'Gecenin Karanlığı Karaca'

123 14 18
                                    

'ZEMHERİ 3 | Soğumayan Küller|'















48 Bölüm : 'Gecenin Karanlığı Karaca'

Üzerinde bulunduğum yer altımdan kayarcasına hızlı hareket ediyordu. Sanki dünya durmuştu ama ayağımın altındaki yer ona inat daha hızlı hareket ediyor gibiydi. Birbirine karışmış olan saçlarım rüzgardan dolayı görüş alanıma girip, kapatıyordu. Sinirle saçlarımın köklerinden çekercesine kulağımın arkasına sıkıştırdım.

Şimdi ne yapacaktım? Kaçsam bile bu halde çok uzağa gidemezdim ve körü olan yaralarımı daha da kötü bir hale getirirdim. Hızla etrafıma bakındım, saklanabilecek gizlenebilecek bir yer aradım. Geri kapıdan da içeri giremezdim, dışarıdan açılmıyordu...

Çaresiz bir şekilde saklanacak bir yer olmayan alana bakarken önümde siyah bir maserati durdu. Şaşkın gözlerle bu kadar yakınımda duran arabaya baktım. Camı indirildiğinde şoför koltuğunda biri ile karşılaştım. Burnun üzerine kadar bağladığı fular tarzı kumaş ile sadece gözleri belli oluyordu. Uzun siyah saçları ve yeşil gözlerini belli etmek için yaptığı makyaj ile kadın olduğunu anlarken, şaşkın bakışlarımı dindirmek amacıyla konuşmaya başladı.

"Çabuk arabaya bin!"

Türk olduğunu konuşmasından anlarken, emir vererek konuşması hem sinirlenmeme hem de şaşırmama neden olmuştu. "Eğer biraz daha dışarıda durursan o peşindeki adamlar seni bulacak ve istediğin amaçlara ulaşamayacaksın. Ama eğer hemen binersen o adam halüsinasyon gördüğünü zannederek senin gerçek olduğunu anlayamayacak. Çünkü halüsinasyon görecek kadar yorgun ve bitkin!"

Söyledikleri karşısında şaşırırken kadının açtığı kapıyı hiç düşünmeden geri çevirmedim ve dikkat ederek koltuğa oturdum. Yabancı kadın arabayı sert bir manevra ile çalıştırıp Akel'in bulunduğu tarafın tersine ilerledi. Arabanın acı çığlığı hastanenin boş bahçesinde yankılanırken zor da olsa kemerimi takmaya çalıştım.

Uzun uğraşlar sonucunda başarırken gözlerimi yanımda oturan kadına çevirdim. Çok dikkatli bir şekilde yola bakarken, sanki bu yolların kralıymışçasına ilerliyordu. Kısa bir süreliğine gözlerini bana çevirdi ve ardından hemen yola dikkatini verdi.

"Sen şimdi aklından bir sürü düşünceler geçiriyorsundur. Bu kadın kim, beni nerden tanıyor, ardımda beni arayanları nerden tanıyor tarzında bir sürü soru geçiyordur zihninden. Öncelikle ben korkabileceğin biri değilim, aksine güvenilir biriyim."

Ortamdaki ölüm sessizliği kadın susunca devam etmişti. Sanki benden herhangi bir atak bekliyor gibiydi. Ama konuşabilecek bir halde değildim. Suskunluğumun nedenini anladığında konuşmasına devam etti.

"Benim adım Karaca. Kendini tanıtıp yorulmana gerek yok Zemheri, ben zaten seni tanıyorum. Bu aleme sonradan girmiş olmanıza rağmen hemen tanındınız. Aklından geçen diğer sorulara cevap vermek isterdim ama şu an iyi durmuyorsun. Eğer gidecek bir yerin yoksa seni misafir olarak ağırlayabilir ve yaralarının iyileşmesine yardım edebilirim."

Zihnim tekrardan bulanırken Karaca'nın söylediklerini idrak etmeye çalıştım. Şu an gidebilecek bir yerim yoktu ve bu halde kendime bile bakamıyorken başka birine güvenmekten başka hiçbir çarem yoktu. yanımdaki kadın güvenilir biri olmayabilirdi belki de bu yalan hikayemizin düşmanlarından olabilirdi... Ama şu an yapabilecek bir şey yoktu ve hareket edebilecek gücü kendimde bulamıyordum.

ZEMHERİ | S.Ç.Y. |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin