32.Bölüm

3.2K 261 162
                                    

İyi okumalar

1,5 ay sonra

"Oo Çelebi, hoş gelmişsin. Bir haftadır uğramıyorsun kahveye. Özledik be kardeşim. "

Çelebi hoşgeldim der gibi eliyle göğsüne hafifçe vurup tebessüm etti. "Dava işleriyle meşguldük abi biliyorsun. Erdem'le bizim vakitleri tutturmak zor oluyor. Bu hafta denk gelince sabah akşam yollardaydık.Ama işin sonuna geldik gibi. An meselesi yani."

"Hadi bee.Helal olsun size. Oğlum siz olmasanız var ya mahalleyi çoktan dümdüz etmişlerdi. Bizim elimizden gelmez mi bir şey? Biz de bir işin ucundan tutalım."

" Yok abim ya biz çocuklarla hallediyoruz. Çok adam gerektirecek işler değil. Bu duruşmada patlatacağız bombayı.Ondan sonra Basri Çelik ve saltanatının nasıl yıkıldığını göreceğiz hep beraber.Size sadece itibarı nasıl yerle bir olacak oturup izlemek kalacak." Son bir kaç aydır tutunduğu tek şey bu davaydı. Aklını meşgul etmek için sabah akşam davayla meşguldü.

" Geçen gün uğradı Erdem oğlum kahveye. Bahsetti biraz bize. Sağolsun canını dişine takıyor mahalle için." dedi Tahsin abi çayını yudumlarken.

Çelebi başıyla onayladı onu." Ya sorma hakkı ödenmez. Adam gibi adam helal olsun. Onun gibisi zor bulunur. Şanslıyız ki ona denk geldik."

"Seni de övüp övüp bitiremedi geldiğinde. Bize Çelebi'yi mi anlatıyorsun dedik! Senden bahsedince gözleri parlıyor, belli ki kanı kaynamış sana. Ama sende sevilmeyecek adam değilsin şimdi oğlum. "dedi Tahsin abi.

"Estağfurullah abi. Erdem abartmış. İyi anlaşıyoruz ama öyle kan kaynamalık bir durum yok yani."

"Duruşma ne zaman Çelebi'm? Saati falan belli mi? "  Rıfat bir taraftan taş diziyor, diğer taraftan da sohbete ortak oluyordu.

" Belli abim belli .Bakıp söylerim size.Hep beraber gideriz. Bu sefer biz gözdağı veririz." dedi gülerek.

Her akşam olduğu gibi iş çıkışı bir çay içip kalkacaktı Çelebi. Mahalleliyle üç beş hasbihâl etmeden eve giderse eksik hissediyordu kendini.Kahvedeki sıcak ortam, kalabalık ona iyi hissettiriyordu. Çok uzun zamandan beri kahve, Çelebi için kimsesizliğini unuttuğu, kafasını dağıttığı yerdi.

Çayını bitirip ayağa kalkarken Fevzi girdi içeri.

"Çelebi burda mıydın? Gel iki tek atalım, ne zamandır içmiyoruz."Kollarını omzuna sarıp, zorla dışarıya sürüklüyor aklınca itiraz etmesine engel oluyordu.

"Dertleşme vaktin geldi senin. Hâlinden belli. "

"Yok be oğlum,bugün tüm gün Erdem'le sokaklardaydık. Yoruldum ben eve geçeyim. " dedi halinden bıkmış gibi.

"Bırakmam! Eve gidip kafayı yiyeceksin bilmiyorum sanki. Olmaz hadi gidiyoruz." Haftalardır zorla ortama dahil etmeye çalışıyordu esmer adamı. Ediz lafını ettirmese de aptal değildi Fevzi, unutamadığını, aklından atamadığını görüyordu.

Yağan kara aldırmadan ağır ağır yürüyerek tanıdık sokaklardan geçtiler. Fevzi arada göz ucuyla Çelebi'ye baksa da lokantaya girip demlenmeden konuşmak istemediği için sessizliği bozmadı. Çelebi zaten sormadan derdini anlatmazdı. Sessizlik onun canına minnetti.

Sessiz yürüyüşün ardından her zaman geldikleri lokantadan içeri girdiler. Adet olduğu üzere cam kenarı masalarına oturup  siparişlerini verdiler.

Fevzi dostunun son haftalardaki haline içi eziliyor, elinden bir şey gelmiyor oluşu canını sıkıyordu. Çelebi'yi daha önce bir annesinin kaybında böyle kendini bırakmış görmüştü. Biliyordu ki dostu ne olursa olsun kendini bırakmaz, güçlü dururdu.

Tek Tabanca(BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin