Şarkılar:
Özgürüm - Deniz Demiröz
In The End - Tommee Profitt, Fleurie, Jung Youth
Crazy in Love - Sofia KarlbergYaşam öyle tahmin edilemez ve öngörülemez olaylar silsilesinden ibaretti ki çoğu zaman, kendimizi ne kadar hazırlarsak hazırlayalım ya da o konuda ne kadar istekli olursak olalım başımıza gelince gafil avlanırdık.
Ben sürekli gardını alan ve hazır olmaya çalışan tiplerdendim ama çoğu zaman da gafil avlanan. Hissetmeye, bağlanmaya, sevmeye gafil avlanmıştım mesela. En ansızın yakalandığım şeyse tüm bunları bu nefret ettiğim dünyanın varisine karşı beslemem olmuştu. İçimde yeşermeye çalışan her duygu ve düşünce tohumunu zehirli sularla sulamaya çalışmış, onlar yeşeremeden onları topraktan koparmayı denemiş ve yeşerdiklerinde de kesmeye çalışmıştım ama bu yalnızca o büyüyen tomurcuklara daha da bağlanmama sebep açmıştı. Çünkü onları umursamamış, kurumaya terk etmemiş ve görmezden gelmemiştim. Onlara karşı tüm ilgimi ve dikkatimi vermiştim. Bu da sonuç olarak elime umduğumun tam tersini geçirmişti: Onlar büyüyüp yeşerdiğinde güzellikleri tarafından büyülenip onlara bağlanmama. Artık ne yaparsam yapayım hislerimden kurtulamayacağımı biliyorum ve bunu istemiyorum da.
Ve işin en güzel yanı da bu konuda yalnız olmadığımı artık bilmemdi. Meğer, benim içimde tezahür eden ve vuku bulan tomurcuklardan Marin'de de varmış. Onun da kalbinde, benim kalbimde de onun için oluşan, hisler yeşeriyormuş bunca zamandır. Farkındayım ki o da benim gibi onlar yeşermesin ve içinde büyümesin diye elinden geleni yaptı. Ama ikimiz de bu duruma gafil avlandık. Kendi kalbimize söz geçiremedik aslında beyinleri tarafından yönetilen iki insan olarak.
Bu durum ikimiz için de o kadar yabancı ki nasıl idare edeceğiz, halledeceğiz bilmiyorum. Ama geleceğe kafa yormak yerine sadece o anımı yaşamak istiyorum. Çünkü bu, çok güzel bir an. Kaçırılamayacak kadar güzel hem de.
Hala inanmakta ve sindirmekte zorluk çekiyordum. Bakışlarımı çoktan kararmış gökyüzünün vurduğu karanlık ağaçları görebildiğim camımdan çekip yanımda oturan Marin'e baktım. Tüm dikkatiyle araba sürüyordu, çehresi her zamanki gibi ifadesiz bir sertlikle kuşanmıştı. Koyu mavileri bende değil, önündeki camdaydı. Bu yüzden denizini göremediğim için kendimi kandırabilirdim belki de her şey oldukça normal diyerek.
Ama kendimi kandıramamamın asıl nedenini, siyah gözlerim ellerimize kayınca kavradım. Arabaya bindiğimizden beri ellerimiz hiç ayrılmamıştı birbirinden. Hala el ele tutuşuyorduk.
Sırıtmamak için kendimi zor tutup alt dudağımı dişledim ve yanımdaki cama geri baktım. Kendimi tekrar yolda akıp giden ağaçlara vermeye denesem de uzun dakikalar önce yaşanan o olay; zihnimden çıkmadığı, kalbime yuva kurduğu ve iç organlarımı sevinçten tepetaklak ettiği için ağaçlara baksam da onları göremiyordum. Gözümün önünde denizdeki halimiz oynuyordu.
Marin ile öpüşmüştük.
O anı yolculuk yaptığımız bu süre boyunca yüzüncü kez tekrardan düşünürken daha da sırıtmaktan kendimi alıkoyamadım.
"Sen geldin ve gözlerinin içindeki o ışıltıyla benim karanlığıma ışık oldun." demişti gözlerimin en içine bakarken ve dudaklarımız kavuşmadan hemen önce. "Biz beraber yakamoz olduk."
Liseli genç kızlar gibi zevkten ve sevinçten kızarmamak için kendimi zor tuttuğum sırada Marin'in bakışlarını üstümde hissetmek işimi yalnızca daha da zorlaştırdı. İlk birkaç saniye bakışlarını görmezlikten gelmeye çalıştım ve kendimi toparladığımda dönüp ona baktım. Koyu mavileri, simsiyahlarımla öyle bir buluşmuştu ki uzun dakikalar önce dudaklarımızın yaşadığı kavuşma kadar çarpıcı olduğu söylenebilirdi. Marin'in gözlerinin içindeki denizin dalgaları oldukça coşkundu ve onun da içten içe dış görünüşünün aksine pek sakin olmadığı anlaşılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
General FictionHazal, yaşadığı bir olay üzerine yıllardır zorla tutulduğu yerden kaçmak zorunda kalır. Hiç beklemediği bir anda karşısına çıkan ve bazı şeylerin karşılığında onu koruyabileceğini söyleyen deniz gözlü adam, Hazal'ın hiç tahmin edemeyeceği biri çıkmı...