17

16.1K 1.8K 742
                                    

Haiii, ben geldiiim. Gece kuşlarıma selam olsuuuun. Ağğğ bölümü inanılmaz hızlı yazdıım, çok daha geçe kalmasın ve yatmadan okuyabilin diye. Her bölüm sanırım söylüyorum ama yine söylücem ben bu fici çok seviyorum :D

Yazım yanlışlarım varsa affoluna, keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

**

"Ve bu kraliyet ailesinin en küçüğü, 3. prens Kim Taehyung, çiftçi Jeon Jungkook'a tutuldu. Her dakika seni düşünüyorum, aklımdan hiç çıkmıyorsun. Her istediğini yapmaya hazırım. Seni saraya da aldıracağım, sözüm söz be güzelim." dedi berrak sesi eşliğinde ağır ağır, tavırları ve konuşma tarzı son derece dingindi.

Karmaşaya kapılan bedenim, hazmetmekte güçlük yaşadığım bu cümlelerin ardından daha da uçuruma itekledi. Kapana kısılmış gibi hissettim. Ruhum sıkışmıştı.

Ondan hoşlanıp istemediğim halde uzak durmaya çalışmak konusunda yeterince zorluk yaşamıyormuşum gibi, onun bu açıklamaları beni daha da çıkmaza sürüklüyordu.

"Bencilce de olsa gözümün önünde olmanı istiyorum. Baktığım her yerde seni görmek istiyorum." Sessizce yüzüne aval aval bakmayı sürdürdüğüm evrede bir kez daha aramızda oluşan sessizliği sonlandıran kişi o oldu.

İşleri yokuşa sürüklemenin manası yoktu. Kral bu durumu öğrendiğinde beni koruyacağını söylüyordu, lakin kralın önüne geçemezdi. Ok atması için onu çağırdığında yaşadığı o paniği iyi hatırlıyordum. Şu an belki rahat konuşuyordu, fakat Kral'ın kulağına gittiğinde ve söz konusu gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldığında işler pekte şu anda söylediği gibi gitmeyecekti, kuvvetle muhtemel gitmezdi...

Sertçe yutkunarak omuzlarından tutunan ellerimi oradan çekip gözlerimi kırpıştırarak ellerimi başımın hizasında tutacak şekilde havaya kaldırdım.

"Yüksek müsaadenizle... Artık işime geri dönebilir miyim? Lütfen..." diye mırıldandım çekinceyle.

Dolu dolu olan gözlerimi onun keskin bakışlarından kaçırmaya çalışırken, çenesinin kaskatı kesildiğini ve dudaklarının titrediğini gördüm.

"Benden kaçmaya devam edeceksin." dedi hırıltılı sesi. Başımı önüme eğerek doğrudan gözlerine bakmaktan kaçınırken, "Üzgünüm majesteleri." diye mırıldandım ve  tek elimle betondan destek alarak, onun vücudunun herhangi bir noktasına dahi temas etmeyecek şekilde kendimi ayağa çektim.

Ayak tabanlarım zeminle buluşurken, vücut ağırlığımı taşımakta güçlük yaşadı bacaklarım. Dizlerim uyarı verircesine titredi, hafifçe savsakladı bedenim. Lakin bacaklarıma hükmetmeyi başararak zemindeki küreği yavaşça eğilerek aldım.

Oyalana oyalana hareket ederken, hemen arkamda bir hareketlenme hissettim. Saniyeler sonrasında ahırın kapısı gıcırtıyla açıldı ve gürültüyle kapandı.

Başımı çevirip omzumun üzerinden arkama baktığım anda onun gittiğini görünce kontrol etmeye çalıştığım gözyaşlarım infilak etti.

"Özür dilerim prensim..." dedim hıçkırıklarım boğazıma takılmaya başladığı evrede, güçlükle. Küreğin sapını daha da sıkı tuttum. Avuçlarımı parçalamak, eklemlerimi kırmak istercesine sıktım.

"Biz birbirimizin imkansızıyız." diye mırıldandım kesik kesik nefeslerimin arasından.

"Ben... Gübre temizleyen, hırsız muamelesi gören yoksul bir çiftçiyim. Ve sen halka hükmetmeye aday olan prenslerden birisin. İkimizin arasında uçurumlar var, biz bu dünyada asla bir olamayacağız..." Cümlemi güç bela tamamlamayı başardığım anda, ahırın kapısı hiddetle geri açıldı.

DEAR FARMER • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin