47.Bölüm

2.5K 209 60
                                    

Ambulansın içinde,Çelebi'ye yapılan ilk yardımı  elleri korkudan buz kesmiş gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş halde  izliyordu Ediz. Bahçede onu kanlar içinde gördüğünden beri kendinde değildi. Fevzi , 'ben gideyim ambulansla sen iyi değilsin' dese de Çelebi'yi bırakmayacağını söyleyip kimseyi dinlemeden ambulansa önden atlamıştı.

Zihninde tüm kötü sonlu senaryoları döndürmekten artık yorgun düşmüş sadece dua ederek bakıyordu esmer adama. Sevdiği birini daha kaybederse yaşamanın bir anlamı yok diye geçiriyordu içinden. Sedyede boylu boyunca gözleri kapalı yatan sevdiği adama bakarken geçmişe gitmemek yeniden o çukura düşmemek için savaş veriyordu.' Şuan pes etme zamanı değil, mücadele etmen lazım' diyerek bi gayretle buhran denizinde  boğulmamak için başını suyun üstünde tutmaya çalışıyordu.

Yapılan ilk müdahele sonuncunda kafasındaki kanama durdurulsa da ciddi olduğuna dair bir şeyler söylemişti ilk yardım ekipleri. Ama Ediz söylenen hiçbir şeyi algılayamıyor, anlamlandıramıyordu. Sanki Çelebi'yi öyle gördüğü an ruhu bedeninden çekilmiş boş bir cesetti ve tüm duyularını kaybetmişti.

Ediz kâbuslar içinde zihninde gitgeller yaşarken Çelebi açılan ambulans kapısından aceleyle indirildi.

Fevzi, İlkan ve Naz çoktan hastaneye gelmiş kapıda bekliyorlardı.

Vakit kaybetmeden sedyeye konulup acile taşındı. Ediz arkasından bakıyor, ağlamaktan başka bir şey yapamıyordu.

" Ciddi bir şey olup olmadığını tomografi sonrası göreceğiz.Bu yüzden tetkikler biraz uzun sürebilir,endişelenmeyin.Size haber vereceğim. " Doktor böyle dese de beklemek en zorlu işkenceydi. Hele Ediz gibi travmalara sahipseniz beklemek ölüme eşdeğerdi.

Çok geçmeden hastane koridoru  mahalle halkıyla dolmaya başladı. Mine hanım da oğluna ve Çelebi'ye destek olmak için gelmişti.

"Oğlum bırakma kendini ne olur? İyi olacak, güven bana. "Elleriyle oğlunun saçlarını okşarken, bir taraftanda akan gözyaşlarını siliyordu." Şşş, tamam hadi perişan ettin kendini. Ağlama artık. Bak mahalleli de geldi. Bir de onların bakışlarıyla canın sıkılmasın, toparlan yavrum hadi! "

Ediz bu buhranın, bu acının içinde bir de içinde kopan fırtınayı saklayıp, serin kanlı mı duracaktı? Yaşadığı şey, içinde kopan kasırga yerle bir ederken ruh dünyasını, dışarıdan  sarsılmamış ,sanki o fırtına teğet bile geçmemiş gibi mi görünecekti? Çıldırmasına ramak kalmışken, Fevzi tuttu kolundan kaldırdı Ediz'i.

"Gel, elini yüzünü yıkayalım." Sesini soğuk kanlı tutmaya çalışıyor bir taraftan ayaklarını bile kontrol edemeyen sarışın adamı yürütmekle uğraşıyordu. Ediz'in elini yüzünü yıkıyor, arkadaşının emanetini kendine getirmeye çalışıyordu ama sarışın adamın hiçbir şey umrunda değil gibiydi.

"Dik dur Ediz! Allah'ını peygamberini seviyorsan dik dur ya! " Sesinde hem hüzün hem de sitem vardı Fevzi'nin.

"Çelebi bu ! Bir darbeyle yıkılmaz o. Benim kardeşim çocukluğundan beri ne darbeler aldı da daha güçlü kalktı düştüğü yerden. Bana güven sen! "

Ağlamaktan ve bağırmaktan tahriş olmuş sesiyle zar zor iki kelime çıktı ağzından."Benim yüzümden bir şey olursa ben artık -

"Sus oğlum sus! Konuşma şöyle. Çelebi'nin kızacağını bilmesem, ağzının ortasına geçirirdim yemin ederim. Kendine gel lan! " Fevzi en ufak olumsuz cümle duymak istemiyordu. Kulağını, kalbini, zihnini tıkamıştı olumsuz her söze. Çelebi öyle kolay yıkılmazdı, tanıyordu kardeşini.

"Koridorda durmak istemiyorum. Ama Çelebi'den haber gelirse diye de ayrılamıyorum."

"Bekle sen birazdan kovarım hepsini. Ben kovmasam hemşireler kovacak zaten. Çok kalabalık, durulmaz böyle."

Tek Tabanca(BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin