'Kanlı Yara'

160 34 16
                                    


Sessiz Çığlıkların Yankısı
ZEMHERİ










Bu bölümü HAFA123456 güzel yorumları ile yüzümde gülümseme oluşturan, güzel kalpli okuruma ithaf ediyorum 🖤





30. Bölüm : 'Kanlı Yara'

Ruhumun derinliklerinden gelen bir ses artık her şeyin bittiğini bağırırken, güçlü olan yanım bunu fısıltıları ile dindirmeye çalışıyordu. Bir fısıltı... bir fısıltı bile bu çığlıkları bastırıyorken güçsüz düşmem, içimdeki sessiz çığlıklara büyük bir komplo olurdu...

Hızla toparlanmaya çalıştım, belki de saniyelerim kalmıştı. Bunu ağlayarak geçiremezdim, ağlamak için vaktim yoktu! Etrafıma baktığımda dışarıda gördüğüm korumalar çi yavrusu gibi etrafa dağılmıştı. Tehlikeyi buram buram hissederken görünmede nasıl karşıya geçeceğimi düşünmeye başladım.

İmkansızdı. Bir sürü koruma vardı ve onların arasından geçip kapıya ulaşma ihtimalim düşüktü. Ama büyük bir şansım vardı. Yukarıdan gözetleyen özel korumalar yoktu... önümde tek ihtimal kalmıştı. Korumaları tek tek öldürmem gerekecekti. Derin bir nefes aldım.

Çaprazımda üç tane adam duruyordu ve hafif tempolar ile telefonda hararetli bir şekilde konuşuyordu. Onları susturucu ile tek seferde vurursam geri kalanına Allah ne verdiyse saldıracaktım. Mantıklı bir plan yapmak için vaktim olmadığı için acele yaptığım plana mahkum kalmıştım.

Babamdan öğrendiğim ve ilk defa işe yarayacak olan hünerlerimi yapmaya başladım. Susturucu takmış olduğum silah ile saniyeler içinde üç adamı vurdum. Onların yere düşme sesine kadar olan saniyelik vaktimde yanında bulunan korumaların birinin tam kafasına kurşun isabet ederken; bana biraz daha yakın olan adam aniden döndü. Elindeki silahı kavramadan hemen önce çevik bir hareketle belimdeki bıçağı çıkartıp tam boynuna denk gelecek şekilde fırlattım.

Tek bir hareketle iki adamı da yere sererken onları gören diğer korumalar temkinli adımlar ile ilerlediler. Beni görmüyor olmaları büyük bir şansken aralarında hafif aralık olan adamları teker teker vurdum. Acımasız bir şekilde ilerlerken kiminin kafasından kimini kalbinden vuruyordum. Iskalamak gibi bir ihtimalim olmadığı için kurşunlarımı dikkatli kullanmaya çalışıyordum. Toplam yedi adamı kurşunla bir adamı da bıçakla vurmuşken bu işleme uygun bir tabanca bulmuş olmama seviniyordum. Elimdeki tabancanın şarjörü 16+1 olduğu için daha dikkatli bir şekilde mermileri kullanmam gerekiyordu.

Etrafta oluşan arbede artık büyürken susturucu çıkartıp bir kenara fırlattım. Zaten yeterince ses çıkarmıştım bunu kullanıp işimi yavaşlatmama gerek yoktu. Bahçedeki olan yoğunluk birden iki katına artınca sesli bir şekilde yutkundum. Madem bu kadar adamı yaraladım, ya da öldürdüm. Benim için geri dönüş olamazdı, bir işe girdiysem tam yapacaktım!

Fermuarlı cebimde bulunan sis bombasının pimini çekip kalabalığa doğru attım. Bir anda ne olduğunu anlayamayan korumaların gözleri ve boğazları yanmaya başlarken büyük bir hamle kazanmıştım. Bende maske olduğu için dumandan etkilenmezken içimdeki şeytan sinsi bir şekilde gülümsüyordu.

Korumaların yanına hızla koştum ve ilk önüme gelen korumanın boğazını kırıp etkisiz hale getirirken, hızlı bir hareketim ile bacağımda bulunan bıçağı çıkardım. Şu an acımasızlığın vücut bulmuş haliydim, evrenin bana sunmadığı tepsiyi zorla alıyordum. Acımasızca... Birden bu kadar kötü olman bir anlığa boşluğa düşmeme neden olurken kendimi toparlamaya çalıştım, eğer ben buradakileri silmezsem onlar benim izimi bırakmayacaklardı...

ZEMHERİ | S.Ç.Y. |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin