48.Bölüm

2.4K 208 117
                                    

"Fevzi biz şimdi bu adamı bulduk bulmasına da ne yapacağız oğlum var mı bir planın? "

"Takip edeceğiz,sonra da döve döve kimden emir aldığını söyleteceğiz! Ben düşündüm her şeyi yorma kafanı sen. "

"Abi adam Basri Çelik'in adamı işte kimden emir alacak? Elinin ayarı yoktu öküzün, olan bu!"

"Yok abicim öyle el ayarı olmaz. Adam bilerek yaptı gördüm ben oğlum. Arkasından gitti özellikle.Çelebi kavgada değildi ki Ediz'e doğru gidiyordu. "

Fevzi ve İlkan hastaneden çıkar çıkmaz, yanlarına aldıkları üç beş mahalle genciyle beraber Çelebi'yi yaralayan adamın peşine düşmüşlerdi. Aldıkları plakadan adamın adresine ulaşmış saatlerdir binanın girişinde çıkmasını bekliyorlardı.

Çok geçmeden ,sokağın başından gelen far ışıkları gözlerini alınca, görünmemek için kuytuya çekildiler. Araba hızla gelip apartmanın önüne park etti. İçinden çıkan kişi ise Basri Çelik'in en kallavi adamıydı.

"Şaşırdık mı? Hayır! Basri'nin adamı işte. Başka kim gelecekti ki?" Dedi İlkan Fevzi'ye haklı çıktığını ispat etmek ister gibi.

Fevzi ise İlkan'ın tersine kafasındaki soruların yanıtlarını hala alamadığını düşünüyordu."Ne yani bu adam tüm elemanların evini mi geziyor iş bittikten sonra?Yok abi dur ya bu işte bir iş var. Az daha bekleyelim. "

Yarım saat süren beklemenin sonunda içeri giren kişi, binadan gergin görünen yüzüyle çıktı.
Sert hareketlerle kapısını açıp, gürültüyle terketti sokağı. Kuytuda artık beklemekten sıkılan Fevzi, " Beklemeye gerek yok. Bina kapısı açık zaten, kapıyı çalıp girişelim  şerefsize! " dedi.

"Yok artık ! Hane basmaktan içeri gireriz oğlum." İlkan daha sözünü bitirmeden, Çelebi'ye saldıran adam sağına soluna bakarak binadan çıktı. Çok geçmeden hızlı adımlarla sokağın sonuna gelmişken bizimkiler fırsat bu fırsat diyerek adamın üstüne çullandılar. Ne olduğunu anlamayan adam, çırpınmaya fırsat bulamadan derdest edilip arabaya bildirilmişti bile.

Şoför koltuğunda oturan Fevzi aynadan adama baktı. " Çelebi'ye saldırmak neymiş teker teker izah edeceğiz sana oğlum. Sikicem senin belanı bekle sen! "

15 dakika sonra yanlarında kaçırdıkları adamla beraber Cevdet'in kahvesine girdiler. Zar zor zapt ettikleri adamı oturtup sandalyeye sıkıca bağladılar.

İlkan hiç beklemeden adamın yüzünü ellerinin arasına sertçe aldı." Söyle lan, Çelebi'ye vurma emrini sana kim verdi?" Hınç ve öfke dolu gözlerle bakıyordu karşısındaki adama.

Sabaha saatler kala, Cevdet'in kahvesinde 6 genç dostlarının hesabını sorarken diğer tarafta hastane odasındaki Çelebi olan bitenden habersiz sevdiğine sarılarak yatıyordu.

"Çelebi sakın uyuma! Bakayım bir sana? Uyuma sakın. "

"Yavrum uyumuyorum. Çocuk muyum ben, sürekli kontrol ediyorsun? Uyumamam gerektiğinin farkındayım. Rahatla az ne olursun? Hadi! "

Ediz sürekli Çelebi'yi kontrol edip duruyor, belli aralıklarla iyi misin diyerek ağrılarını yokluyordu. Çocukluğundan beri kendi kendine büyüyen Çelebi için alışılmadık bir durumdu bu elbette ve Ediz'in bu haline nasıl karşılık vermesi gerektiğini de kestiremiyordu. Fazla ilgiye alışkın olmayan bünyede şişkinlik yapıyordu haliyle.

Sonunda dayanamayıp sarışının yüzünü avuçlarının arasına aldı, menekşe gözlerine içi giderek baktı. " Ediz yavrum, neden böyle yapıyorsun? İyiyim bak, sapasağlam yanındayım. Kasma artık kendini. Sal biraz." Baş parmağıyla ufak ufak dudaklarını okşarken mavilerin içinde kaybolmuş gibi karşısındaki güzelliği izledi.

Tek Tabanca(BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin