23.BÖLÜM: "BİZ'Lİ GELECEK"

296 18 70
                                    

"İfade edilmemiş duygular asla ölmez; sadece diri diri gömülür ve sonradan daha korkunç şekillerde tezahür ederler."
- Sigmund Freud

"Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki üs bölgesinde nöbet sırasında yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Ayberk Soyumtemiz, toprağa verildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki üs bölgesinde nöbet sırasında yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Ayberk Soyumtemiz, toprağa verildi."

Sıkkın bir yüz ifadesiyle telefon ekranını kilitleyip masaya koydu. Önündeki tosta bakmaya devam ederken birinin ona uzandığını gördü.

"Yemeyeceksen alıyorum."

Demir'e garip bir bakış attı. "İki tane kesmedi seni herhalde, al."

Demir başını sallayarak tostunu yerken diğerleri arasında her zamanki muhabbetlerden biri başlamıştı. "Gülin nerede?" dedi Nazlı bir anda. "Eksikliği o kadar belli oluyor ki ben de onu soracaktım," diye ekledi Doruk.

Açelya asistan odasındaki tekli koltuğa iyice yayıldı. "Yine dava mava bir şey çalışıyor galiba. İki gündür kafasını kaldırmadı."

Öğlen aralarının bitmesine az bir zaman kalmış asistanlar, önlerindeki tabletlere ve dosyalara bakmaya devam etmişlerdi. Beş dakika sonra Doruk telefonunda gördüğü ikinci bir haber yüzünden sinirle ayağa kalktı.

"Sıkıldım ben, Tanju Hoca'ya sonuçları götürmeye gidiyorum."

"Henüz çıkmamış olan sonuçları mı?"

Demir'in sorusuyla omuzlarını silkip kapıyı açtı. "Ben onu bulana kadar çıkmış olur."

Kapıyı kapatıp asansöre doğru ilerlerken başını sağa çevirdi ve Gülin'e baktı. "Tanju Hoca nerede biliyor musun?"

Gülin gözlerini kısarak baktığı ekrandan başını çekmedi. Bilgisayara doğru iyice eğilmiş, kambur bir halde oturuyor ve ara sıra klavye tuşlarına burnundan soluyarak basıyordu.

"Hey, hala bu dünyada bizimle misin?"

Yanına yaklaşıp elini gözünün önünde salladığında göz kapaklarını uzunca kapatıp açtı. "Sana o kadar sinirliyim ki bir süre karşıma çıkmasan iyi edersin Doruk."

Kaşlarını şaşkınlıkla çattı. "Pardon?"

"Senin yüzünden adam hastaneyle anlaşmaya varıp cezai indirim kullanmak istiyor. İki haftadır bu davayla uğraşıyorum ve böyle başarısız devam edersem adamın korkunç teklifini kabul etmek zorunda kalabiliriz."

Doruk yine bir şey anlamamış gibiydi. Gülin parmaklarını siyah saçlarının arasından geçirerek gözlerini kapattı. "Ne olurdu şu adamı biraz daha az dövseydin? Zaten yaptıklarından dolayı ceza alacaktı, senin onu kendin cezalandırmak istemen başımıza büyük iş açtı."

Doruk nihayet konunun Mertcan'ın babası olduğunu anlamıştı. Yüzündeki ifade değişerek sakin bir hal aldı. Cerrahi masasının etrafından dolanıp Gülin'in yanındaki sandalyeye oturdu. Elbette adamın cezasını çekmesini, hapishane köşelerinde çürümesini ve Mertcan'ın iyi olmasını istemişti. Ama hala kendine itiraf etmekte zorlandığı gerçekler, içinde bir yerlerde özgür kalacağı günü bekliyordu. Öfkesini kontrol edemediği gibi o gün karşısına çıkan her şeyin intikamını da yumruklarıyla almaya çalışmıştı. Kendini şanslı hissettiği konuysa bu birikmiş öfke patlamasına maruz kalan adamın bunu hak etmiş oluşuydu.

FİYAKALI RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin