Haiii, Şevval'in renkli dünyasına hoş geldinizzz. Kemerlerinizi sıkı bağlayın, sizlerle güzel bir yolculuğa çıkıyoruuuz eheheh :D Yine ben ve yine yeni bir fic evet, klasik ben. Yine ficleri yığmalara doyamıyorum. Bu aralar sadece böyle bir fic yazmaya ihtiyacım varmış gibi hissediyorum cidden.
Buraya fice başladığınız tarihi alabilirim! Xx
Fic mini fic şeklinde olacak. Ne ben sıkılayım yazarken, ne de sizleri sıkayım istiyorum çünkü:) Tadında olsun, çerezlik olsun bölümler kısa kısa mis gibi.
Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx
**
Jungkook~
Gün batımıyla birlikte, ter içinde çöküp kalmıştım çalıların arasına. Keçilerden biri yanıma gelip kucağıma çıkmak istediğinde, götüne sert olmayacak bir şekilde vurup meleyerek , bana tepik atıp kaçmasını sağladım.
"Jimin! Kaldır kıçını da şu tezekleri sen temizle, tükendim yaaa!" diye yakındım çobanlık için kullandığım sopayı baston misali tutup destek alarak kendimi ayağa kaldırdım.
"Hayatta uğraşamam." dedi oturduğu salıncağa yayılmış bir şekilde sallanırken. Oflayarak çamur bulanan üstümü silkeleyip ona ters ters baktım.
Omzunu umursamaz bir şekilde silkti. "Akşam akşam bokla mı uğraşacağım yaa? Daha yeni yıkandım hem, hayatta girmem ahıra." dedi savunmaya geçer gibi nefes dahi almayacak şekilde hızlı konuşarak.
"Bütün işlerden yırttın bugün, ama yarın bana yardım edeceksin. Kaçışın yok." diyerek elimdeki sopayı kaldırarak ona doğru salladığımda kıkırdadı.
"Bakarız Jungkookie." dedi kahkaha atarken. Yere eğilip kaptığım çakıltaşını ona doğru fırlattığımda bağırarak, şapkasını çıkartıp önüne siper etti.
Şapkaya çarparak yere düşen çakıltaşının ardından tehlikenin geçtiği düşüncesiyle şapkanın kenarından beni teyit etti sırıtarak.
"Jimin, cidden bittim bugün. Biraz bana yardım etsen ne olurdu sanki. Yarın bu otlar biçilecek bak. Ahırdaki hayvanları otlanmaya götür bari yarın hmm?"
Ofladı. "Ben bu hayatı istemiyorum Jungkook, zengin bilge bir av arayışındayım. O yüzden hep insan içine çıkıyorum. Prenslerden birini tavlayacağım bak görürsün." dediğinde gözlerimi itinayla devirdim.
"Şu çitleri sağlamlaştırmamız lazım, bak bizim keçiler bile atlayıp geçiyor oradan offf!" diye bağırarak bahçeden dışarıya kaçan keçinin peşine düştüm.
Onu kucağıma alıp yakaladığım gibi bahçeye geri dönerken, "Bu hayat böyle geçmez Jungkook!" diye isyan eden Jimin'e döndüm soluk soluğa.
"Elini bir işe bile değdirmiyorsun, buna rağmen şikayet mi ediyorsun Jimin? Huh, cidden. Bak gel seninle bir anlaşma yapalım." dedim ve keçiyi kucağımdan beni tekmeleden önce indirdim.
O kadar yorgun ve uykusuzdum ki, bir an önce duş alıp uyumak istiyordum.
"Bu gecelik sen nöbet tutsan olur mu?" Son derece tatlı bir şekilde gülümseyerek sormama rağmen ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı.
"Hayatta tutamam. Ben uyurum, tüm ahırı alıp götürseler benim ruhum duymaz Jungkook, biliyorsun beni." dediğinde onun bu rahat tavrı karşısında ayağımı yere vurarak ofladım.
Son zamanlarda ahıra dadanan hırsızlar çoğalmıştı. O yüzden elimde tüfekle gece boyunca nöbet tutuyordum son bir kaç gündür. Uykusuzluktan epeyce bitap düşmüştüm.
"Senin bana işin düşer." diye homurdana homurdana bahçedeki hayvanların hepsini ahıra çekip çağırdım ve onları kapatıp tezeklerini temizlemeyi yarına bıraktım.
**
Elimde tüfekle ağaca sırtımı vermiş bir şekilde zeminde oturuyordum. Göz kapaklarım kapanmanın eşiğindeydi ve sınırlarımı zorluyordu.
Başımı iki yana sallayıp tüfeği tutarak başımı ağaca iyice yaslayıp esnedim. Tanrım... Şu anda ayakta uyuyacak hale gelmiştim. Yorgunluktan dökülüyordum.
Bahçenin dışından bir ses işittiğimde, tazı gibi sese kulak kesilirken gözlerim az önce kapanmanın eşiğinde değillermişcesine faltaşı gibi açıldı.
Elimde tüfekle çöktüğüm yerden kalkarken bacaklarımın uyuşmaya başladığını hissederek yüzümü buruşturdum.
Ayaklarımı ufak bilek hareketleriyle oynatarak esnetmeye çalışırcasına temkinli adımlarla bahçede ilerledim.
Bahçe kapısını itekleyip dışarıya çıktığımda, çalılıkların oynaştığını görünce tüfeği kaldırarak hızla nişan aldım.
"Kimsin?!" diye bağırdım.
Sesim gecenin karanlığında derin bir yankı bırakarak kulaklarımda aksetti. Köşedeki terk edilmiş binanın istinat duvarının arkasına saklanan birini fark ettiğimde sertçe yutkundum.
"Kim var orada!" Elimdeki tüfekle o yöne doğru ilerlerken, herhangi bir karşılık alamayınca duvarın kenarına doğru ateş ettim.
Sımsıkı tutmama rağmen ateş etmemle birlikte tüfek kollarımın arasında sarsılarak beni de sarstığında, "Ateş etme!" diye bağıran bir boğuk ses işittim.
Kaşlarım çatılırken, ilk kez duyduğum bu derin ses ile adımlamaya son verip duraksadım.
Sindiği istinat duvarından hafifçe kafasını kadırıp bana doğru baktığında çakmak gibi parlayan kahverengi gözlerle karşı karşıya kaldım. Lakin bu çok kısa sürdü, benim ona çok yakın olduğumu fark eder etmez, başını hemen eğip yeniden saklandı.
"Hırsız mısın sen?! Ne işin var bu saatte burada?!" diye bağırdığımda, bana geri cevap vermeden duvarın diğer köşesinden atlayıp koşmaya başladığını gördüm.
"Sen koyunlarımı çalan hırsız mısın yoksa!" diye bağırarak peşinden koşturarak patika yola çıktığı anda duraksadım ve tüfeğimi kaldırıp yeniden nişan aldım.
Başında hasır şapkasıyla yüzünü kapatacak şekilde koşturan hırsıza ateş edip vurdum.
Tam götüne isabet eden kurşun nedeniyle bağırarak poposunu tutarak yüzüstü yere yığıldığında pişkince sırıttım. "Yakaladım seni hırsız."
**
Bölüm sonu :) Hahahayd, Taehyung'um totişinden vuruldu arkadaşlar jajajaj Böyle ilk tanışma da tadından yenmez cidden :D Son bir kaç gündür kafamda kuruyordum bu fici, yine bana estiler öyle başlayayım dedim. Sevilirse devam ederim Xx
Instagram: Sevvyniz & Sevvy97 / Tiktok & Twitter: Sevvyniz
-Şevval
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEAR FARMER • TAEKOOK ✓
FanfictionPrens Kim Taehyung, çiftçi Jeon Jungkook'a gönlünü kaptırmıştı. Semetae! Ukekook! Yan ship yoonmin Mini fic, bölümler kısa kısa, çerezlik. Başlangıç tarihi: 16.05.2022 Bitiş tarihi: 22.09.2022