9.Bölüm

5.2K 373 142
                                    

İyi okumalar

Çelebi'nin şikayeti üzerine bir gün sonra polisler tarafından karakola çağrılan Ediz, uzun sayılabilecek bir sorgunun sonunda bir gece bile nezarette kalmadan salıverilmişti.

Oğlu için değil de şirket ve çevresi adına böyle bir suçlamanın itibarlarını zedeleyeceğini düşündüğü için babası tüm bağlantılarını kullanıp, Çelebi'nin şikayetlerini çürütmüş, "bir şekilde" oğlunu çekip almıştı bu kaosun içinden.

Koskoca Basri Çelik'e de nihayetinde bu yakışırdı.Adam kaçırmak, dövmek, korkutarak insanların ellerinden mallarını almak doğal hakkıydı onun ne de olsa! Bu 'hakkını' kullanıyor diye bir de polise hesap mı verecekti? Tabiki vermeyecek, her yaptığı illegal işten tereyağından kıl çeker gibi nasıl sıyrıldıysa bundan da sıyrılması gayet normaldi.

Ediz ise tüm bunlara , babasının adımını atmayacaksın emrine rağmen içindeki merak ve kendisinin bile adını koyamadığı bir endişeyle üç gündür mahalleye gelip gidiyordu.

Ölümüne yediği dayak sonrası gecenin bir yarısı izbe bir sokakta bıraktıktan sonra Çelebi'yi merak etmeden duramamış, kendine yenilerek onu görmeye gitmişti.

Birini,hem de nefret ettiği birini bu kadar merak etmeyi kendisine yediremese de içindeki endişe hissini bir türlü susturamamış, soluğu Çelebi'nin sokağında almıştı her defasında.

İlk gün uzun denilebilecek bir süre beklese de Çelebi evden çıkmayınca daha da endişelenmiş, ne olduğunu sormak için kıvransa da taksiden inememişti.

Bu mahalleye tabiki arabasıyla gelemezdi. Hem babasının kulağına gitme, hem de Çelebi'ye yakalanma endişesi ile taksiyle gelip gidiyor, arabadan inmeden sokağı gözetliyordu.

Kendi kendine ilk gün, ' gidip öldü mü kaldı bakayım,başıma kalmasın' bahanesiyle gitse de, Çelebi evden çıkmayınca sözünü bozup onu görene kadar her gün bu mahalleye geleceğini yavaş yavaş kabullenmişti artık Ediz.

Bu gelip gitmelerinin sebebinin, Çelebi'nin bu duruma gelmesinin kendi aptallığı olduğunu söylese de içinde bir yerde, dinlemeyi reddettiği bir his işin aslının öyle olmadığını fısıldayıp duruyordu ona. O fısıltıya kulak asmadı Ediz. Susturdu ve bahanelerine sığınarak üç gün boyunca her defasında soluğu esmer adamın sokağında aldı.

Bugün de evden çıkmazsa bir yolunu bulup durumunu öğrenmeyi kafasına koymuştu.

Bu düşüncelerle takside beklerken, evin kapısının açıldığını fark etti.

Simsiyah dalgalı saçları, kavruk esmer teniyle üç gün öncesine göre çok daha iyi görünen Çelebi'yi kapıdan çıkarken gören Ediz,önce ne yapacağını şaşırarak sağa sola bakındı.

Sanki Çelebi onu görebilirmiş gibi panik yaparken onu burda fark etmesinin mümkün olmadığının, daha doğrusu aklına bile gelmeyeceğinin farkına vararak izlemeye devam etti.

Hemen arkasından çıkan , üç gündür sürekli eve giren kadını da oldukça merak ediyordu Ediz. Sevgilisi miydi? Ama dosyasında öyle bir bilgi görmemişti.Belki de dostuydu, ya da akrabası. Daldığı düşüncelerin saçmalığını fark edince 'ister sevgilisi ister dostu sana ne ' diye söylendi kendi kendine.

Sokağa, yüzünde gizlemediği bir neşeyle giren Çelebi'yi izleyen Ediz'in, onun çocuklarla gülümseyerek konuşmasını, insanlarla samimi selamlaşmasını gördüğünde dudakları kendiliğinden kıvrıldı.

Kendinden bile artık saklayamadığı bir hayranlıkla bakıyordu Çelebi'ye.Sonra gülüşünü silip, iyi olduğunu gördüğüne göre daha fazla mahallede kalmasının mantıklı olmadığını düşünerek sokaktan ayrıldı.

Tek Tabanca(BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin