12

16.3K 1.8K 916
                                    

Haiii, ben geldiiim lokumlarıım. Aiyyyş bu fic için yazmak istediğim o kadar çok şey var ki... Çok heyecanlıyım bu fic için<3

Bu arada, yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

**

Benimle karşı karşıya kaldığı anda afallamış bir şekilde iri gözleri kısıldı.

Kalın dudaklarını yavaşça araladı. "Sen de kimsin?!"

Ensemden soğuk soğuk terler dökerken sertçe yutkundum. Başımı önüme eğip ellerimi önümde birleştirerek yarıya kadar eğildim saygıyla. Bu, konuşmalarına şahit olduğum kişilerden birisiydi ve prensin odasından çıktığına göre gerçekten de önem arz eden biri olmalıydı. Ah siktir.

Prensi tanıdığımı söylersem onu tehlikeye atardım, lakin ona bir şey söylemesem de bu sefer kendi canımı riske atacaktım. Köşeye sıkışmış gibi hissederken, sesini biraz daha yükselterek baskıyla vurguladı.

"Sana kimsin diye sordum?!" Omzumdan hafifçe dürtüklediğinde alt dudağımı ısırarak başımı önümden kaldırmadan dudaklarımı yavaşça araladım.

"3. prensin mi-misafiriydim ben efe-efendim."

"Taehyung'un misafiri mi? Taehyung kimseyi çağırmaz ki, ayrıca bu kılıkla mı? Bir dakika... Yoksa. Hırsız mısın sen? Nasıl girdin içeriye? Askerler neredesiniz!"

Dudaklarım titrerken başımı hızla kaldırıp iki yana salladım. "Ha-hayır. Hırsız değilim. Yemin ederim, 3. prensin misafiriyim. Kendisi, od-odasında beklememi söyledi."

Tam o sırada iki yanımdan kollarımdan tutulduğumu hissedince irkilerek beni yakalayan askerlere baktım.

"Burada bekletin onu,ben olayın aslını öğrenmek için prens Taehyung'u çağırıp geliyorum." dedi ve rüzgar gibi eserek yanımdan geçip uzaklaşmaya başladı.

Odadan çıktığım için lanet ettim, o kahrolasıca masanın arkasında saklanmaya devam etseydim, ne olurdu sanki!

"Şu keselere baksana." Kolumu tutan askerlerden biri cebime uzandığında onu itekleyerek geri çekilmeye çabaladım. "Benim onlar!"

Cebimdeki keseleri alıp içindeki külçe altınları görünce ıslık çaldı askerlerden uzun boylu olanı. "Hırsız bu, nereden çaldın bunları?"

Şu lanet altınlar yüzünden bana ikinci kez hırsız ithamında bulunulması, gururumu bir kez daha zedeledi.

"Hırsız değilim ben, düzgün konuş!" diye sıktığım dişlerimin arasından tıslayarak tutuşlarından sıyrılmayı başardığım gibi elinde tuttuğu keseyi almak amacıyla uzandım.

"Ver şunu bana!"

"İndir cebe çabuk, prensler gelecek." dedi diğeri etrafı kolaçan ederken, acele etmesi için işaret verdi.

Bunun üzerine öfkeyle yumruklarımı sıkıp keseyi cebine yerleştirmek üzere olan adamın yüzüne sağlam bir yumruk geçirdim. "Onlar benim!"

"Sen bana vurdun mu çulsuz hırsız?" Altınlarımı geri almayı başarıp cebime tıkıştırırken, biri saçlarımdan tutarak başımı kapıya çarptırdığında, yumruk attığım uzun boylu olan piçte yüzüme tokat attı.

Başım yana, omzuma doğru düşerken, "Bu ne hadsizlik!" diye haykıran derin ses kulaklarımın pasını silip geçti. Oh prens Taehyung gelmişti...

Her iki askerde hızla geri çekilerek dizleri üzerine çöküp özür dilerken, prens Taehyung, bana vuran askerin belindeki kılıcını müthiş bir hızla kınından çekerek çıkarttı ve boğazına dayadı.

DEAR FARMER • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin