözlerinin son aşaması karanlıktı.

Gözleri beni boğuyordu.

Sudan çıkmış bir balık gibi göz kapaklarımı birkaç kez kırpıştırdım. Gözlerimi ondan kaçırırken bunu yapmasam cidden boğulacak gibi hissetmekten alıkoyamamıştım kendimi. Zemine bakıp ağır ağır nefes aldım. Onun bir şey demesini beklesem de susuyordu.

Onun denizinin içine dalmanın intihar etmekten bir farkı yoktu.

Göğüs kafesim, nefeslerim düzenli bir hale girerken yavaşça kalkıp inmeye başladı. Korksam da kendimi onun karşısında zayıf göstermek istemediğimden tekrar ona baktım. Ona her seferinde yenilsem de teslim olan da yine bendim.

Bana az önce gözlerinin içindeki denizde olduğumu ve gittikçe boğulduğumu hissetmiş gibi bakıyordu. Alt dudağımı yavaşça ağzımın içine yuvarladım. Yüzümü ifadesiz tutmaya çalışsam da karşımda o varken bu gittikçe zorlaşıyordu.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin