Şarkılar:
The Choice - NINJA TRACKS
The Way (Instrumental) - Zack Hemsey
Thousand Miles - Tove Lo
Barber: Adagio for Strings - Samuel Barber
The Mad Devil - Rok Nardin
Hanedan - CVRTOON
Ruska - ApocalypticaHayatımızı şekillendiren kader ağlarımız örülü olurdu ezelden beri. Başımıza gelecek olanlar, yürüyeceğimiz yollar, yapacağımız seçimlerin sebep olacağı çatallanmalar... Her şey o ağlarda çok önceden belirirdi ve yaşamımızın tüm sırları orada saklanırdı.
Yaşam çok belirsiz bir sistemdi. Hiçbir zaman bir sonraki an ne olacağından kesinkes emin olamazdık hayatımızda. Tıpkı doğanın ta kendisi gibiydi bu, birden süregelen bir fırtına dinebilirdi ya da sessiz sakin okyanusta ansızın tsunami infilak edebilirdi. Yaşamımızda kötü giden olaylar aniden düzelebilir ya da düzgün giden her şey yekten paramparça olabilirdi.
Benim hayatım çoğu zaman paramparça haldeydi, düzgün gittiği zamanlar oldukça azdı. Özellikle son zamanlarda hayatımın örülü olduğu kader ağlarının karman çorman olduğunu, arapsaçından farksız olduğunu düşünüyordum. Fakat bu, şu an böylesine karışmış olan ağların ileride düzelmeyeceğini göstermezdi.
Ya da o keşmekeşin içinde iyi bir şeylerin olmadığını.
Bazı gerçeklerin, sebeplerin ve sonuçların fıtratımıza önceden kazındığına inanıyordum, hayatımızın en önemli parçalarından ibaret olacak kişilerin ve anların çok önceden kaderimize işlendiğine.
Artık sadece buna inanmakla da kalmıyorum üstelik. Bana öyle geliyor ki, bizim kader ağlarımız bir başkası ile bağlanıyor bir noktada. Ve ben, kendimce kaderime dolanan hem bir o kadar yanlış hem de doğru hissettiren o kişinin gözlerine bakıyorum şu anda. Koyu mavileri, tüm sınırlarımı aşmaya ve kalbime girmeye cüret etmemiş gibi bakarken bana; ben onun gözlerinin içine bakarken yalnızca denizini değil, birbirine dolanan kader ağlarımızı da görebiliyorum.
Sanki Marin'le hayatım her türlü bir noktada kesişmeye mahkumdu, bu dünyaya nasıl şartlar altında gelirsem geleyim olacak olan bir şeydi. Tüm reenkarnasyonlarımız bile birbirleriyle rastlaşacaklardı. Çünkü kader ağlarımız bir noktada birleşiyor ve birbirlerine dolanarak bir oluyorlardı.
O ağlar ileride kopar mıydı, nereye kadar nasıl şekilde daha da dolanırdı bilmiyordum ama şu an için birleştiklerinden emindim artık. Ama bu benim için geçerliydi. Marin'in bana nasıl olduğumu anlamaya çalışan aklı karışmış bakışlarına baktığımda, onun benim düşündüğüm ve hissettiğim şeylerden çok uzak noktalarda takılı kaldığını görebiliyordum.
Koyu mavileri anlık yine demin yanağıma süzülen ve kurumak üzere olan tek gözyaşına takıldıktan sonra tekrardan bakışlarıma tırmandı. Beni, bana en son söylediği ve benim cevap vermeme fırsat kalmayan "Seni sallamamı ister misin?" demesinden sonra sallamıştı. Beni zaafım olan salıncaklarda sallayarak tüm yaşlarıma dokunmuş, fark etmeden bir çocukluk hayalimi gerçekleştirmiş ve çocukluğumu iyileştirmek için bir adım atmıştı ama bunun farkında bile değildi. Ya da farkındaydı ama bu yaptığının ne kadar anlamlı bir şey olduğunu henüz anlayamıyordu. Neden gözlerimden bir damla gözyaşı döküldüğünü, neden savrulan yaprak gibi titrememek için kendimi zor tuttuğumu ve birden böylesine durgunlaştığımı bilmiyordu. Marin Kunter'in her şeyi bildiğini düşünsem de, sanırım konu ben olduğumda onun bile bilmedikleri oluyordu.
Dakikalardır sadece bakışıyorduk, karşılıklı ayakta duruyorduk ve gözlerimizdi birbirleriyle konuşan. Ama bu Marin'e yetmiyor olmalı ki bilmediklerini kendince aydınlatmak adına bana doğru bir adım attı ve aramızda mesafeyi azalttı. "Lamia, neden öyle bakıyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
General FictionHazal, yaşadığı bir olay üzerine yıllardır zorla tutulduğu yerden kaçmak zorunda kalır. Hiç beklemediği bir anda karşısına çıkan ve bazı şeylerin karşılığında onu koruyabileceğini söyleyen deniz gözlü adam, Hazal'ın hiç tahmin edemeyeceği biri çıkmı...