Haiii, ben geldiiim. Ehehe eğlencesine yazdığım bir fic, gülüp stres atalım diye başladım, biraz buna ihtiyacım vardı. Umarım sizlerde eğlenirsiniz okurken.
Giriş bölümüne verdiğiniz oy ve yaptığınız yorumlar için teşekkür ederim. Umarım bu bölümü de seversiniz. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum<3
Yazım yanlışlarım varsa affoluna, keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx
**
Tüfeği omzumun üstüne dayayacak şekilde alıp zemine yığılıp kalan hırsıza doğru ilerledim temkinli adımlarım eşliğinde.
Bunca yorgunluğuma rağmen hırsızı yakaladığım için inanılmaz mutlu olmuştum. Değmişti uykusuz kalmalarıma, cidden.
Aramızdaki mesafeyi kapattığımda, yüzüstü yatan ve yüzünü toprağa gömen hırsızın ayağını ayakkabımın ucuyla dürtükledim.
"Bir daha buraya hırsızlık için gelirsen, bu kez acımam öldürürüm seni." dedim son derece tehditkâr bir sesle.
Elleri kalçasını sıkıca tutarken histerik bir şekilde güldüğünde kaşlarım çatıldı. "Hırsız değilim ben ahh lanet olsun!" diye bağırdı acı içerisinde inleyerek yüzünü gömüldüğü topraktan ayırıp başını kaldırarak tepesine dikilen bana baktı.
Karanlığa meydan okuyan gözleri gecenin ortasında ışıl ışıl parlıyordu. Üstündeki kıyafetlere bakılacak olursa bunları da çalmış olmalıydı. Kumaş takımı soylu kıyafetlerine benziyordu çünkü.
"Hırsızlar da asla hırsızlık yaptıklarını kabul etmezler zaten. Üstündekileri kimden çaldıysan güzelmiş, ah her neyse çek git şimdi, bir daha seni bu evin yakınlarında görmeyeceğim." Yorgunluğumu örtbas etmeye çalışıp sesimin kendinden emin çıkmasını sağlayabilmiştim.
"Bu ne cüret! Hırsız değilim, prensim ben!" diye bağırdığında başımı geriye atarak derin bir kahkaha patlattım.
"Prens mi? Ya sen hem hırsız hem de delisin." dedim kahkahalarımı bastırmaya çalışırken,gülmekten ağrımaya başlayan karnımı tutarken.
"Sen... Seni hadsiz!" dedi ve uzanıp bacağımdan yakaladığı gibi beni çekerek aniden yere yığılmamı sağladı.
Tüfek bodoslama düşmemin etkisiyle elimden fırlayıp zeminde sürüklenmişti.
"Prensi vurduğun yetmiyor bir de hadsiz hadsiz konuşuyorsun." Eli belime dolanıp beni kendi yakınına doğru çektiğinde, yüzünü buruşturdu.
Nefesim teklerken, yanık tenine toprak bulanan erkeğin yüzüne bakakaldım. "Tedavi görmen gereken konular var dostum, her neyse uza hadi ufaktan artık." dedim ona kafa tutup yavaşça kalkmak için hamle yaptım.
Parmakları bel boşluğumu sıkıca kavrayıp kalkmama engel olduğunda ağzım bir karış aralandı. Kalkmak için hamle yaparken zeminden ayrılan başım yeniden çimenlere çarptı.
"Sen!" diye tısladım sıktığım dişlerimin arasından. "Cüretkâr çiftçi, beni vurduğun gibi tedavi et, bu şekilde saraya geri dönemem."
"Saray mı? Hah cidden kafayı yakmışsın sen. Ah koyunlarımı çalan hırsızımı bulup zevkle vurmuşken, bir de tedavi edip yardım mı edeceğim? Huh, çok beklersin, hadi naaaşşş."
Kanlı eli üstündeki kumaş kıyafetinin cebine uzandı ve hasır dikişli bir kese çıkartıp onu sallayarak almam için işaret verdi. Bu esnada belimdeki eli de oradan çekilmişti.
Kaşlarım çatılırken, keseyi yavaşça uzanıp çektiğim gibi ağzını açıp içini kontrol ettiğimde gözlerim faltaşı gibi irileşti. "Siktir."
Külçe altınlardan birini keseden çıkarttığım anda ıslık çaldım. "Nereden çaldın bunu? Hasiktir çok para eder bu."
"Beni tedavi etmen için yeter mi peki? Yanımda sadece bu var şu anda." dedi hırıltılı sesi, kalçasını ara ara tutup yüzünü buruşturarak alt dudağını ısırıyordu. Ter içinde kalmıştı ve başındaki hasır şapkası da düşmesinin etkisiyle yuvarlanıp köşede kalan çınar ağacının gövdesine doğru sürüklenmişti.
"Sen şaka mı yapıyorsun?!" diye hiddetle bağırdım. Sesim gecenin sessizliğinde derin bir yankı bırakmıştı.
Kollarını zemine yaslayarak göğsünü toprakla olan temasından koparmaya çalışsa da başarısızlıkla sonuçlandı girişimi. Dudakları arasından hırıltılı iniltiler fırlarken, "Şaka yapar gibi bir halim mi var!" diye sızlandı sıktığı dişleri arasından tıslarcasına.
Alnına yapışan dağınık saçları arasından ters bakışlar attı bana. Hâlâ yattığım yerden kalkmamış bir şekilde külçe altınla bakışmaya son verip kontrol etmek için külçe altını ısırdığımda dişim sızladı. "Hasiktir, gerçek bunlar."
"Ah bir de sahte olsaydı?! Prensim diyorum neden inanmıyorsun, asi çiftçi Jeon Jungkook?" Külçe altını ağzımdan çıkarıp hızla keseye koyarken kocaman aralanan ağzımla ona baktım aval aval.
Beynimde şimşekler çakmıştı. Bu deli, benim adımı nereden biliyordu? Beni nereden tanıyordu?!
"Adımı nereden biliyorsun sen?!" diye çıkıştığımda, dudaklarına tembel bir gülümseme asıldı.
"Prens olmama takılmayıp adını nereden bildiğime takılıyorsun ya cidden. Şaka gibi hah şu düştüğüm duruma bak!"
"Götünü delik deşik ettiysem bu senin kabahatin hırsız deli şey! Takılmış plak gibi durmadan prens olduğunu söylemeye son ver ve adımı nereden bildiğini söyle." dedim külçe altınların olduğu keseyi yüzüne doğru sallayıp bir yandan da tek kolumla zeminden destek alıp göğsümün üstünden doğruldum.
Ayağa kalkmak yerine zemine oturur pozisyona geçerken, bacaklarımı bağdaş kurdum. Bu esnada gözlerimi onun çakmak gibi parlayan gözlerinden bir an olsun ayırmamıştım.
"Hırsızlık yapmaya kalkışırsan cezası bu olur!" dedim ve tüfeğime uzanıp onu da zeminde sürükleyerek kendime doğru çekip kucağıma aldım.
"Hayır hayır hayır, yeniden ateş etme sakın!" diye panikle bağırdığında kısık bir sesle kıkırdadım.
"Öt bakalım hırsız, beni tanıyor musun?" sırtını tüfeğin namlusuyla dürttüğümde burnundan sert bir nefes çekti.
"Asi , çılgın ve gözü kara bir çiftçi olduğunu, burada yaşadığını, ve ismini biliyorum."
Ağzım bir karış aralanırken irileşen gözlerimi kırpıştırarak ona baktım bön gözlerle. "Neden? Sen kimsin ki beni araştırdın mı?"
Oflayarak elinin ayasını toprağa vurdu sertçe. "Araştırdım evet, çünkü hoşuma gittin! Kahrolasıca veliaht prensi olduğumu söylüyorum ama hâlâ bana sen kimsin diye soruyorsun, çıldıracağım şimdi!"
"Siktir, sen ciddisin..." diye mırıldandığımda beynimde şimşekler çaktı. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş etkisiyle sarsıldım. Siktir, gerçekten de prens miydi?!
"Evet kahrolasıca, evet prensim!" diye öfke içerisinde kükrediğinde sertçe yutkundum. Tüfeği kolundan yavaşça çektim
"Ay dur dur, bağırma. Götün acır bağırdıkça."
**
Bölüm sonu jajajajajja Umarım ilk bölümü beğenmişsinizdir. Bol bol oy ve yorum isterimmmm. Gelecek bölümde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın. Sizi seviyoruum <3
Instagram: Sevvyniz & Sevvy97 / Tiktok & Twitter: Sevvyniz
-Şevval
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEAR FARMER • TAEKOOK ✓
FanficPrens Kim Taehyung, çiftçi Jeon Jungkook'a gönlünü kaptırmıştı. Semetae! Ukekook! Yan ship yoonmin Mini fic, bölümler kısa kısa, çerezlik. Başlangıç tarihi: 16.05.2022 Bitiş tarihi: 22.09.2022