4

19.4K 2.2K 1.1K
                                        

Haiiii, ben geldiiim. Bir bölüm daha yazacağımı söylemiştim, bir önceki bölümde jajaja Ve yazdığım gibi de salıyorum eheheh.

Yazım yanlışlarım varsa affoluna, keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

**

"İyi misiniz majesteleri?" Askerlerden birinin telaşlı sesi kulaklarımda uğuldarken gözyaşlarım boynuma doğru yol aldı.

"İyiyim, ah indir o kılıcı derhal!" diye bağırdığında, verdiği emirle boğazıma baskı yapan kılıç hızla geri çekildi.

Kılıcın sivri ve soğuk kısmı yerini havaya bıraktı.

Kirpiklerimi titreştirerek gözlerimi araladığımda kılıcı kınına yerleştiren asker ile göz göze geldim. Tuttuğum nefesimi bırakırken dudaklarımdan bir hıçkırık fırladı. Genzime oturan yumru yüzünden rahat bir nefes alamadım bile, yutkunmak canımı yaktı.

Çekinceli bakışlarım beni öldürmek istercesine sertçe bana bakan askerden ayrılarak prense döndü.

Titreyen dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırırken, prensin derin sesi kulaklarımı doldurdu.

"Sonra görüşeceğiz çiftçi Jeon Jungkook." dedi ve etrafına dizilen askerlerden birine işaret verip önünde eğilmesiyle birlikte yavaşça onun sırtına bindi.

"Efendim, bu kişi size zarar mı verdi?" Sırtına bindiği asker konuştuğunda bakışlarımızı orta yolda çarpıştırdı. Suçluluk duygusuyla göz kontağımızı koparttım.

Başımı önüme eğip sessizce ağladım. Zarar verdi derse benim kellemi alırlardı. Gözünü kırpmadan yapacaklarına adım kadar emindim.

Ama o yalan söyledi.

"Kendimi yaraladım. Sorun yok." Sesini duyduğum anda ağzım bir karış aralanırken, başımı kaldırıp şaşkın bakışlarımı ona doğru çevirdiğimde bana göz kırptı.

"Gidelim." dedi sırtına çıktığı askerin omzuna elinin ayasıyla vurarak. Askerler hızla eğilip ona başlarıyla saygı içerisinde selam verirken, sırtına bindiği asker yürümeye başladı.

Hepsi onun peşinden giderken, boğazıma kılıç dayayan asker önümde dikilmeye devam etti.

"Prensi nasıl yere düşürürsün sen?!"

"Ço-çok yo-yorgundum. İst-isteyerek yapmadım." diye fısıldadım. Prens çoktan saraya girmiş ve gözden kaybolmuştu.

"Bir de isteyerek yapsaydın!" Karnıma tekme atarak zemine kapaklanmamı sağladığında acı içerisinde yüzümü buruşturarak inledim.

"Ölümcül bir hata işledin! Prens canını bağışladığı için şanslısın!" Yakalarımdan tutarak yerden hafifçe doğrulmamı sağladı ve bu kez yüzüme yumruk attı.

Ağzımı tutarak sırtımı sertçe bir kez daha toprakla buluşturdum. "Defol şimdi!"

***

"Ağzına ne oldu seniiin?" Jimin'in tiz sesiyle yerimden sıçradım. Elimdeki küreğe abanarak yavaşça doğruldum. Sırtım çok ağrıyordu.

Elimin tersiyle alnımda biriken teri sildim. "Nihayet uyandın." Sen uyurken neler oldu neler...

"Uyku en sevdiğim şey biliyorsun, her neyse dudağına ne oldu diye sordummm." diye bağıra bağıra yanıma geldi telaşla.

"Hiç... Ahırı temizlerken, bizim zillilerden biri tepik attı." diyerek omzumu silktim. Bir prensi gece vakti hırsız zannedip vurmamı ve onu eve alıp tedavi ettikten sonra, sırtımda saraya kadar taşıdığımı, sarayda askerlerden biri ölümcül derecede bana nefret kusup boğazımı kesmek üzereyken prens tarafından durdurulmuş olmayı hazmedemeyip yüzüme vurduğunu anlatmaya pekte hevesli sayılmazdım.

"Aaaa yine koca götlü pamuk mu tepik attı yoksa?" diye sorduğunda soluk soluğa başımı onu onaylarcasına salladım.

Çok olaylı bir gece geçirmiştim ve onun yanında yatarken ufacık şekerlemenin üzerine uyku uyumadan ahıra girip tezekleri temizlemeye başlamıştım.

O kadar öfkeliydim ki kendime... O askere karşılık vermediğim için içim içimi yemişti. O kılıcı çekip kafasını uçurmak istemiştim. Bana vurmaya ne hakkı vardı ki!

O da sadece bir emir kuluydu! Ve prens bile bırakmasını söylemişken, onun haberi olmadan gelip bana vurmuştu. Ancak arkasından vururdu zaten, yanındayken bir şey yapmadığı için kudurmuştu. İt herif!

Hıncımı atmak ister gibi deliler gibi ahırı temizlemiştim. Tetiklenen öfkem nedeniyle çabucak halletmiş sayılırdım. Neredeyse bitirmek üzereydim.

*

Jimin her zamanki gibi işten kaçıp kayıplara karışmıştı. Saatler sonunda geri döndüğünde kana kana su içip ter içerisinde ağacın dibine çöküp soluklanırken aldığı kumaşları bana gösterdi.

"Çarşıdan aldım, şunları birleştirip dikeyim de şu kahrolasıca kıyafeti çıkart artık üstünden." dedi yamalı kıyafetimi çekiştirerek.

Oflayarak elini itekledim. "Ne varmış kıyafetimde, seviyorum ben bunu."

"Üstünde çürüdü." diye homurdandığında gözlerimi devirerek yerdeki sopayla kalçasına vuracağım sırada kıkırdayarak kaçtı.

"Daha bu sabah yıkayıp giydim yaaa!" diye yakındığımda dudaklarını büzerek üfledi. "Ay tamam tamam. Neyse sana yeni kıyafet dikeceğim bu sihirli parmaklarımla. Aaaa bu arada bir olay olmuşşş dün gece!"

Gözlerim şokla irileşirken, sertçe yutkundum. Siktir.

"Herkes bir köylünün prensi tüfekle vurduğuna dair bir şeyler konuşuyordu. Dedikodu yayıldıkça yayılmış." Prens yaymış olamazdı değil mi? Kendini bu şekilde ifşalaması mümkün değildi. Öyleyse onu vurduğumda biri bizi görmüştü. Ve bu dedikoduları yaymaya başlamıştı. Siktir ya! Bir bu eksikti!

Elimle alnıma vurarak saçımı başımı yolma isteğimi güç bela bastırdım. "Senin haberin var mıydı?" diye şüpheyle sorduğunda öksürerek boğazımı temizledim ve hızla toparlanıp alnımdaki parmaklarımı yavaşça tenimden çekip indirdim.

"Ben çiftlikten ayrılıyor muyum, nereden haberim olsun." diye homurdandım gözlerimi gözlerinden kaçırarak.

"Doğru, ay bir çık artık şu çiftlikten, çürüttün kendini burada hayvanların içerisinde." diye yakınarak omzuma pat pat vurduğunda omzumu umursamaz bir tavırla silktim.

"Memnunum ben hayatımdan."

*

Ertesi gün|

Çitleri sağlamlaştırmak için ormana inmiş ve odun toplamıştım. O odunları baltayla kesip yontarak çitlerin yüksekliğini çoğaltacaktım.

Elimdeki odunlarla birlikte soluk soluğa patika yola girdiğimde, prens ile karşı karşıya kalınca nefesim kesildi.

Gözlerim faltaşı gibi açılırken, yoluma çıkan prens ile karşı karşıya kaldığım için ufak çaplı bir şok krizi geçirdim.

"P-prensim." Kolumdaki odunları göğsüme bastırarak eğilip saygıyla onu selamladım.

Başımı eğmiş bir şekilde, gözlerimi yuvalarında çevirerek çekinceyle ona baktığımda, kaşları çatıldı.

Gözleri dudaklarımda takılıkalmıştı. Çenemden yakalayarak başımı kaldırmamı sağladığında kalbim tekledi.

Saniyeler sonrasında derin sesi kulaklarımda çınladı. "Dudağına ne oldu senin?"

**

Bölüm sonu :) Umarım sevmişsinizdir. Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen <3 Gelecek bölümde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın. Seviyorum sizi Xx

Instagram: Sevvyniz & Sevvy97 / Tiktok & Twitter: Sevvyniz

-Şevval




DEAR FARMER • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin