9.BÖLÜM: "HEDEFİ OLMAYAN KOŞUŞLAR"

252 29 148
                                    

"Bana başka bir gece daha görmeden öleceğini bilen kelebeğin neşesinden bahset, çok yorgunum."

―Abdurrahman Cahit Zarifoğlu

Asistan odasının köşesindeki tekli koltuğa kıvrılmış olan Doruk, çoktan günün vakalarını okumuş halde İlker'i ve hocalarını bekliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Asistan odasının köşesindeki tekli koltuğa kıvrılmış olan Doruk, çoktan günün vakalarını okumuş halde İlker'i ve hocalarını bekliyordu. Kollarını iki yana açarak esnediğinde üstündeki kıyafetlere baktı. Gece boyu eve hiç uğramamış, hastanede birkaç saat uyuyarak sabahlamıştı. Başında son günlerden tanışık olduğu hafif bir zonklama vardı. Uykusuzluktandır diye düşünerek bir ağrı kesici ile halletmeye karar verdi. Ama önce uykusunu açmaya ihtiyacı olduğu için hocaları gelene kadar kantinin yolunu tuttu.

"Günaydın Mehpare Abla, kolay gelsin."

"Günaydın Hocam," diye cevap veren kantin görevlisinden az şekerli bir filtre kahve ve sade bir kek istediğinde Mehpare şaşırmıştı.

"Siz içmezdiniz pek Hocam."

"Evet," dedi eliyle ensesini kaşıyarak. "Ama uykumu açmam gerekiyor maalesef."

"Buyurun."

Elindekileri alıp doğruca ilaç bulabileceği ilk yere giderek görevli hemşirden orta ağırlıkta bir ağrı kesici istedi. İlacının gelmesini beklerken kapının önündeki sandalyeye oturarak kahvesini yudumlamaya devam etti. O sırada telefonunu çıkarıp birkaç haber sitesinde gezerek günün gelişmelerine hızlıca göz gezdirdi. Her yerde verilen son dakika haberinde güneydoğuda teröristlerle girilen çatışmalar vardı. Dün gece ise yine sınıra yakın bölgedeki bir hastaneye taciz atışı yapılmıştı. Derin bir nefes vererek telefonu cebine koyup kahvesinden bir yudum aldı. Güne iyi haberler okuyarak başlayacağı günlerin ne zaman geleceğini bilmiyor oluşundan daha kötüsü, gerçekten iyi haberler duyacağına olan inancının iyice azalmış olmasıydı. Elinde bir pet şişe ve hap kutusuyla gelen hemşir, kafasındaki düşünceleri dağıtırken hızlıca hapı içerek teşekkür etti.

"Ağrı kesici mi o? Omzun için mi?"

Koridorun ucunda görülen Alya kısık gözlerle elindeki hapa bakıyordu. "Sana da günaydın. Omzum iyi, başım ağrıyor biraz."

"Günaydın," dedi Alya ellerini önlüğün cebine koyarak. "Geçmiş olsun. Bu seni ağrı kesici alırken gördüğüm kaçıncı oldu? Üç? Beş? Baş ağrına bir baktırsana."

Doruk önemsiz bir şey gibi başını salladı. "Eyvallah. Önemli bir şey değil ya. Bugün bomba ameliyatlar var, hiçbirini kaçıramam. Odağımı da bu ağrı yüzünden bozmak istemiyorum."

Alya başını sola yatırarak ellerini önlüğünün cebinden çıkarmadan sen bilirsin der gibi iki yana açtı. "Bol şans. Ben acildeyim tüm gün. Vaktin olursa uğrarsın, bir baş filmi çekeriz."

Başını sallayarak gülümsediğinde ikisi de oraya gitmeyeceğini biliyordu. Birbirlerine görüşürüz diyerek ayrıldıktan sonra Doruk asistan odasına dönerek buz gibi bir suratla oturmuş elindeki dosyayı inceleyen İlker ile karşılaştı. İçeri giren kişiyi görünce bir anlık başını kaldırarak Doruk ile göz göze gelmiş, ardından başını tekrar elindeki dosyaya çevirerek "Geçmiş olsun," diye mırıldanmıştı.

FİYAKALI RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin