18.BÖLÜM: "ÖZGEÇMİŞTE YAZMAYANLAR"

295 20 41
                                    

"Bazı rüyalardan uyanılmazmış, bazı çiçekler hiç açmazmış, bazı yokuşların inişi yokmuş. Çok geç öğrendim."

Göz kapaklarını zorlukla kaldırdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Göz kapaklarını zorlukla kaldırdı. Olması gerekenden birkaç metre öteye sürüklenmişti. Üzerindeki üniformanın parçalandığını ve vücudunun bazı yerlerinden kanlar aktığını görebiliyordu. Acıyla gözlerini kapatıp dişlerini sıktı. Dudaklarından kısık bir inilti kaçarken zorlukla başını kaldırıp etrafına bakmayı denedi. Yerde yığılı bedenlerin gölgelerini görebiliyordu. Bazıları hareketsizdi, bazılarıysa çok güçlü olmayan bedensel tepkiler veriyorlardı. Yerinden kımıldamaya çalıştı ama çok zorlanıyordu. Az önce üstlerinden geçen helikopterin asker getirdiğini düşündü. Çünkü zifiri karanlıkta izli mermilerin bir yağmur gibi üstlerine yağdığını görebiliyordu.

Birkaç dakika boyunca olduğu yerde kalıp derin derin nefesler alarak güç toplamaya çalıştı. Helikopter sesleri yeniden gelmeye başlamıştı ki aniden irkildi. Az ötesinde korkunç bir gürültü meydana gelmişti. İnsan üstü bir gayretle doğruldu. Kayayı siper alan Altan kendine gelmişti anlaşılan. Makineli tüfeğini çalıştırmaya başlamış, eli hiç durmadan tetiği çekiyordu. Altan bir an yanına baktı. Göz göze gelmişlerdi.

Doruk da elindeki son şarjörü karşı tarafa boşalttığında düşman ateşi bir süreliğine kesilmişti. Bu aradan yararlandı ve telsizcinin yanına süründü. Telsiz görevlisi askere baktı ama durumu çok kötüydü. Elini uzatıp boynuna dokunduğunda şarapnellerin boynunu kestiğini gördü. Yaşayıp yaşamadığını bilmese de pek umudu yoktu. Elini nabzını götürdükten sonra iç çekerek gözlerini kapattı. Çok geçti.

Telsizi sırtından alarak bir süreliğine güvenli olduğunu düşündüğü bir kayanın arkasına doğru süründü. Telsizi çalıştırmayı denedi, bir hasar görünmüyordu. Ama cızırtılı arka sese pek çok İngilizce konuşma karışıyordu. Doruk kısa bir süre sonra merkeze ulaşmıştı, az önce verdiği koordinatların iki kilometre kadar güneydoğusunda ve yoğun ateş altında olduklarını bildirdi.

"Askerlerimin çoğu şehit oldu," diye ekledi nefes nefese. "Helikopter sesleri duyuluyor, her an roket atışı bekliyorum. Tutunmaya çalışıyoruz komutanım."

Birkaç askerin daha kendine gelip ateş etmeye başladığını görmüştü. Telsiz hâlâ açıktı ama söyleyecek pek de fazla bir şey yoktu. Karşılarındaki düşman baş edilebilecek bir güçte değildi, biraz sonra mermileri tükenecek ve birer birer şehit olacaklardı.

Yanındaki taş parçasından seken bir mermiden son anda kurtularak başını iyice geriye yatırdı. Vücudunu hareket ettirmekte iyice zorlanır durumdaydı. Yanındaki direnmeye devam eden askerleri gözlerinin önüne geldi. Neden sonra aklına karargahtaki arkadaşları ve Anıl düştü. Hepsi belli belirsiz birer görüntüye dönüşmeye başlamıştı kafasında. Ellerine baktı. Bir daha onlara dokunamayacaktı.

Büyük bir patlama daha oldu. Bombaların masmavi ve parlak ışıkları gecenin karanlığını aydınlatıyordu. Az önce kendine gelen iki asker acı içinde bağırmaya başladı. Sadece bakabildi Doruk, hiç hareket edemedi. Yerde kıvranan arkadaşlarının yanına gidip yardım edemedi.

FİYAKALI RUHLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin